Çanakkale Zaferini Doğru Anlamalı ve Anlatmalıyız… - Metin AKGÜN Eğitim Bilim Uzmanı

Çanakkale Zaferini Doğru Anlamalı ve Anlatmalıyız…


İçinde bulunduğumuz Mart ayı,  tarihimizde iki önemli olaya şahitlik etmiştir. Biri, 18 Mart 1915 Çanakkale Zaferi diğeri, 12 Mart 1921 İstiklal Marşı’nın kabulüdür.  

Çanakkale Zaferi, Birinci Dünya Savaşında kahraman askerlerimizin, cihanı hayrete düşüren bir iman ve kahramanlık destanıdır.

Çanakkale Zaferi;

“Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...

  Hani, tâuna da züldür bu rezil istilâ!”

Satırlarında ifadesini bulan şekli ile rezil bir istilaya uğrayarak; vatanı, bayrağı, dini, bütün değerleri ile yok edilmek istenen bu aziz milletin kahramanlık destanıdır.

Bu destan, bir iman-küfür mücadelesi, bir milletin yeniden şahlanışı, var oluş mücadelesidir.

Çanakkale savaşı, Allah’ın (c.c.) "Sizinle savaşanlara karşı Allah yolunda siz de savaşın"(1) emrine uyarak, cepheye atılan kahraman askerimizin destanıdır.

Bu zafer, Hz. Peygamberin (sav) övgüsüne mazhar olmuş, necip milletimizin, iman ve azminin, metanet ve gücünün açık bir göstergesidir.

Bu zafer, Allah’ın (c.c.) “Ey mü'minler, bir savaş birliği ile karşılaştığınızda direniniz, Allah'ı çok anınız ki, başarıya eresiniz.” (2) Şeklindeki müjdesine mazhar olan,  Mehmetçiğin cihat yolundaki azim ve gayretinin, destanlaştığı zaferdir.

Bu zafer, savaşta gözlerini kaybeden Mehmet’in komutanına verdiği cevapta; “Üzgün değilim, gözlerim görürken vazifemi yaptım, gözlerim göreceğini gördü” diyen ve Hz. Peygamber’in İki göz var ki ateş onlara değmeyecek; Allah’ın azabından korkarak ağlayan göz ve Allah yolunda nöbet bekleyen göz.” (3) Müjdesine nail olan Mehmetlerin kazandığı zaferdir.

Bu zafer, komutanının “ben size ölmeyi emrediyorum” deyişine itaat eden, Allah’ın (c.c.)Allah yolunda öldürülenlere sakın "ölüler" demeyin. Tersine onlar diridirler, ama siz farkında değilsiniz.(4) ayeti kerimesi ile müjdelenen, Mehmetlerin, kanlarıyla yazdığı, bizlere bir vatan, bir bayrak, bir istiklal bırakmak için hiç düşünmeden, ölüme, gül bahçesine girer gibi gülümseyerek koşanların, kanlarıyla yazdığı bir zaferdir.

            Çanakkale Zaferini anlatmaya çalışan herkes; bu harbin manevi cephesine vurgu yapar, anekdotlarla zenginleştirmeye çalışır konuşmalarında, yazılarında… Özellikle, Bedir’deki ruhla mukayese yapar Mehmetçiğin o asil mücadelesini

            Ancak; Çanakkale’yi geçilmez yapan, Mehmetçiğe o asil ruhun nasıl kazandırıldığı es geçilir…

Yeterince ve samimi olarak konuşulmaz nedense asıl ihtiyacımızın bu olmasına rağmen…

Oysa hiçbir şey tesadüf değildir.

Çanakkale de Mehmetçikte, bizi biz kılan değerlerin en samimi yaşanmasındaki zirve olan; o teslimiyetin, nefsinden arınmışlığın o safiyetin, o masumiyetin, kaynağı yeterince konuşulmamakta nedense

Oysa bu değerlerin kaynağı, mana derinliği, yarınlarımız olan evlatlarımıza, gençlerimize kazandırılmadan, Çanakkale’deki Mehmetçiğin fedakarlığının taşıdığı anlamı vermek mümkün mü?

