Eski Türklerde Kadın - Akın AKTI

Eski Türklerde Kadın


Eski Türklerde kadının toplum içindeki konumu ve aile düzeni, hemen hiçbir toplumda görülmeyecek düzeyde uygar ve demokratik ilişkiler üzerine kurulmuştu. Türk ailesinde, babanın eşiyle paylaştığı, baskıcı olmayan eceliği (reisliği), baskıya dayanan ataerkil aile yapısından ayrımlıydı. Ev, Batılılar ve Araplarda olduğu gibi yalnız kocaya ait değil, kocayla karının ortak malıydı. Bu nedenle evin erkeğine evinecesi, evin kadınına da evin kadını denilirdi. Ailede babanın olduğu kadar, ananın da sözü geçerdi. Anasoyu ile babasoyu değerce birbirine eşitti. Eşitlik, babanın saygınlığının ve ona verilen değerin azalması anlamına gelmez; tersine ona, saygıya dayalı içtenlikli ve daha güçlü bir yetke kazandırırdı.
 

Nikah ve Tek Eşlilik

 
Nikâha ve tek eşli evliliğe dayananaile düzeni, Türk toplumuna çok eski dönemlerde yerleşmiştir. Eski Türklerde nikâh, törenle gerçekleştirilen ve özellikle köy düğün geleneğinin tarihsel köklerini oluşturan, önemli bir olay, bir tür sözleşmedir.
Nikâh için ana ve babanın onayı koşuldur. Evlenen erkeğin, gelinin ana-babasına bir miktar mal vermesi gelenektir. Başlık adıyla günümüze dek süren bu gelenekte, verilen mala kalıng denirdi. Gelin, gittiği ailenin hak sahibi bir üyesi olur; kocasının ölmesi durumunda, malların ve çocukların velayeti ona kalırdı. Yaş ayrımı çok olan evliliklere izin verilmez ve yaşlı kuşaktan erkek, genç kuşaktan bir kadınla evlenemezdi.2
 
Türk Töresi
 
Tarihte hiçbir toplum, kadını Türkler kadar erkekle eşit saymamış ve hak tanımamıştır. Her iki cinsin kendilerine ait, karşı cinsin yerine getirmek zorunda olmadığı görev ve sorumlulukları vardı. Birbiri içine girmekle beraber, kadının ağırlıklı görevi aile içinde, erkeğin ise dışındaydı. Buna karşın, her cins aynı eğitimden geçer; cinsler arasında ayrım, toplumun tüm kesimlerinde yadsınırdı.
Kadının toplum içinde önemli bir yeri vardır. Bu önem Dede Korkut’ta; “kadın kendini överek adam olmaz; ancak güzel düşünür, güzel konuşur ve kocasına iyi öğütlerde bulunursa yücelir”“kocası onu dinler” biçiminde anlatılmıştır.3
Irk Bitig’de; babanın emir annenin öğüt verdiği görülür, çocuk isteğine göre birine ya da ötekine uyardı.4
Kadın örtünmez, haremde kalmaz, erkeğin gittiği hemen her yere giderdi. Erkeklerle bayramlara, şölenlere ve içkili toplantılara katılır; onlarla birlikte kımız ya da şarap içebilir; kendiside şölen düzenler, davetler verebilirdi. Erkek gibi ata binerok ataröküz arabası kullanırdı.
Çin kaynaklarına göre; “kocaları dama oynarken onlar futbol oynar”“pazara gittiklerinde, paketleri kocaları taşır” ve “açık bir kibarlıkları vardır”.Ama gerekirse ava ve savaşa da giderlerdi. Arap gezginci İbn Arabsah, Türk kadınları için; “erkekler gibi savaşıyor, kafirlerin üzerine dört nala at sürüyorlardı...”, diye yazar.7
 
Kadının Özgürlüğü
 
Kadınların bu denli özgür ve cinsler arasındaki ayrımın az olması, Türk kadınlarının kendilerine özen göstermediği, süs ve güzelliklerine dikkat etmediği, cinselliğe önem vermediği anlamına gelmiyordu. Giysileri son derece renkli ve süslüydü, zarafete ve alımlılığa önem verirlerdi. Beğenilmeyi severler ve güzellikleriyle ilgili övgüleri, “memnuniyetle kabul ederlerdi”. Serbestçe kullandıkları özgürlüklere sahiptiler ama son derece iffetliydiler.
Ünlü İtalyan gezgini Marco Polo, bir “seyahatname klasiği” olan İl Millione adlı yapıtında, Türk kadınlarının “ahlaki temizliğini” över ve onların “tüm dünyanın en temiz ve ahlaklı” kadınları olduğunu söyler.
 
Cinsel Suçlar, Cezalar
 
Tedirgin etme (taciz)kadına saldırganlık (tecavüz)evlilik dışı ilişki (zina) gibi cinsel suçlar Türk toplumunda yok denecek kadar azdı. Kadına saldırının Türk hukukundaki cezası ölümdü. Tecavüze uğrayan kadın toplumdan dışlanmaz, ona sahip çıkılır. Evlilik dışı çocuğu olursa kadın ulu bir ağaçla evlendirilir, çocuk bu yolla meşrulaştırılırdı.
Günümüzde töre cinayeti adı verilen olayların Türk töresiyle bir ilgisi yoktur. Basında sıkça kullanılan bu tanım herhalde, Türk geleneklerini yıpratma amacını taşımalıdır. Saldırıya uğrayan kadına sahip çıkılırken namusunu korumayan kadın hoşgörülmez. Eski Türk inancına göre Doğum Tanrısı (Ayzıt)“ne denli yalvarırlarsa yalvarsınlar, namusunu korumamış kadınların yardımına” gelmez.
Eski Türkler’in hukuk düzeninde, ayrımsız herkesin sorumlu olduğu ceza yasaları vardı; yasalar, disipline bağlı bir güvenlik örgütü aracılığıyla ödünsüz uygulanırdı. Hızlı ve adil karar veren mahkemeler, suçluları ayırım gözetmeden yargılardı. Gözaltı süresi on günden çok olamazdı. Vatana ihanetsavaşta gevşeklikülke çıkarlarını yabancı ülkelere karşı korumamaelçilik görevlerinde kusurağır siyasi suçlarcinayetırza geçmebağlı atı çalmasoygun, ağır adi suçlar’dı ve cezası ölüm’düGenç kızları aldatanlar, yüksek mal ve tazminat ödemeyle cezalandırılır; adam yaralayanlar,yaranın durumuna göre ceza öder; bağlı olmayan atı çalanlardan, çaldığı at sayısının on katı ceza alınırdı. Bu suçlar hafif adi suçlar’dı.

Bizler Araplasma ile İslamlasmayi karistiriyoruz. Biz Türk Kültürü ile yetişmiş büyük bir milletiz. Bazı Arap kültürünü İslam kültürü imiş gibi benimseyip uyguluyoruz Arap İslam Sentezi değil Türk İslam Sentezi ile kanunlarimizi hazirlamaliyiz. Arap Kültürü öyle bir işlemiş ki içimize Arap kültürüne ters bir şeyler söylemek bile tepki çekiyor tabi bunu yapanlar cahil Müslümanlar Her ne kadar cahilden Müslüman olmaz ise de malesef etrafımız cahil Müslümanlar la dolu. İslam bir Dindir Arap bir Irktir Araplasmayalim Muslumanlasalim Kendi kültürümüzüde unutmayalim yasatalim Türk İslam Sentezi ile ayrismayalim.

[email protected]

YAZIYI PAYLAŞ!

YAZARIN SON 5 YAZISI