Erdoğan: Paralel yapının MOSSAD ile işbirliği var

'Paralel Yapının Tabanındaki Samimi İnsanlar, Bu Yapının Kimlerle İş Birliği Yaptığını Görsünler'

PAYLAŞ
Harput Sancak Haber - Harput Sancak Haber

“Paralel Yapının Tabanındaki Samimi İnsanlar, Bu Yapının Kimlerle İş Birliği Yaptığını Görsünler”

 

TÜMSİAD Genel Kurulu'nda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni anayasayı yazma yolunda en başta ekonominin ayağındaki prangaların atılması gerektiğine vurgu yaparak, demokrasiye ve Türkiye'ye gönül vermiş herkesi bu meseleye daha fazla yoğunlaşmaya davet etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye'yi şahlandıracak yeni anayasayı artık yazalım ve başkanlık sistemini artık daha etraflıca tartışmaya başlayalım, Türkiye'nin şanına yakışır bir idari sistemi inşa edelim” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Tüm Sanayici ve İş Adamları Derneği (TÜMSİAD) Genel Kurulu'na katılarak bir konuşma yaptı.

Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı'nda düzenlenen toplantıda yaptığı konuşmaya, yönetim kurulu için yapılacak seçimin hayırlı olmasını temennisini dile getirerek başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, TÜMSİAD'ın Türkiye’nin büyümesine, kalkınmasına, demokratikleşmesine verdiği katkı ve 10 Ağustos'ta yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimindeki destek için teşekkür etti.

“BİZİM KARDEŞLİĞİMİZ ÜMMETİN, TÜM MAZLUMLARIN VE MAĞDURLARIN YEGÂNE UMUT DALIDIR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, TÜMSİAD'la ‘yol arkadaşlıklarının’ sadece resmî toplantılardan, buluşmalardan ibaret olmadığını ifade ederek, “Biz aynı davaya inandık. Aynı davanın neferleri olduk. Aynı dava için birbirimize yol arkadaşı, kader arkadaşı, aynı davanın hizmetkârları olarak, birbirimize kardeş olduk. Son 1–1,5 yılda birçok önemli meselede imtihana tabi tutulduk. Gezi olaylarında, 17–25 Aralık darbe girişiminde, 30 Mart seçimlerinde, 10 Ağustos seçimlerinde çok çetin imtihanlardan geçtik Bütün bu hadiselerde en başta kardeşliğimiz, en başta uhuvvetimiz ve muhabbetimiz test edildi. Eğer birbirimizin arasında bu sarsılmaz uhuvvet, muhabbet olmasaydı, inanın bu dava bugün burada olmazdı. Sizler belki bu salonda olmazdınız, ben şahsen belki bu kürsüde olmazdım. Kaleleri zapt ederler, köyleri, şehirleri tahrip ederler, ülkeleri, toprakları işgal ederler ama o gönüldeki aşk var ya, o gönüldeki ateş, o gönüldeki özellikle o uhuvvet, o muhabbete var ya. Onu yıkamadıkları, onu tahrip edemedikleri sürece, inanın asla ve asla mutlak zafer kazanamazlar. Unutmayın bir fatihler vardır bir de işgalciler vardır. Fatihler, toprakları değil, kalpleri fetheder, kalpleri açar ve gönüllere girerler. İşgalciler ise, toprakları alsalar bile gönülleri zapt edemez, gönüllere giremez, işte onun için işgal ettikleri topraklara dahi tutunamazlar. Kimi zaman oldu haksız rekabetle üzerimize geldiler, yasaklarla, cezalarla, iftiralarla, montajlarla, kirli manşetlerle, ulusal ve uluslararası operasyonlarla üzerimize geldiler. Ellerindeki tüm imkânları, tüm fırsatları, ellerindeki tüm silahları, kalemleri, sayfaları, ekranları, yalanlarla iftiralarla kullandılar. Ama Allah’a sonsuz hamd-ü senalar olsun uhuvvetimizi sarsamadılar, muhabbetimizi sarsamadılar, kardeşliğimize el uzatamadılar. İşte onun için bizim kardeşliğimiz son derece değerlidir. Bizim kardeşliğimiz, Türkiye'nin istikbalidir. Hatta bizim kardeşliğimiz ümmetin, tüm mazlumların, mağdurların ve tutunacakları olmayanların yegâne umut dalıdır" dedi.

