'2015 YILINDA DA TÜRKİYE'NİN İTİBARINI ARTIRMAK İÇİN ÇALIŞACAĞIZ'

'Enerjimizi Güçlü Ekonomiye, Dış Politikaya ve Müreffeh Bir Toplum İnşasına Yoğunlaştırmalıyız'

PAYLAŞ
Harput Sancak Haber - Harput Sancak Haber

7. Büyükelçiler Konferansı’na katılan büyükelçiler onuruna Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda yemek veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biz asla yenilmiş millet değiliz, muzaffer bir milletiz. 77 milyonun her bir ferdinin bu duyguya, öz güvene ve bilince sahip olması çok önemlidir. Özellikle bizim yeryüzündeki temsilcilerimiz olan büyükelçilerimizin bu duygu ve özgüvenle hareket etmesi gerekmektedir. Sizler tarihi, kültürü ve medeniyetiyle büyük bir devletin elçilerisiniz” dedi.Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 7. Büyükelçiler Konferansı’na katılan büyükelçiler onuruna Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda yemek verdi.Türkiye’nin merkez ve yurt dışında görevli büyükelçilerinin katılımlarıyla gerçekleşen yemekte yaptığı konuşmada Cumhurbaşkanı Erdoğan, yedincisi gerçekleşen Büyükelçiler Konferansı’nın ülkemiz, milletimiz, tüm dost ve kardeş ülke halkları için hayırlara vesile olması dileğini ifade etti.

Her yıl bu önemli konferansı düzenledikleri için Dışişleri Bakanlığına teşekkürlerini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, büyükelçilere hitaben, “Önceki konferanslarda Başbakan sıfatıyla sizlere hitap etme fırsatım olmuştu. Bugün ise Cumhurbaşkanı sıfatı ile ilk kez sizlere hitap ediyor olmanın heyecanı ve memnuniyeti içinde olduğumu vurgulamak isterim” dedi.

Seçimlerin hemen öncesinde Cumhurbaşkanlığına aday olduğu andan itibaren farklı bir Cumhurbaşkanı olacağını, ülkenin ve milletin her meselesiyle daha aktif ve yakından ilgileneceğini ifade ettiğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan bu önemli alanların başında dış politikanın geldiğini, 28 Ağustos’ta görevi devralmasının ardından yurt dışında çok sayıda temasları olduğuna, Türkiye’de de çok sayıda devlet ve hükümet başkanını ağırladığına işaret etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2015 yılının, temasları anlamında yoğunluk kazanacak bir dönem olacağını belirterek, “Sayın Başbakanımızla, Sayın Dışişleri Bakanımızla, elbette siz değerli büyükelçilerimizle koordinasyon ve uyum içinde çalışarak inşallah dış politika hedeflerimize doğru hep birlikte yürüyeceğiz. 2015 yılında da inşallah bir yandan ülkemizin etkinliğini, ağırlığını, itibarını dünya genelinde artırırken, bir yandan da aktif dış politikamızın ekonomiyi, siyaseti, sosyal yaşamı daha da özellikli bir noktaya getirmesi için gayret sarf edeceğiz”  dedi.

“KONFERANS İÇİN ANKARA VE ÇANAKKALE ŞEHİRLERİNİN SEÇİLMİŞ OLMASI ÇOK İSABETLİ”