Bugünün gençliğinin; kitle kültürü tesiri altında savunmasız haliyle, günümüz modası olan ve sanal ortam değerlerini yaşamayı öğrenen ve bu yönde yaşarken, salt gireceği sınavlarda birkaç soru daha fazla çözmekten başka gaile taşımayan, kalan zamanında da (büyük bir çoğunluğunun) nefsinin tatmini odağında yaşamaya özendirilmeye devam edildikçe, Çanakkale’deki Mehmetçiğin fedakarlığının doğru anlaşılmasının mümkün olmayacağını düşünüyoruz…

Gereken tedbirler eğitim sürecinde alınmadan

Çanakkale’de savaşan, Mehmetçiği eğiten Yüzbaşı Mehmet Hilmi Bey’in Mehmetçiğe verdiği eğitim sürecini kaç kişi hatırlıyoruz… 

Kilitbahir tabyalarında eğitim subaylığı yapan Mehmet Hilmi Bey’in o günlerle ilgili hatıraları “Cepheden Cepheye Bir Ömür” adı ile Gazanfer ŞANLITOP tarafından kitaplaştırılan o hatıralarda bir bölümünde askerlere, şöyle sesleniyor;

Düşmanlarımız bu boğazlardan geçerlerse vatanımız ve İslamiyet alçalma derecesine düşecektir. Boğazı korur ve düşmanı geçirmez isek, bu durum milletin şerefini kurtaracağı gibi, bütün İslam aleminin kalplerinde oluşacak minnettarlıktan dolayı vicdani ödül olacaktır. Gazamız Allah ve Peygamber’i hoşnut edecektir. Bu ulvi vazifede bulunmamız kendi liyakat ve iktidarımızla değil, Cenabı Allah’ın bize özel bir lütfu iledir. Şu tabyaya sahip olmakla dünyanın en bahtiyar mücahitleri olduğumuzu bilmenizi isterim. Bu bataryada bulunuyor olmamız, vatan ve dinimiz İslam için canımızı feda etmeye hazır olduğumuz anlamına gelmektedir.”

“Askerler! Buradaki yenilgi hiçbir savaştaki yenilgiye benzemez. Bu savaşta hiçbir ödül de beklemeyin! Hiçbirimiz rütbe, nişan ve dünya menfaatlerinin ve heveslerinin uğruna harp etmeyeceğiz. Allah rızası için harp etmeye niyet edelim ki, gazamız mübarek olsun. Ya gazi ya şehit olalım!..”

Yüzbaşı Mehmet Hilmi Bey askerlere içinde bulundukları imkansızlıkları, silahların demode olduğunu, sayılarının az ve teknik olarak yetersiz olduğunu, cephanelerinin de az olduğunu, askerlerine Bedir savaşında Efendimiz ve az sayıdaki sahabenin güçlü müşrik ordusuna karşı savaşarak Allah’ın yardımını nasıl elde ettiklerini ve Enfal Suresi’nin 17. Ayeti’nin anlamını izah ediyor devamında…

Günümüz dünyasında evlatlarımız, gençlerimiz aldıkları eğitim sürecinde manevi açıdan mana derinliği ile bilim arasındaki dengeyi kurmadan bizi biz kılan değerlerin eksik kalacağını, eksik kalmanın kaybettireceklerini fark ettirmeden; Çanakkale ne kadar anlaşılabilir bugün…

Bir ebeveynin okulda yapılacak bir program için kostüm temini yönünde konuşurken, nasıl bir kostüm, hangi amaç için olduğu sorusuna; “ne bileyim, ŞEHİT_MEHİT gibi bir programları mı varmış ne” demesi,

Daha birkaç gün önce yaşanmış bir olayda; bir öğretmenin yetişkin öğrencileriyle 18  Mart 2016 tarihinde yapacakları bir program için kostüm talepleriyle alakalı kostüm temin edecekleri mekan sahibine ihtiyaçlarını söylediklerinde;  hanımefendinin; “bu eğlenceli programı neden 18 mart da yapıyorsunuz, keşke bir başka tarih ayarlasaydınız demesi üzerine, “ neden, ne olmuş ki 18  Martta diyerek, öğrencilerine dönüp, “sahi ne olmuş çocuklar” demesi ve beraberindekilerin de omuz silkip, cevap veremeyişlerinin yaşandığı günümüzde…

Daha yapacak çok işimiz olduğunu düşünüyoruz…

Bugün, vatan ve hürriyetimize, din ve devletimize, can ve mal güvenliğine, gönderde dalgalanan bayrağımıza ve ezanımıza sahip isek, bunu vatan uğrunda canlarını feda eden aziz şehitlerimize ve gazilerimize borçlu olduğumuzu unutmamalı, unutturmamalıyız.

Çanakkale ruhunu yaşattığımız müddetçe ulaşamayacağımız hiçbir hedef, başaramayacağımız hiçbir iş, üstesinden gelemeyeceğimiz hiçbir sorun kalmayacağı inancımız ile, 12 Mart itibari idrak ettiğimiz İstiklal Marşının kabulü ve 101. yıldönümünü kutlayacağımız Çanakkale Zaferi münasebetiyle, milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy’u ve bütün şehit ve gazilerimizi rahmetle anıyoruz.

 

1- Bakara, 190.                                                                                 

2- Enfal , 45                                                                  

3- Tırmizi/Fedail’l cihad-1639-

4- Bakara, 154.

[email protected]

YAZIYI PAYLAŞ!