“BİZE, BİZ YETERİZ VE BİZE ALLAH YETER”

Büyüklerin, "Önce rafik, sonra tarik" sözüne atıfta bulunarak, işin aslının bu olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, rafikin, yol arkadaşlığının, önemli olduğunu belirtti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Dostunu yolda tanırsın, alışverişte tanırsın" sözüne atıfta bulunarak, konuşmasını şöyle sürdürdü: “İşte biz bu kutlu yola, mücadeleye her kesimden dostlarla her kesimden yol arkadaşlarıyla her kesimden kardeşlerimizle ve kardeş bildiklerimizle çıktık. Bu uzun ve ince yolda, defalarca dostluğumuz, kardeşliğimiz test edildi. Kimin gerçek dost ya da gerçek kardeş olduğunu, kimin de dostluk ve kardeşlik maskesi altında gizli niyetleri olduğunu, gizli niyetlerin peşinde olduğunu, bu süreçte defalarca gördük, yaşadık ve onlarla yolumuz ayrıldı. Gidenlere, yolunu değiştirenlere, yolunu saptıranlara, uğurlar olsun. Bize, biz yeteriz ve bize Allah yeter. Bizim kardeşliğimiz, Allah'ın izniyle, bugüne kadar Türkiye'ye çok değerli hizmetler kazandırdı. Bundan sonra da kazandırmaya devam edeceğiz. Biz Allah'ın izniyle birbirini sırtından hançerleyen o nankörlerin, o hainlerin seviyelerine hiç inmeyecek, hiçbir zaman onların düştükleri çukurlara, tuzaklara düşmeyeceğiz. Bunu dün Kırşehir'de gördüm. Kırşehir'de siyasi hayatımda bugüne kadar yapmış olduğumuz açılışların ve mitinglerin en muhteşemini yaptık."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, halkın bütün bu olanları gördükçe, daha kavi bir şekilde birbirine dayandığını belirterek; uhuvvetten, kardeşlikten ve muhabbetten asla taviz vermeyeceklerini vurguladı.

“ÖNCE DEVLET DEMEDİK, DEVLETİ ARKAYA ALDIK, ÖNCE İNSAN DEDİK”

Konuşmasında, “Bizim kardeşliğimiz aynı zamanda mesuliyetimizdir. Biz, aramızdaki kardeşliği, 78 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının kardeşliğini, ne kadar muhafaza eder, ne kadar güçlendirirsek, işte o kadar muzaffer olur, bu ülkeyi o kadar büyük bir ülke yaparız” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, hainlerin hain olmanın gereğini yaptığını, bunların ihanet ve fitneyle, birtakım çevrelerin maşası olarak yollarını çizdiklerini söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, çıktıları yolda bir olmanın önemine işaret ederek, “Birbirine kenetlenmiş tuğlalar gibi dimdik, sapasağlam, büyük, yeni Türkiye mücadelesini vermeye devam edeceğiz. Bir noktanın altını özellikle çizmek istiyorum. Bizim birlikte sevdamız, Türkiye sevdası oldu. Millet sevdası oldu. Hep söyledim, biz milletimizi seviyoruz. Bizi milletimizden ayırmak mümkün değil. Bizim milletimize aşkımız var. Elhamdülillah bizim tabularımız yok. Biz, uluhiyette, ubudiyette, Rabbimizden başkasını tanımıyoruz. Biz bu yola böyle çıktık. Bizim mücadelemiz, davamız büyük Türkiye oldu, yeni Türkiye oldu, güçlü Türkiye oldu. Biz, birileri gibi çıkarları peşinde koşan, kendi şahsi iktidarları peşinde koşanlardan asla olmadık. Onun için 'milli irade' dedik, onun için 'sağlam irade' dedik, onun için 'önce millet' dedik. Böyle yola çıktık. 'Önce insan' dedik, böyle yola çıktık. 'Önce devlet' demedik. Devleti arkaya aldık. 'Önce insan' dedik" diye konuştu.

“PARALEL YAPI, TÜRKİYE'NİN ULUSAL GÜVENLİĞİ VE ULUSAL BÜTÜNLÜĞÜNE TAARRUZ ETTİ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, paralel yapının ne olduğu, bugünlere nasıl ulaştığını herkesin düşünmesi, tahlil etmesi, üzerinde hassasiyetle durması gerektiğini çünkü yaşanan sürecin tarihi ve ibretlik bir süreç olduğunu belirtti. Paralel yapıya "Haşhaşiler" dediklerini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Niye Haşhaşiler? Çünkü Haşhaşiler 11. yüzyılda ortaya çıkmışlardı ve aynen bugünkü gibi paralel yapı kurarak, Büyük Selçuklu Devleti'ne ağır zararlar vermişlerdi. Bizim o günden sonraki tüm devletlerimiz, Anadolu Selçuklu Devleti de Osmanlı Devleti de bu olaylardan ibret almış ve bu noktada çok hassas davranmışlardır. Maalesef 70'lerden itibaren Türkiye Cumhuriyeti bu konuda gerekli hassasiyeti gösteremedi. 10 asır sonra aynı tarzda, aynı şekilde bir başka Haşhaşi yapı, ulusal güvenliğimizi tehdit eder boyuta ulaştı. İşte biz, bu hadiseden ibret çıkaracak, inşallah asırlar boyunca tekrar yaşanmaması için de tedbirlerimizi bugünden alacağız. Bu yapı sadece benim şahsıma, aileme, arkadaşlarına taarruz eden bir yapı değildir. Bunu maalesef bugün dahi göremeyenler var. Bugün bile ürkenler var, korkanlar var, bu paralel yapının aslında neye, kime taarruz ettiğini tam olarak anlamayanlar, idrak edemeyenler var. Bu yapı, benim şahsımdan ziyade öncelikle Türkiye'nin ulusal güvenliğine, ulusal bütünlüğüne taarruz etmiştir” dedi.