Konferansın, son derece isabetli şekilde Ankara ve Çanakkale şehirlerinde, ön hazırlıkların yapıldığı bir dönemde gerçekleştirildiğine dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Gerek içinden geçtiğimiz hadiseler açısından, gerek 100. yıl dönümlerini idrak ettiğimiz olaylar açısından Ankara ve Çanakkale şehirlerinin seçilmiş olması gerçekten önemli manalar ihtiva ediyor. Geçtiğimiz Temmuz ayından itibaren, coğrafyamızı köklü şekilde değiştiren ve şekillendiren Birinci Dünya Savaşı’nın yüzüncü yıl dönümünü idrak etmeye başladık. Birinci Dünya Savaşı’nda yaşanan önemli hadiseler kapsamında, ilk olarak, önceki gün, Sarıkamış Harekâtı’nı ve orada verdiğimiz şehitlerimizi yâd ettik. Yaklaşık 30 bin insanın iştirak ettiği, genciyle, yaşlısıyla, bu törenler gerçekten çok anlamlıydı. Şimdi sırada Çanakkale Zaferimizin 100. yıl dönümü var. İnşallah bu yıl sadece Mart ayında değil, bugünden başlayarak, yılsonuna kadar çeşitli etkinliklerle Çanakkale Zaferimizi bütün boyutlarıyla hatırlayacak ve hatırlatacağız. Nisan ayında son derece önemli bir zaferimizi, Kut’ül Amere Zaferimizi de şanına yaraşır şekilde yâd edeceğiz” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan,  2015 yılı içerisinde, 1915 olaylarının da 100. yıl dönümünün belli çevreler tarafından yoğun şekilde gündeme taşınacağına işaret ederek, “2015, sadece yıl dönümü boyutuyla değil, belli hadiselerin daha iyi tartışılması ve anlaşılması için de fırsat teşkil edecek. Ülkemizin dışarıya açık tüm pencereleri ile yeryüzüne dağılmış tüm insan gücümüzle, araçlarımızla, gerçeklerin anlaşılması tarihin doğru okunması için bu yıl ve sonrasında azami gayret içerisinde olacağız” dedi.

“SİZLER TARİHİ, KÜLTÜRÜ VE MEDENİYETİYLE BÜYÜK BİR DEVLETİN ELÇİLERİSİNİZ”

Birinci Dünya Savaşı'ndan Osmanlı Devleti'nin yenilerek, toprak kaybederek çıktığını, Türkiye Cumhuriyeti'nin ise Birinci Dünya Savaşı'nın ardından yapılan İstiklal Mücadelesi ile büyük bir zaferin üzerine inşa edildiğini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biz asla yenilmiş millet değiliz, muzaffer bir milletiz. 77 milyonun her bir ferdinin işte bu duyguya, öz güvene, bu bilince sahip olması son derece önemlidir. Özellikle bizim yeryüzündeki temsilcilerimiz olan büyükelçilerimizin böyle bir duyguyla, özgüvenle hareket etmeleri gerekmektedir. Sizler, tarihiyle büyük, kültürüyle, medeniyetiyle büyük, özellikle de İstiklal mücadelesi ve o mücadelenin ardından kazandığı zaferiyle büyük bir devletin elçilerisiniz. Bizim hiçbirimizin üzerinde Mondros Anlaşması'nın, Sevr Anlaşması'nın izi, gölgesi, baskısı olamaz” dedi.

“TÜRKİYE’YE VE MİLLETE BİÇİLEN YÜZ YILLIK BU DAR ELBİSEYİ YIRTIYORUZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Mondros Anlaşması'nın Osmanlı Devleti'nin yaptığı, Sevr'in ise yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin yırtıp attığı bir anlaşma olduğunu ifade ederek, “Osmanlı Devleti'nin yenilmiş olmasını tam yüz yıl boyunca Türkiye Cumhuriyeti'nin bütün fertleri, kurumları üzerinde bir baskı aracı olarak kullanmak isteyenler oldu. Bizim özgüvenimizi kırmak istediler, 'Siz yapamazsınız, siz başaramazsınız' dediler, size 'İstikameti, sınırları biz çizeriz, sizin gündeminizi de biz belirleriz' dediler. Ne yazık ki içeride o manda ve himaye özlemini kalplerinden atamayanlar, yenilmişlik duygusu içerisinde olanlar, ona esir olanlar, işte bu verilen role harfiyen uydular. Maalesef milleti de arkalarından taşımak istediler. Allah'a hamdolsun bu aziz millet Türkiye ve kendisine biçilen role mahkûm olmadı, çizilen rota ve istikametin esiri olmadı. Şu anda gerçekleştirdiğimiz reformlarımızla, büyüyen ekonomimizle, aktif, cesur dış politikamızla biz işte Türkiye'ye ve millete biçilen bu yüz yıllık darbe adımlarını, solunumunu, bu dar elbiseyi yırtıyor, bize takılı zincirlerden, prangalardan bir bir kurtuluyoruz” diye konuştu.

