25. SAAT VE YALNIZLIK - Recep ÖREK

25. SAAT VE YALNIZLIK


İnsanın yalnızlıkla ilişkisi hep sorgulanmıştır. Bazen olumlu yönüyle bazen de olumsuz yönüyle. Doğal olarak yalnızlığın böyle bir özelliği var. Hayatı yalnızlığa teslim edip toplumdan soyutlanmak ne kadar sıkıntılı bir durumsa, hiç yalnız kalmamak veya yalnızlık sürelerini olabildiğince azaltmakta pek sağlıklı değildir.

Üretken insanların hayat felsefelerinde bir yalnızlık kavramı ve bu kavramın zihinsel tasarımlarının bileşenleri vardır. Bu bileşenlerin bir yalnızlık anında pratiğe dönüşme potansiyeli yüksektir. Bir düşünceyi ya da farklı bir bilimsel uygulamayı hayata geçirmek için mutlaka dingin, sessiz ve yalnız saatlere ihtiyaç duyulur. Başarılı insanların arkasında zamana yayılmış bir yalnızlık süreci vardır.

Kavramsal olarak yalnız kalma isteği ve yalnızlık farklı anlamlara karşılık gelir. Hiçbir sosyal çevresi olmayan, insanlarla iletişim konusunda zorluk yaşayan insanlar yalnızdır. Bu istenmeyen bir yalnızlıktır. Ancak kendine zaman ayırarak üretken olan insanlar yalnız değildir. Sadece zamanının bir kısmını kendilerine ayırmak gerektiğine inanırlar. Hatta, bazı düşünürler aşırı sosyal insanların düşünce bağlamında üretken olmadıklarını savunurlar. Bu doğrudur. Bilimsel araştırma yapan ya da herhangi bir konu üzerinde çalışan, yazan, çizen insanların yalnız kalmaları gerekir.

Ayrıca yalnızlık çok boyutlu bir kavramdır. Nerede, nasıl, ne zaman yalnız kalınmalı gibi soruların net bir cevabı yoktur. Gerektiği kadar kalınmalı belki de en mantıklı cevaptır. İnsan ilişkilerinde geniş bir çevreye sahip olmak ve sosyal bir kişi olmak önemlidir. Ancak bunun sınırlarının iyi çizilmesi gerekir. Aile fertleri arasında ve eşler parantezinde her daim beraber olmak, sohbet etmek, zamanın çoğunu birlikte geçirmenin ilişkileri yıprattığı ifade edilmektedir.

İnsanın arkadaş ve dost bir çevresi olmalı. Bunun yanında kendine ait bir özel zamanı da olmalı. Abartmamak şartıyla böyle bir ilişki biçimi ve yaşam kalıbı insanın hayatla ilişkisini güçlendirir ve hayata canlılık katar. Tüm bunların dışında bir de bir 25. saati olmalı. Hayatla ilişkisini sorgulayacak, günü değerlendirecek ve yeni düşüncelerin filizleneceği sessiz, sakin bir artı saatin çok yararlı olacağını düşünüyorum. Yoğun bir gürültü ortamından arındırılmış böyle bir saat adeta meditasyon(derin düşünme) görevi görür. Özellikle gece yarısına doğru insanın kendine böyle bir zaman ayırması hayatta başarılı olmasını sağlama da önemli bir etkisi olacağını düşünüyorum.

İlber Ortaylı geçen günlerdeki bir konferansında, üniversiteli gençlere söyledikleri konu hakkında önemli ve değerli tespitler içeriyor. Gençlere okulları bittiğinde gezmelerini, dünyayı tanımalarını öneren Ortaylı: "Bizim milletin çok kötü bir alışkanlığı vardır. İnsan canlısı olmak iyidir fakat 24 saat insanlarla birlikte konuşmak anormal bir olaydır. Kendi başınıza kalmayı öğreneceksiniz. Buna meditasyon derler. İnsanın kendi kendine kalması gibi büyük bir vasıf yok. Bunu bilen milletlerin, böyle bir eğitimi olan toplumların çok geliştiklerini görüyorsunuz. Kukumav kuşu gibi oturup, annenizi, babanızı bile 6 aydan 6 aya görün demiyorum. Bu doğru bir şey değil ama devamlı kabile gibi sabah akşam aynı insanlar, aynı manasız laflarla vakit geçirmek uygar bir davranış biçimi değildir."  Sözlerini de bir tarafa yazmak gerekir…

 

 

[email protected]

YAZIYI PAYLAŞ!

YAZARIN SON 5 YAZISI
28Şub
21Şub

5 Milyon Kişi Neden Yalnız?

02Şub

Bir Gecede Kaybedilen Yarınlar

10Ara

PISA Neden Önemli?

22Ekm