“BUNLARIN YERLİ OLDUĞUNU DÜŞÜNENLER ÇOK BÜYÜK BİR GAFLET VE DALALET İÇİNDEDİR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasını şöyle sürdürdü: “İşte geçenlerde gördünüz. Cumhurbaşkanı’nın, Başbakan’ın, bakanların, Anayasa Mahkemesi'nin, Genelkurmay'ın, bütün kuvvet komutanlarının telefonlarını dinlemek ne demek? Böyle bir şey olabilir mi? Böyle bir sivil toplum örgütü veya onun içinde barınanlar böyle bir şeyi nasıl yapabilir? Bu, vatana ihanet değil de nedir? Bu bir ajanlık değil de nedir? Dışişleri Bakanlığı'ndaki çok gizli toplantıyı dinleyip, uluslararası şebekelere servis etmek ne demek? MİT'in Suriye'de Türkmenlere yardım götüren tırlarının önünü kesmek, oradan fotoğraflar almak, o fotoğrafları da büyük bir ahlaksızlık içinde, iftirayla dünyaya servis etmek ne demek? Ahlaksızca şunu söylüyorlar, 'Bu tırlar, terör örgütlerine silah götürüyorlardı, Bayır Bucak Türkmenlerine değil.' Böyle de ahlaksızca yalanları söyleyebiliyorlar. Yalan, sevgililer sevgilisi o Nebi'nin en çok nefret ettiği şey. Birçok suçu işleyebilirsin, şunu yaparsın, bunu yaparsın vesaire ama Nebi'ye dediler ki 'yalan', orada ayağa fırladı. 'Asla' dedi. Çok tehlikeli bir şey. Bunların yerli olduğunu, bunların bu ülkenin evladı olduğunu, bu yaptıklarına rağmen hala düşünen varsa, açık söylüyorum, çok büyük bir gaflet ve dalalet içindedirler."

“PARALEL YAPI İÇİN HER YOL MEŞRU”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, paralel yapının milletin dini hassasiyetlerine apaçık suikast düzenlemek istediğini, kendilerinden başkasını dindar, hatta Müslüman görmeyecek kadar enaniyet içinde olduklarını ve kendilerine her yöntemin meşru kabul edildiği bir sapkın yol çizdiğini söyledi. Paralel yapı için her yolun meşru olduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu yapının dini hassasiyetlere çok ağır zulmettiğini, milletin yardımlaşma, dayanışma hasletlerini kendisine hedef yaptığını, başka cemaatlere, derneklere, vakıflara, başka yardım kuruluşlarına, burs veren, yurt veren teşkilatlara hayat hakkı tanımadığını anlattı.

“BUNLARLA İŞ BİRLİĞİNE GİDENLER, İNANIN ÇOK YAKINDA BÜYÜK BİR MAHCUBİYET YAŞAYACAKLAR”

Özgür basın diye feryat edenler olduğuna dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Şimdi 'özgür basın' diye feryat ediyorlar, değil mi? İşte Tahşiye Operasyonu diyerek, kitaplara el koyan, kitapları suç, delil olarak kullanan, bizzat bunların kendisiydi. Basın özgürlüğünden bahsediyorsunuz, Tahşiye Operasyonu diye yaptığınız operasyonun altında kimler yatıyordu? Yazarlar, çizerler, orada kitapları olan birçok insan vardı. Bunlar gittiler 16, 17 ay içeride yattılar. Bunu neyle izah edeceksiniz? Onlar yazardı. Niye onlara bu şekilde yalanla, iftirayla saldırdınız?  Bu yapı aynı zamanda bu aziz milletin ahlak değerlerine de suikast düzenledi. İftirayı, şantajı, montajı, yalanı, takiyeyi, her türlü haksızlığı meşru gördüler, meşru gösterdiler. Bu milletin ahlak damarlarını tahrip etmeye çalıştılar. Bunlar, milli değiller, yerli değiller. Buna rağmen bugün hala bunlarla iş tutanlar, yol arkadaşlığı yapanlar, bunlarla iş birliğine gidenler, inanın çok yakında büyük bir mahcubiyet yaşayacaklar. Bunu söylemek zorundayım. Biz yandık, onlar yanmasın. Siyasi partilere, STK'lara, derneklere, vakıflara söylüyorum, hatta ve hatta içimizde, yanı başımızda gizlendiğini zannedenlere söylüyorum. Kim ki bunlara karşı tavır almazsa, Türkiye'ye haksızlık etmiştir, milletine haksızlık etmiştir, dinine, ahlakına, vicdanına haksızlık etmiştir" dedi.