“GEZİ OLAYLARI VE 17-25 ARALIK DARBE GİRİŞİMİ, TÜRKİYE’YE İSTİKAMET ÇİZMEK İÇİN KURGULANMIŞTIR”

Son dönemde başa gelen hadiselerin hiçbirinin tesadüfi olmadığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi: “Son dönemde yaşadığımız badirelerin hiçbiri Türkiye'nin kendi için dinamikleriyle ortaya çıkmış hadiseler değildir. Bölücü terör, Gezi olayları, 17-25 Aralık darbe girişimi, diğer bazı teşebbüsler Türkiye'ye istikamet çizmek amacıyla kurgulanmış, gerek dışarıdan gerek içerideki maşalar tarafından sergilenmiş olaylardır. Bunun sizler gayet iyi farkındasınız. Peki, bizler bunun karşısında ne yapıyoruz veya ne yapacağız, aslolan bu. Bütün bu hadiselerdeki yegâne amaç o eski Türkiye'yi, o kontrol altındaki, bağımlı, ezik, özgüveni eksik, gündemi belirlenebilir Türkiye'yi geri getirmektir. Ekonomisi bir türlü şahlanamayan, demokrasisi bir türlü gelişemeyen, sorunlarını bir türlü çözemeyen, yani kısır bir döngü içinde, fasit daire içinde enerjisini sürekli yitiren eski Türkiye'yi diriltmek için bütün bu oyunlar kurgulanmış ve sahnelenmiştir.”

“17-25 ARALIK DARBE GİRİŞİMİ YOLSUZLUK İFTİRASI ÜZERİNE KURGULANDI”

17-25 Aralık darbe girişiminin yolsuzluk iftirası üzerine kurgulandığını ve bu girişimin Türkiye'ye maliyetinin en mütevazı hesaplamayla 120 milyar dolar olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Eğer başarılı olsaydılar, azmettikleri gibi Başbakanı, ‘dönemin Başbakanı’ yapabilselerdi, inanın bu maliyet kat kat fazla olacaktı. Çünkü o zaman arzuladıkları, özledikleri eski Türkiye'yi inşa etmiş, o eski faiz yükünü, enflasyon yükünü, daralan ekonominin, küçülen ihracatın yükünü yeniden Türkiye'ye, yeniden millete yüklemiş olacaklardı. Eskiden olduğu gibi Türkiye, faiz lobilerinin, kan lobilerinin, savaş lobilerinin servetlerine servet kattıkları bir ülke olacaktı” dedi.

