DUYGULARIN ANLAM DERİNLİĞİ - Recep ÖREK

DUYGULARIN ANLAM DERİNLİĞİ


Sevgi ve acı sözcükleri insanın iç dünyasını yöneten iki önemli kavramdır. Duygu dünyamızın iklimini belirleyen bu kavramlar hayatımızı da konumlandırır. İnsan beyni;  mutlu olma gerekliliği üzerine kurgulanmış, mutsuzluğu ise bir uyumsuzluk belirtisi olarak algılayabilme yeteneğine sahiptir. Bu nedenle sevgi beyni mutlu ederken acı da beyne habire mutsuzluk sinyalleri gönderir.

Hayatın süregelen devinimi içerisinde sevgi ve acı sözcüklerini çokça işitiriz. Ancak acının bizde bıraktığı izler daha derin olur. Çünkü sevgi daha çok moral motivasyonunu harekete geçirirken, acı zihnimizin alt katmanlarında bir çaresizliğin ifadesine dönüşebilir.

“İnsanın Anlamı Arayışı”  adlı eserinde acı ve sevgiyi değerlendiren Victor Frankl ise;  “Bir başka insanı, kişiliğinin en derindeki çekirdeğinden kavramanın tek yolu sevgidir. Acıyı bertaraf etmenin en kolay yolu da trajediyi zafere çevirmek, zor bir durumu başarıya dönüştürmek, acıyı kabullenip alternatif yollara aramak belki de en doğru yoldur”  bakış açısıyla durumu değerlendirir.

İnsanlarla ilişkilerimizi belirleyen iki önemli bileşen vardır. Sevgi ve saygı. Sevgi ve saygının yüceltilmediği ortamlara başka yapay değerler sızar. Bu yapay değerlerin insanın iç dünyasında karşılığı menfidir. İnsanlarla ilişkilerimizi belirleyen sevgi ve saygı edimleri bize mutluluğun yollarını da açar. Bu tür duyguların zihnimizde tasarımları sadece bize yarar sağlamaz,  çevremizdeki insanlara da sirayet eder. Özellikle insana yatırım yapmanın sihirli değneği sevginin kodlarında gizlidir. Saygı demiyorum çünkü saygı bazen zorunluluktan da yapılabilir. Ama sevginin doğasında masumiyet ve karşılıksızlık vardır.  Sevgi;  bir gülümsemedir, bir bakıştır, bir dokunuştur ya da tanımlanamayan bir davranışlar dizisidir. Onun değerlendirmesi ancak karşıdaki kişilerin tepkisiyle ölçülebilir.

Hayata başkalarının penceresinden bakmanın çoğu zaman olumsuz sonuçlarıyla karşılaşırız. Herkesin bize tavsiye veya telkin ettiği bakış açısı içinde bulunduğumuz duruma bir çözüm üretmeyebilir. Kendimiz tanıyarak ancak olayların üstesinde gelebiliriz. Sağlam bir kişiliğin adımlarını ancak böyle atabiliriz. Sevginin gölgesinde bunları yapmak başarımızı önemli oranda arttırır.

Yaşam kesitlerinden karşılaştığımız başarı veya başarısızlıkları hanemize yazmanın hayatı anlamlandırmadaki tasarrufumuz belirler. Bariyerleri açmanın, iletişim kanallarını açık tutmanın, duygudaşlık duygusunu yeterince geliştirmenin en kestirme yolu insanları anlamaktan geçer. Ünlü düşünür Spinoza’nın dediği gibi; “üzülme, öfkelenme, sadece anla!”

İnsanlarla kurduğumuz ilişki iç dünyamızın hareketliliğini de belirler. Sevgiden arınmış bir hayat kendi içinde çelişkiler yaşar. Hayatta başarılı olabiliriz. Ancak başarının sevgiyle senkronize olmadığı bir ortamda istenilen hedefe ulaşmamız zorlaşabilir…

[email protected]

YAZIYI PAYLAŞ!

YAZARIN SON 5 YAZISI
28Şub
21Şub

5 Milyon Kişi Neden Yalnız?

02Şub

Bir Gecede Kaybedilen Yarınlar

10Ara

PISA Neden Önemli?

22Ekm