“PARALEL YAPININ TABANINDAKİ SAMİMİ İNSANLAR, BU YAPININ KİMLERLE İŞ BİRLİĞİ YAPTIĞINI GÖRSÜNLER”

En başından itibaren paralel yapının tabanıyla üst kademesini ayrı değerlendirdiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, üst kademenin çok bariz şekilde başka odakların, başka çevrelerin maşası, kuklası olduğunu söyledi. Bir üst akıl olarak ifade ettiği uluslararası egemen güçler, emperyal güçlerin söz konusu yapının bunları gayet iyi kullandığını ve kullanmaya devam ettiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ama tabandakilerin artık bazı soruları kendilerine sormaları, bazı şeyleri sorgulamaları kaçınılmaz bir hal almıştır. Bütün bu ortaya çıkan gerçeklerden, bütün bu ortaya dökülen pisliklerden sonra samimi insanların hala o çatı altında durmasının hiçbir mazereti olamaz. 'Acaba bu devlet, bu hükümet neden bu kadar açık ve net olarak bu tavrı koyuyor?' diye kendi kendilerine bu soruyu sormaları lazım. Paralel yapının tabanındaki samimi insanlar, bu yapının kimlerle iş birliği yaptığını, kimlerle yan yana geldiğini, kimlerle aynı karede fotoğraf verdiğini lütfen görsünler ve bu gidişi sorgulasınlar. Hala bu yapının MOSSAD'la iş birliği tuttuğunu göremiyorlarsa yazıklar olsun. Çünkü her şey çok açık, net ortada" diye konuştu.

“YARGI, EN BAŞTA İÇİNDEKİ HAŞHAŞİLERİ TEMİZLEMELİ”

"Peygambere ve tüm Müslümanlara hakaret eden" karikatürleri pervasızca yayımlayan gazetenin, 4–5 yıl önce bir savcıyla ilgili çok ağır hakaretler ettiğini, ağır manşetler attığını ancak bugünlerde aynı gazetenin aynı savcıya sahip çıktığını, 2 gün üst üste sayfalarında yer verdiğini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "O savcı da çıkmış 17 Aralık darbe girişimini nasıl yaptıklarını utanmadan sıkılmadan itiraf ediyor. Allah aşkına hukukta, 'Bence' diye bir yaklaşım, böyle bir bakış açısı olabilir mi? Buradan adalet doğabilir mi? Bir hukuk devletinde 'Bence' diyerek, şahsi duygularını, şahsi çıkarlarını, mensubu olduğu örgütü öne çıkaran bir savcı, o koltukta kalamaz, pişkin bir şekilde çıkıp konuşamaz. Bu, darbenin apaçık itirafıdır. Bu açıklamalar, ihanetin, illegal örgütlenmenin apaçık itirafıdır. Hep söylüyorum; yargı, en başta içindeki Haşhaşileri temizlemeli, en başta bünyesindeki zehri atmalıdır. Ben, yargının o samimi, dürüst mensuplarını asla bunlarla bir tutamam, onlar bu işin istisnasıdır. Ama bu Haşhaşilerin içlerinde olduğunu zaten biliyorlar. Ben de buna inanıyorum. Çünkü zarar gören sadece yargımız değil, zarar gören Türkiye" dedi.

“NASIL OLUR DA BİR SAVCI OLARAK ADALET SARAYININ ÖNÜNDE BROŞÜR DAĞITIRSIN?”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, savcıların, hâkimlerin Twitter'dan, gazete sayfalarından, adliye önlerinden keyfi açıklamalar yaptığını dile getirerek, "Dünyanın neresinde bunun bir örneği var ya? Böyle bir şey olabilir mi? Sen anarşist misin? Nasıl olur da bir savcı olarak adalet sarayının önünde broşür dağıtırsın ? Böyle bir şey biz hayatımızda yaşamadık, görmedik. Öğrencilik yıllarımızda bu tür şeyleri biz okulların önünde broşür dağıtırdık ama sen savcısın ya sen nasıl böyle şeyleri dağıtırsın? Burada da zihinsel bir rahatsızlığın içine girdiği belli. Ya ver de, birileri yapsın bunu. Yani adam mı kalmamıştı, ver de birileri yapsın bu işi. Sen niye yapıyorsun? Merak ediyorum, acaba bu ülkenin savcıları, hâkimleri bu durumu vicdanlarına nasıl izah ediyorlar?" diye konuştu.