“TÜRKİYE, SON 12 YILDA SİYASETİN ÜZERİNDEKİ TÜM VESAYET SİSTEMLERİNİ VE KURUMLARINI ETKİSİZ HALE GETİRDİ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 17-25 Aralık darbe girişiminde başarısız olanların ümitsizlik içinde yeni birtakım operasyonları devreye almak için uğraştıklarını, dört eski bakan üzerinden kurgulanmak istenen sürecin de, 17-25 Aralık darbe girişimini yaşatmaya yönelik tamamen umutsuz bir süreç olduğunu kaydederek şöyle konuştu: “Orada başaramadılar, acaba burada başarabilir miyiz diyorlar. O zaman Başbakanım ve Başbakan olarak eski Türkiye özlemi içerisinde olanlar, 'İlla bununla ilgili bir soruşturma komisyonu kuralım' dedikleri zaman, arkadaşlarımızla oturduk, istişare ettik, 'kuralım' dedik. Bizim bundan kaçınacak bir yanımız yok. Kurduk. Kurduktan sonra Komisyon çalıştı, nihayet dün kararını verdi. Bütün bu çalışmalar sonrasında bilirkişi raporları, vesaire bunlar alınarak karar verdi. Komisyonun, adeta ara karar gibi olan bu kararından sonraki süreç tabii ki Parlamento, Genel Kurul, nihai kararı orası verecek. Dert bu mu? Dert başka. Acaba buradan biz ne elde edebiliriz, bunun gayreti içindeler. Ben inanıyorum ki bu Parlamento şu anda özellikle Soruşturma Komisyonu’nun almış olduğu, üzerinde çalışılmış bu karar neticesinde, nihai kararını en ideal, en adil şekilde verecektir ve Türkiye bu tür oyalama süreçleri içerisinde üzerinde spekülasyonların yapılacağı bir ülke olmayacaktır, olmadığını da bu Parlamento gösterecektir. 17 ve 25 Aralık iddiaları öncelikle 30 Mart ve ardından 10 Ağustos seçimlerinde millet tarafından zaten yargılanmıştır ve millet kararını da sandıkta vermiştir. Asıl önemlisi, 17 ve 25 Aralık iddiaları bağımsız Türkiye mahkemelerinde yargılanmış ve kurgulanmış oyun, o mahkemeler tarafından zaten bozulmuştur. Şimdi bir başka oyunun kurgulanmasına, yargı içindeki birtakım odakların siyaseti dizayn etme girişimlerine ve arzularına öyle umuyorum ki izin verilmeyecektir. Türkiye, son 12 yıl içinde siyasetin üzerindeki tüm vesayet sistemlerini ve kurumlarını etkisiz hale getirmiş, siyasetin de siyaset dışı kurumların da asli vazifelerine dönmelerini temin etmiştir. Buradan geri dönüş asla olamaz, siyaset dışı kurumlarım, siyaset dışı güç odaklarının siyaseti tehdit etmelerine, siyaseti özellikle şantaj, montaj vesaire gibi yollarla korkutmalarına, ürkütmelerine asla göz yumulamaz. Yeni Türkiye'nin inşası, Türkiye'nin artık tüm kurumlarıyla, tüm kurallarıyla normalleşmesi, inşallah yaydan fırlamış bir ok gibi geri döndürülemez şekilde hedefine ilerleyecektir.”

“TÜRKİYE ÜZERİNDE YAPILMAK İSTENEN OPERASYONLAR MİLLETİN GÜCÜ KARŞISINDA ERİYOR”

Yaşanan tüm badireler karşısında, gösterdiği kararlılıkla, Türkiye’nin büyüklüğünü bütün dünyaya gösterdiğini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye üzerinde yapılmak istenen operasyonların, milletin gücü karşısında erdiğini, bundan sonra da erimeye mahkûm olduğunu belirtti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, mevcut sorunları aşarak, başlayan süreçleri ilerleterek, artık ülke olarak, enerjimizin içerideki yapay sorunlardan ziyade güçlü ekonomiye, dış politikaya, güçlü ve müreffeh bir toplum inşasına yoğunlaştırmak zorunda olduğumuz ifade etti.

“SİZ 77 MİLYON TÜRK MİLLETİNİN TEMSİLCİSİSİNİZ; ASLA TAVİZ VERMEMENİZ GEREKİR”

Büyükelçilerimizin Türkiye üzerinde yapılmak istenen bu operasyonlara karşı son derece dikkatli olmaları gereken bir süreçten geçtiğimize dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Özellikle batıda medya ve başka bazı odaklar Türkiye’ye karşı yoğun bir algı operasyonu içindeler. Batı medyasında Türkiye’deki hadiselere ilişkin olarak çok sayıda haber yorum, bütün bunların yanında, adeta Türkiye’nin demokrasiden nasibini almamış bir ülke gibi gösterme gayreti bizlerin de dikkatini ciddi manada çekiyor. Bu kadar yanlı taraflı, hatta tüm bu haberlerin yalan olduğunu görüyoruz. Dürüst değiller, samimi değiller. Geliyorlar, bizimle oturuyorlar konuşuyorlar kendilerine gerekli cevapları veriyoruz, belgeleri gösteriyoruz. Bütün bunlara rağmen yine bildiklerini okuyorlar. Niye? Bunlar samimiyetsiz, bunlar dürüst değil. Onun için ben büyükelçilerimizden özellikle şunu istiyorum: Bunların karşısında dik durun. Bunların karşısında, yaptıkları ahlaki olmayan bütün bu yalan haberleri, bu asparagas haberleri bunların yüzüne çalmanız lazım. Siz 77 milyon Türk milletinin orada birer temsilcisi, misyon şefisiniz. Buradan asla taviz vermemeniz gerekiyor, çünkü bu bizim için çok önemli. İşte bakıyorsunuz bir haşhaşi grup buralarda senatolarında, parlamentolarında her türlü yalana dayalı haberi, her türlü oralarda kumpaslar, vesaireler bunları yürütüyorlar. Bunu bozacak olan kim? Birinci derecede siz değerli büyükelçilerimiz olacaksınız. Bize ulaştırılması gereken neyse, o bilgi ve belgeleri bizlere aktarın. Biz gümbür gümbür bunları konuşuruz. Kim olursa olsun konuşuruz. Bizim bunlardan geri adım atmak gibi asla bir lüksümüz olamaz. Üzerlerine üzerlerine gideceğiz. Bu milletin tarihinden gelen bir sorumluluğu var. Bir gücü var. Bunu bir kenara koyamayız ve kimse bizim gündemimizi belirleyemez” dedi.

“PARALEL YAPI, 2015’TE MİLLÎ SİYASET BELGESİ’NDE YER ALACAK”

Ülkemizin bugün dünyada artık gündem belirlemeye, bu gündemi belirleyenler arasında yer alan bir ülke konumunda olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan şöyle konuştu: “Türkiye’de çok büyük bir hezimet yaşayan bu paralel yapının kendisini kiralayacak yeni efendiler aradığını bu amaçla da ülkesine, milletine ihaneti uluslararası medya üzerinden gerçekleştirmek istediğini biliyoruz. Nerelere nasıl paralar savurduğunu bunu da biliyoruz. Nerelerde nasıl kendilerine yemek masaları ayırt ettiklerini de biliyoruz. Bütün bu olayların altında yatan gerçek neden nedir? Oralarda kendileri için lobiler oluşturmak, kulisler yapabilmek. Arkadaşlar, biz onlardan daha güçlüyüz. Öyleyse şu anda Millî Siyaset Belgesi içerisinde yer almaya namzet olan bu paralel yapı artık dünyada gereken yere oturacaktır. MGK bununla ilgili tavsiye kararını almıştır. Hükümetimiz Bakanlar Kurulu’ndan bunu geçirmiştir. Şimdi, 2015 Millî Siyaset Belgesi içinde de yerini alacaktır. Bu artık böyle bir örgüttür. Büyükelçilerimizin mevcut tüm personeliyle gerçeklerin duyulması ve duyurulması için daha gayretli olması gerektiği açıktır. Basın özgürlüğü üzerinden terör hadiselerine, polisin müdahalesi üzerinden, teröre karşı alınan tedbirler üzerinden, Irak ve Suriye’deki terör örgütleri üzerinden Türkiye karalanmak, kötülenmek isteniyor. Bakıyorsunuz tahşiye olayı çıkıyor ve bu olaydan dolayı bir operasyon. Hemen olay nereye saptırılıyor: Basın özgürlüğü. Basın özgür değilmiş. İddia ile konuşuyorum. Ne Avrupa’sında ne diğer ülkelerde, Batı’nın genelinde Türkiye’deki basın kadar özgür bir medya yoktur. Ne yazılı, ne görsel. Bunların hepsini biz de gezdik, gittik, gördük. Sıkıysa siz oralarda kalkın, aynen bizde olduğu gibi Cumhurbaşkanı’na, Başbakan’a saldırın! Saldıramazsınız. Almanya’da, Fransa’da yapamazsınız. Oranları itibariyle bizdeki gibi diyorum. ABD’de, Rusya’da yapamazsınız. Bu gerçekleri sizler en az benim kadar biliyorsunuz. Dolayısıyla bunların yüzüne yüzüne, onların oralardaki yazılı ve görsel medyada çıkan şeylerini önlerine koymanız lazım. Kendi ülkelerinde ciddi boyuttaki ihlalleri, baskıları tırmanan tehditleri görmeyenler görmek istemeyenler Türkiye üzerinden vicdanlarını rahatlatmaya çalışıyorlar. Bunların hiçbirine karşı boynumuzu eğmeyeceğiz” dedi.