Rafa kaldırılmış bazı dosyaların raftan indirildiğini, üzeri örtülmüş bazı hadiselerin üzerindeki tozun temizlendiğini, ancak cinayetler, kumpaslar, yapılan zulümlerin yanı sıra hukuk cinayetlerinin ortaya çıktığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İşte bütün bunlara rağmen birileri hala çıkıp bu paralel yapıyla, bu örgütle el ele, kol kola iş tutuyorsa, onlara da yazıklar olsun" dedi.

PARALEL YAPININ BOYAMA KİTABININ KAPAĞINA YAPTIĞI MONTAJ

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "paralel yapı"nın montaj konusunda usta olduğunu ve kendisinin Somali'de çocuklara dağıttığı bir boyama kitabının kapağına montaj yapıp sosyal medyaya sürdüğünü dile getirerek konuşmasını şöyle sürdürdü: "Yetmemiş, bu montajı ana muhalefet partisi başkanının eline tutuşturmuşlar, 'Sen bunu kürsüden salla dur. Artık seçimler yaklaşıyor, salla tutar' demişler. Tabii o da bunlara uymuş. Dün Kırşehir'de de söyledim 'Kılavuzu karga olanın...' dedim. Evet, böyle dedim. Yahu bu kaç oldu? Eline tutuşturulan sahte belgeleri, yalan yanlış bu tür notları kaçıncı defadır kürsüden sallıyor. Ya bir montaj oradan film izletiyor veyahut da bu tür şeyleri sallayıp duruyor. Üniversite sınavlarıyla ilgili sahte bir maili gösterdi, rezil oldu. Kayseri'yle ilgili sahte belgeleri gösterdi, yargı kararlarını verdi, rezil oldu ama tazminat nedeniyle hakikaten Kayseri sucuğa doydu. Bu arada ben de çok dava kazandım onu da söyleyeyim yani. Biraz daha diyorum biriksin de biz de artık şöyle büyük bir meydanda bu tür bir dağıtım mı yaparız, yoksa fakir fukara, garip gurebanın olduğu bir vilayette bir çalışma mı organize ederiz, edeceğiz."

“BU ÜLKENİN CUMHURBAŞKANINA SAYGISIZLIK YAPARSAN, BUNUN CEVABINI ÖYLE VEYA BÖYLE ALIRSIN”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "paralel yapı"yla iş tutan, başka ona kol kanat geren çevrelerin de olduğunu belirterek, "Türkiye'nin en büyük işveren derneği, STK'sı durumunda olan ve kısa zaman önce görevi bırakan başkanı biliyorsunuz çıktı, 'Ben bir paralel devlet görmüyorum' dedi, böyle bir açıklama yaptı. Duydunuz değil mi? Okumuşsunuzdur. Aslında bal gibi görüyor, görüyor da bunu söylemek, itiraf etmek işine gelmiyor. Kim bilir onun da belki bir montajı vardır, onunla ilgili de belki bir şantaj vardır. Öyle bir cesaret, öyle bir basiret yok. Çünkü bunların zaten huyu bu. Sizinle karşı karşıya geldikleri zaman hemen böyle elleri ovuştururlar, 'Nasılsınız, iyi misiniz, hoş musunuz?' filan falan bunları sorarlar. İşte 'Evde mantıya bekliyoruz. Akşam yemeğine bekliyoruz. Kahvaltıya bekliyoruz' derler. Bunlar hep iyi güzel de, ama kalkıp sen bu ülkenin Cumhurbaşkanına saygısızlık yaparsan, Başbakanı’na saygısızlık yaparsan, hükümetine saygısızlık yaparsan, bunun cevabını öyle veya böyle alırsın. Çünkü bunlar bir kere olmadı, iki kere olmadı, üç kere olmadı, defaatle oldu ve biz her defasında 'Acaba düzelirler mi? Acaba dürüst olurlar mı?' hep bunu gayreti içinde olduk. Olmadılar. Çünkü bunlar, şuna alışmışlar; bunlar 24 saat içerisinde hükümet devirir, hükümet kurarlardı, bunu biliyorlar. Ama o devirler artık eski Türkiye'de var, yeni Türkiye'de bunlar yok. Bunlar, işine geleni görürler, işine gelmeyeni görmezler. Bunlar başörtüsünü görüyorlardı, imam hatip liselerini görüyorlardı ve bunlarla ilgili özel raporlar hazırlamışlardır. Kesintisiz eğitim zulmünü görüyorlardı ama yüksek faizi hiçbir zaman görmediler. Niye? Oradan besleniyorlar. Reel yatırım dediğin zaman eh sallana sallana ama finans sektörü dediğin zaman koşarak. Çünkü para orada, büyük para, büyük imkânlar orada. Kendi cebinden koyduğu parayla değil, önce pompaya biraz su dolduruyor ondan sonra bol bol basıp oradan istediği kadar suyu çekiyor. Niye? mevduat dediğin olay bütün vatandaş, fakiri de, orta hallisi de hepsi oraya parayı akıtıyor nasıl olsa" dedi.