“İSLAMAFOBİ, AVRUPA’DA ARTIK CİDDİ BİR TEHDİT TEŞKİL EDİYOR”

“Türkiye hiçbir kimsenin parmak sallayarak büyük bir kibir içinde suçlayacağı,  itham edeceği bir ülke değildir. Bu tür alışkanlıkları olanlar artık bundan vazgeçsinler” sözünü yineleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü: “Eski alışkanlıklarıyla Türkiye’ye parmak sallamaya, azarlamaya kalkışanlar karşılarında artık yeni bir Türkiye’nin, ekonomisiyle, demokrasisiyle, dış politikasıyla büyük bir Türkiye’nin olduğunu görsünler. Özellikle Avrupa Birliği, Türkiye politikasını artık gözden geçirmek durumundadır. Yeterince oyaladılar, vakit kaybettirdiler. Şu anda Avrupa Birliği’nin çok ciddi tehdit ve tehlikelerle karşı karşıyayken bunları görmek, bir an önce değerlendirmek, çare üretmek yerine Türkiye’ye ders vermeye kalkışması inanın acınacak bir durumdur. Bakın ırkçı, ayrımcı, özellikle de Müslümanları hedef alan faaliyetler Avrupa’da artık gizlenemez bir noktaya geldi. AB müktesebatı içinde bunların yeri var mı? Bunlara karşı durulması gerekmiyor mu? Her gün Müslümanlara yönelik, camilere yönelik alçakça saldırılar düzenleniyor. Irkçı örgütler bazı batı toplumları nezdinde maalesef her gün daha fazla sempati kazanıyor, hüsnü kabul görüyor. Bizim sürekli dikkat çektiğimiz, vurguladığımız ve tedbir alınması için uyardığımız, İslamafobi artık Avrupa’da ciddi bir tehdit teşkil ediyor. Romanlara neler yaptığını biliyorsunuz, bunların. Bugün de mesele ciddiye alınmazsa, popülizm Avrupa siyasetçilerini esir alırsa AB ve Avrupa değerleri artık tartışma konusu yapılır.”

“TÜRKİYE’NİN SURİYE KONUSUNDAKİ DURUŞUNUN HAKLILIĞI, HER GEÇEN GÜN DAHA İYİ ANLAŞILIYOR”

Türkiye’nin Suriye konusundaki duruşunun haklılığının da her geçen gün doğrulandığına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bugüne kadar Batılı müttefiklerimiz bu ülkedeki sorunların DEAŞ ve Ayn el-Arap ile sınırlı tutulan bir mücadeleyle çözülemeyeceğini, sorunun kökeninde Esed rejiminin zulmünün yattığının ve DEAŞ’ın ancak bunun bir ürünü olarak görülebileceğini sürekli söyledik. Rejimin ürünü olan DEAŞ, Irak’ta yıllardır devam eden mezhepçi, bölücü ve ayrıştırıcı politikalarla etkileşim içine girerek, büyük bir tehdit olarak ortaya çıkmıştır. Tabi ki durumun bu hale gelmesinde göz ardı edemeyeceğimiz bir diğer etken de uluslararası toplumun kararsız tutumu, diğer bir deyişe BM’nin harekete geçmekteki yetersizliğidir. Yanılmıyorsam dün NATO’nun Eski Genel Sekreteri Rasmussen bir konuşma yapıyor Gaziantep’te. Konuşmasında sadece hava harekâtıyla bu iş çözülmez diyor, kara harekâtının da olması gerekiyor diyor. Biz bu işi başından söyledik. Kara harekâtı olmadan buradan netice alamazsınız dedik. Sadece dostlar alışverişte görsün, bu olur, başka bir şey olmaz. Bizim bir görüşmemiz oldu. Sayın başkan ile yaptığımız görüşmede dedik ki niye Kobani, Ayn el-Arap? Buranın sizin için stratejik önemi mi var? Ne dedi biliyor musunuz? ‘Eğer biz buraya mühimmat desteğini vermezsek iki gün içerisinde Kobani düşer.’ İki ay geçti, düştü mü? Gönderdikleri mühimmatın da bir kısmı DEAŞ’a gitti, bir kısmı da oradaki savaşçılara. Ne oldu? Hala süreç devam ediyor. Kendilerine biz Fransa ziyaretinde de Sayın Hollande’a onu söyledim. Stratejik olan yer burası değil, Halep’tir dedik, Halep ile ilgili bir çalışmanız var mı dedik. Ve ertesi gün Fabius bir makalesinde Halep’in önemini anlattı ve ses getirdi. Gerçekçi olmaya mecburuz. Ama dert başka olunca, hesap başka olunca, orada bizim iyi düşünmemiz lazım. Zira Kobani, Afrin, Kamışlı burada başka hesap yapılıyor. Stratejik olan buralardır. Bunu da herhalde Türkiye yutacak durumda değil. O zaman atmamız gereken adımı, yapmamız gerekenleri de biz yapacağız. Çünkü 950 kilometre bir Suriye sınırı bizim için düşünülmesi gereken bir sınırdır. Bunu biz kalkıp da şöyle Irak sınırıyla birleştirdiğimiz zaman neredeyse 1280-1290 km bir sınır meydana geliyor. Burada Türkiye’nin hassasiyeti önemli. Ama sizin hassasiyetiniz ne? Irak için petrol, anlıyoruz. Suriye için ne? Orada da yeni bir yapılanma. İşte burada bütün büyükelçi arkadaşlarımın bu hassasiyet üzerinden hareket etmeleri önem arz ediyor” diye konuştu.

“FİLİSTİN ÜZERİNDEKİ BASKILARIN SONA ERMESİ İÇİN GAYRET GÖSTERMEYİ SÜRDÜRECEĞİZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2014’te dünyada inanç özgürlüğünün ihlali ve hiçe sayılması bağlamında en vahim örneklerin Kudüs’te yaşandığına dikkat çekerek, “İsrail, başta Kudüs ve Harem-i Şerif olmak üzere işgal altındaki Filistin topraklarındaki saldırganlığını artırarak sürdürmüştür. Filistin’in vazgeçilmez hakları ve Kudüs’ün korunmasına ilişkin görüşlerimizi içeren bir mektubu BM Güvenlik Konseyi'ne ileterek, konseyi uluslararası barış ve güvenliği koruma yükümlülüğü uyarınca harekete geçmeye çağırdığımda malumunuzdur. Bu noktadaki çabalarımıza önümüzdeki dönemde de devam edecek, Filistin üzerindeki baskıların, ayrımcı politikaların sona ermesi için gayret göstermeyi sürdüreceğiz. Çeşitli ülkelerin parlamentolarında Filistin’in devlet olarak tanınmasına dair gelişmeleri doğru yönde atılmış adımlar olarak telakki ediyorum. Temennimiz Filistin’in daha fazla vakit kaybetmeden uluslararası alanda hak ettiği yeri almasıdır” dedi.

SÖZDE ERMENİ SOYKIRIMI: “TARİHTE YAŞANMIŞ OLAYLAR TEK YANLI OKUNAMAZ”

Ülkemizin ilişkileri normalleştirme yönünde sergilediği tüm iradeye rağmen Ermenistan’ın, enerjisini sözde soykırım meselesine odaklanarak harcamayı tercih ettiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi: “Tarihte yaşanmış olayları tek yanlı okuyarak meseleyi siyasallaştırarak sadece kendi hafızasını, kendi bakış açısını empoze etmeye devam ediyor. Bu konuda Dışişleri Bakanlığımızın ilgili diğer kurumlarımızla eşgüdüm halinde yoğun ve derinlemesine çalışmalar yaptığını biliyorum. 2015’te bu meseleyle ilgili hareket tarzımızla ilgili görüşmelerin büyükelçiler konferansında ağırlıklı bir yere sahip olduğunu da görüyorum. 2015 boyunca gerek Dışişleri Bakanlığımız, gerek ilgili tüm kurumlarımız koordinasyon içinde son derece aktif biçimde inanıyorum ki bu iddiaların üzerine gidecektir.”