“FAİZ SEBEPTİR, FAİZ ENFLASYONU DOĞURUR, BUNU BÖYLE BİLİNİZ"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'de batık bankalar sendromu yaşandığını da hatırlatarak, kimi rivayete göre 26 milyar dolar, kimi rivayete göre 40 milyar dolar, faiziyle hesaplandığında 100 milyar doları aşan bir meblağ ortaya çıktığını kaydetti. 'Zorunlu tasarruf' adı altında 13,5 milyar lira ödediklerini, konut edindirmede 3,5 milyar lira ödediklerini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Neden? İşte hep bu zulüm sebebiyle. Alan götürdü, alan götürdü. Yüksek enflasyonu görmediler, görmezden geldiler. Çünkü yüksek enflasyonun onlara bir zararı yok ki" diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ben Cumhurbaşkanı olarak tezimi yine ileri sürüyorum; Enflasyon sebep değildir. Enflasyon neticedir. Faiz sebeptir, faiz enflasyonu doğurur, bunu böyle biliniz" dedi.

 “GİRİŞİMCİYE DÜŞÜK FAİZLE KREDİ İMKÂNI SAĞLANMALI”

 Ülkede yatırım ve istihdam isteniyorsa faizlerin düşmesi gereken en düşük noktaya inmesi gerektiğini, yatırımın, "girişimcinin önüne düşük faizle kredi imkânı sağlanması" ile olabileceğine dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Şu anda yüksek banta bakıyorsun 11,7-11,8. En yüksek. Buna komisyonları falan kattığın zaman 15, 16, 17... Gidiyor. Bunun altından kalkılır mı? Bu piyasaya nasıl yansır? Bunun hesabını şöyle bir yaptığımızda maliyetler yükseleceği için patron bunu nereye vuracak? Tabii ki sattığı ürüne vuracak" dedi.

 “İNŞAAT SEKTÖRÜ OLMADAN BİR ÜLKEDE KALKINMA OLMAZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu durumun inşaat sektöründe de diğer sektörlerde de böyle olduğunu kaydederek, "Ama bakıyorsun birileri çıkıp şunu söylüyor, 'Sanayiye önem vermemiz lazım inşaat sektörüne o kadar önem vermenin anlamı yok.' İnşaat sektörü emek yoğundur. İnşaat sektörü olmadan bir ülkede kalkınma olmaz bunu böyle bilmemiz lazım. Biz en zor zamanda inşaat noktasında ara vermedik, böyle devam ettik. İnşaat ve sanayi bunların at başı gitmesi lazım. Ne sanayiyi ne de inşaat sektörünü terk edeceksin. Ülke büyüyor, gelişiyor" diye konuştu.

Artık kentsel dönüşümlerle, değişimlerle modern bir Türkiye inşa edilecekse, inşaat sektörünün kesinlikle görmezden gelinemeyeceğine vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, nüfusun da arttığını ancak artışın istenilen düzeyden altta olduğunu, şu anda 77,8 milyonlarda olduğunu, hedeflerinin 2023'te 85 milyon olduğunu, gönüllerinin daha fazlasını arzu ettiğini söyledi.

NÜFUS ARTIŞI

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir ülkenin dinamizminin genç nüfus olduğunu belirterek, genç nüfusu yakalayamayan ülkenin bitmeye doğru gittiğini, şu anda Batı'nın gittiğini aktardı. Nüfus artış oranının yüzde 2'nin üzerinde olması gerektiğinin altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu rakamın veya altının kendilerine yaramayacağını, "Onun için ben buradan açıkça söylüyorum; En az 3, bir defa bizim olmazsa olmazımızdır. Siz sağda solda konuşulanlara, yazılanlara bakmayın. Onlar yine 1'de, 2'de kalsınlar o yazanlar çizenler ama bizler 3'ü, 4'ü düşünmemiz lazım. Beypazarlı amcamızın o nasihatini unutmamamız lazım; ‘1 olur garip olur, 2 olur rakip olur, 3 olur denge olur, 4 olur bereket olur, gerisi Allah kerim.’ Buna böyle bakmak lazım" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, genç ve dinamik nüfusun emeğin sahibi olduğunu, emek olmadan ekonomi olamayacağını, insan olmazsa bunların hiçbirisinin olamayacağını dile getirerek, demokrasi ve ekonomi noktasındaki atbaşı gidişin de sürdürülmesi gerektiğini vurguladı.