“LİBYA’DAKİ KRİZDEN ÇIKIŞIN TEK YOLU, KAPSAYICI SİYASİ DİYALOG VE MİLLÎ MUTABAKATTAN GEÇİYOR”

Konuşmasında Libya’da çatışmaların sürmesinden, hava saldırılarının sivil halka ve altyapıya zarar vermesinden, taraflar arasında siyasi diyalog sürecimin başlamamasından duyulan endişeyi de dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Libya Yüksek Mahkemesi’nin genel seçimlerin iptali yönünde aldığı karar Libya’da yeni bir durum ortaya çıkardı. Uluslararası toplumun bu kararın sonuçlarını dikkate almakta mütereddit ve yavaş davranması maalesef mevcut krizi daha da çetrefilleştiriyor. Libya’daki kriz ortamından çıkışın tek yolu kapsayıcı siyasi diyalogdan ve millî mutabakattan geçmektedir. Bu itibarla uluslararası toplumun meşruiyet tartışmasını bir kenara bırakarak ateşkesin sağlanması ve hava saldırılarının durması BM’nin kolaylaştırıcılığında siyasi diyalogun başlaması, çaba sarf etmesi gerekiyor. Bu noktada Libya’ya dış müdahalede bulunulmamasının sorunun çözülmesine yönelik çabaların başarıya ulaşması bakımından büyük önem taşıdığını ifade etmek isterim.” diye konuştu.

“CUMHURBAŞKANLIĞI SARAYI, MİLLET VE DEVLETİN KAYNAŞMASININ ZİRVE NOKTASI OLACAKTIR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, büyükelçiliklerimizi ve başkonsolosluklarımızı milletimize ve devletimize yakışır binalara ve özellikle hizmet binaları olarak, çalışma şartlarına kavuşturmak için gösterilen gayrete de işaret ederek şunları söyledi: “Bu konuda gittiğim, ziyaret ettiğim yerlerde de büyükelçilerimize özellikle söylüyorum. Bugün sizleri ağırladığımız yeni Cumhurbaşkanlığı Sarayı da aynı şekilde Ankara’yı milletimize ve devletimize yakışır bir başkent yapma idealimizin ürünüdür. Binanın hizmete girdiği kısa süre zarfında birçok yabancı devlet adamını ve milletimizin temsilcilerini burada ağırladık ve önümüzdeki dönemde de ağırlamaya devam edeceğiz. Şu anda inşaatı devam eden kongre merkezi, onun yanında cami ve külliyesi, çok amaçlı salon ve onun yanında bir de Türkiye’de şu ana kadar sayısal olarak olmayan, en az 4 milyon cilt kitabın alınabileceği bir Cumhurbaşkanlığı Kütüphanesi’ni kurabilmek için burada, bu konseptin içinde böyle bir çalışmayı yürütüyoruz. Yapıların bitmesiyle inşallah burası millet ve devletin kaynaşmasının, kucaklaşmasının zirve noktası olacaktır. Sizlerin de kançılarya ve konut binalarını aynı şekilde faal halde tutmanızı bekliyorum” dedi.

Konuşmasının sonunda Cumhurbaşkanı Erdoğan, 7.Büyükelçiler Konferansı’nın başarılı geçmesi dileğini ifade ederek büyükelçilerden ailelerine ve görev yaptıkları dost ve kardeş ülke halklarına selamlarını iletmelerini istedi.

HABERİ PAYLAŞ:
BUNLARA DA BAKIN