“KENDİ ÇARKLARINI DÖNDÜRMEK İÇİN TÜRKİYE'Yİ BATAKLIĞA SÜRÜKLEMEKTEN HİÇ ÇEKİNMEZLER”

Kendilerinden önceki dönemlerde bütün antidemokratik uygulamaların, baskının, zulmün, adaletsizliğin hatta darbelerin dahi görmezden gelindiğini ve üzerinin örtüldüğünü anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: "Bunların huyudur. Yerli, millî olanı görürler, üzerine giderler ama gayri millî olanı asla görmezler, görmezden gelirler. Kendi çarkları dönüyorsa Türkiye batmış bunların umurunda olmaz. Kendi çarklarını döndürmek için Türkiye'yi bataklığa sürüklemekten de hiç ama hiç çekinmezler. İşte paralel yapı konusunda da bizi hiç şaşırtmadılar. Neymiş muhatapları Cumhurbaşkanı değilmiş. Sen kimsin ya? Sen kimsin? Bu fakiri, milleti muhatap görmüş sen beni muhatap görsen ne yazar, görmesen ne yazar. Bakın işte bunun için TÜMSİAD gibi, MÜSİAD gibi, ASKON gibi, daha buna benzer birçok dernek ve vakıf son derece önemlidir. Biz bu ülkede milli iradenin üzerindeki vesayeti kaldırdık. Siz de bu ülkede sermayenin üzerindeki vesayeti kaldırdınız, kaldırıyorsunuz. Biz siyasette tekelleri altüst ettik, siz ekonomide tekelleri sarstınız. Bu şekilde korkmadan, çekinmeden ilerlemeyi sürdüreceğiz. Hepsi bir araya geldi, hala geliyorlar. İçeride, dışarıda demokrasinin, büyük ekonominin, büyük Türkiye'nin ne kadar hasmı varsa ve hazımsızı varsa bir araya geldiler. Fotoğrafa bakın aynı karenin içinde Esed'i görürsünüz, aynı karenin içinde CHP'nin temsilcilerini görürsünüz, aynı karenin içinde diğer muhalifleri görürsünüz. İsrail'i, paralel yapıyı, işte o malum dernekleri, uluslararası bazı örgütleri, sözüm ona insan hakları örgütlerini, gazetecilik örgütlerini görürsünüz."

“YAKUP KÖSE ADAM MI ÖLDÜRMÜŞTÜ DE 14 YAŞINDA İÇERİ ALIP 11 YIL YATIRDINIZ?”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bazı uluslararası gazete derneklerinin gelerek kendilerini güya hesaba çektiğini kaydederek, bu kişilerin kendilerine "Cezaevinde şu kadar mahkûm gazeteci var" dediğini, kendisinin "Kaç tane var" diye sorduğunu, sayı veremediklerini aktardı. Bu kişilerden isim istediğini ancak bu kişilerin isim de veremediğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "O zaman ben söyleyeyim; Bizim şu anda ülkemizin cezaevlerinde mahkûm olarak 7 kişi var. Ve bunlar gazeteci değil. Ellerine bir kart tutuşturuyorlar, bunları gazeteci yapıyorlar. Böyle gazeteci olmuşlar. Peki bunlar düşüncesinden, yazısında dolayı mı içeri girmiş? Hayır. Çoğu zaten bunların DHKP-C terör örgütü mensubu. Ya polis öldürmekten, ya bekçi öldürmekten, ya ruhsatsız silah bulundurmaktan veyahut da banka soymaktan içeri girmiş ve mahkûm olmuşlar. Ve bunların da 3 tanesi bizim dönemde, diğerleri bizden önceki hükümetler döneminde" diye konuştu. Bunu söyleyince sus pus olanların yurtdışına gidince yine aynı şeyi söylemeye devam ettiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Biraz dürüst olun, samimi olun. Bunlarda dürüstlük falan da yok. İftira at tutmazsa iz bırakır. Mantık bu, aynen paralel yapının da yaptığı buydu Türkiye'de. İnsanlara nasıl zulmettiler. 16, 17 ay içeride yatırdılar. Bakın kendileri bazıları için neler yazıyorlar çıkarsınlar diye. Peki, 14 yaşında Yakup kardeşimizi içeri aldınız. Adam mı öldürmüştü? Ne yaptı da içeride bu kadar tuttuktan sonra 11 sene çocuk yaşta içeri aldınız. Şimdi de çocuklarından ayrı olarak tekrar içeri alıyorsunuz” dedi.

“YENİ TÜRKİYE İÇİN YENİ ANAYASA ŞART”

Türkiye’nin 2023 hedeflerine ulaşacağını, bu yolun yolcusu, bu mücadelenin neferi olmaktan asla vazgeçmeyeceklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, uzun ince bir yolda gece gündüz gittiklerini ve gitmeye devam edeceklerini kaydetti.  2023'e yaklaşırken yeni bir anayasanın ne büyük bir ihtiyaç olduğunu görmek durumunda olduklarına vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu yeni anayasa içerisinde şüphesiz ki bir "Yeni Türkiye" hedefi olduğunu ifade ederek, "Bu Yeni Türkiye içerisinde de takdir edersiniz ki hızı artıracak bir sistem değişikliğine şiddetle ihtiyaç vardır. Bu sistem değişikliği bir defa ayaklarımızı prangalardan kurtaracaktır. Dün Kırşehir'de de söyledim, burada da söylüyorum; Haziran 7, Türkiye'nin adeta bir kırılma noktasıdır. Ve bu seçimlerde inanıyorum ki, 400'ü alan iktidar yeni anayasayı da hazırlayacaktır, yeni Türkiye'nin de temel taşlarını döşeyecektir. Bunu böyle görmemiz lazım" diye konuştu.

BAŞKANLIK SİSTEMİ

Bu yüzden TÜMSİAD, ASKON ve MÜSİAD gibi birçok sivil toplum kuruluşuna çok büyük görevler düştüğünü ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2011 seçimlerinin yapıldığı günün akşamı yeni bir anayasa ihtiyacını hatırlattığını, bunun için mücadele edecekleri sözünü verdiğini kaydederek, "Çünkü bizim yeni anayasa çalışmalarımız içerisinde en önemli başlıklardan bir tanesi de bizim 'başkanlık sistemi' olayıydı. Hızlı gitmemiz gerekiyordu, seri kararlar almamız gerekiyordu" dedi.

“YENİ BİR ANAYASAYI ARTIK TÜRKİYE'YE, MİLLETİMİZE KAZANDIRMAMIZ KAÇINILMAZ HALE GELDİ”

Konuşmasında Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Düşünebiliyor musunuz? Birisini görevden alıyorsunuz işte şimdi bu paralelcilerle olan işlerde. Siz bir taraftan alıyorsunuz yargı bir taraftan geri iade ediyor, siz alıyorsunuz onlar iade ediyor. Böyle devlet idare edilir mi? Burada özel sektör var. İki şeyiniz vardır. İhbar tazminatını ödersiniz, kıdem tazminatını ödersiniz. Memnun değilsiniz kapıya koyarsınız. Öyle mi? İlânihaye çalıştırmaya mecbur musunuz? Bu yeni anayasa ile birlikte memur işçi ayrımını da ortadan kaldırmak lazım. Aynen gelişmiş ülkelerdeki gibi çalışanlar sistemini getirmek suretiyle bu işi ilerletmek lazım. Bizim yeni bir anayasayı artık Türkiye'ye, milletimize kazandırmamız kaçınılmaz hale gelmiştir. Yeni bir anayasa, yeni bir idare sistemi inanın Türkiye ekonomisinin de demokrasinin de siyasetin de üzerindeki tüm yükleri kaldıracaktır. Bunu daha fazla ertelememek gerekir. Önümüzdeki seçimlerin yeni bir anayasayı merkezine alması yeni bir anayasayı yazacak şekilde teşekkül etmesi Türkiye'yi 2013 hedefleriyle buluşturacak yegâne yoldur, yöntemdir. Bunu artık başarmak zorundayız" diye konuştu.

“YENİ ANAYASAYI YAZMA YOLUNDA EN BAŞTA EKONOMİNİN AYAĞINDAKİ PRANGALARIN ATILMASI GEREKİYOR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni Türkiye için yeni anayasayı yazma yolunda en başta ekonominin ayağındaki prangaların atılması gerektiğine vurgu yaparak, başta TÜMSİAD olmak üzere ekonominin içinde demokrasiye ve Türkiye'ye gönül vermiş herkesi seçimler öncesinde bu meseleye daha fazla yoğunlaşmaya davet etti.

"Türkiye'yi şahlandıracak yeni anayasayı artık yazalım ve başkanlık sistemini artık daha etraflıca tartışmaya başlayalım, Türkiye'nin şanına yakışır bir idari sistemi inşa edelim" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhalefetin başkanlık sistemini istemediğini, öyleyse bu işin çok doğru olduğunu söyledi.

Büyük devlet olabilmek için büyük dönüşümleri gerçekleştirmek zorunda olduklarının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, 7 Haziran'ın bu yönde bir milat olması için hep birlikte çok çalışacaklarını aktardı.

HABERİ PAYLAŞ:
BUNLARA DA BAKIN