Manevi hastalıkların şifası (Dua) - Numan Aladağ

Manevi hastalıkların şifası (Dua)


Dua ederek huzuru arayalım!..
Pek çoğumuz sık sık kullanırız bu kelimeyi. Ama, hangimize sorulduğunda net bir şekilde cevaplayabilir? Üstelik, hepimiz onun düşkünüyüz. Yalnız bu dünya için değil, ahiret için de duyarız eksikliğini. O zaman nedir huzur? Huzuru arayalım ve huzura ne ile ulaşabileceğimizi bulalım. Huzura, çalışarak, araştırarak, üreterek ve Dua ederek ulaşabiliriz. 

Dua, her şeydir.

Fazilet, insanları yücelten, sevgi sayıyla selamlayan, minnet, şükran duygularıyla gönüllerde yaşatan fazilettir.
Fazilet insanı onur, itibar sahibi yaptığı gibi, kalpleri ferahlatır, başları taçlar.
Fazilet, kaynağını İslam dininden, ahlaktan ve Türk geleneklerinden alır. Böylesi bir kaide üzerinde insanlar, Hakka, hakikate ulaşır. 

Erdemlikle donananlar, ilahi lutufla onanır.
Yüreğinde hayır, iyilik arzuları yanan, her fırsatta bunalmışın, daralmışın yardımına koşan, Ay-Yıldızlı Şanlı Türk Bayrağı sevgisi olan, hakka, hakikata hizmeti bir borç sayan kişi erdemlidir.

Cenab-ı Allah'ın yakınlık duyduğu, yarladığı ahlaklı, faziletli olanlardır.

Ahlak; dini, milli erdemliklerle ve tarihi Türk ahlakı ile eğitilmiş bir ruh ve manevi dünya yapısıdır. 

İslam dininin ana amacı, Allah'a, Kur'an-ı Kerim'e, Hz. Muhammed'e, Hadis-i şeriflerine ve vatan sevgisi, kişiyi ahlaki duygularla donatarak gerçek insan Müslüman olarak topluma kazandırmak.

Ahlak, vatanseverlik, güzellik ve bilhassa din duygusu gibi ruhun akla, zekaya ait olmayan faaliyetlerine gelince, bunlar hemen tamamıyla ihmal ediliyor. Daha sonra da dua etmeye başlıyorlar. Bu temel faaliyetlerin cılızlaşması, modern insanı ruhen, manen kör bir mahluk durumuna sokuyor. Böyle bir illet, onun cemiyette iyi bir terkip maddesi olmasına mani oluyor. Medeniyetimizin çöküşünü, işte ferdin bu fena kalitesine atfetmek gerekir. Hayatta muvaffak olmak için akıl ve madde kadar, maneviyatın da zaruri olduğu görülmektedir. O halde zekadan çok, şahsiyete kuvvet veren dimağı, zihni faaliyetleri kendimizde sür'atle diriltmeliyiz. Bunların arasında, en bilinmeyeni, kudsiyet veya din duygusu ile vatanseverlik duygusudur.

Din duygusu, ekseriya dua ile ifade olunur. Dua, din duygusu gibi tamamen ruhi bir hadisedir. Halbuki, ruhi alem, tekniğimizin varamadığı, nüfuz edemediği bir yerdedir. O halde, duanın müsbet olarak bilinmesini nasıl temin edebiliriz? İlmin sahası, çok şükür, gözle takibi mümkün her şeyi ihtiva ediyor ve fizyoloji ilmi sayesinde ruhi tezahürlere kadar yayılabiliyor. O halde, dua hadisesinin, meydana geliş tekniğinin ve tesirlerinin nelerden ibaret bulunduğunu, dua eden insan üzerinde yapacağımız sistematik bir müşahadeyle öğreneceğiz.

İnsan ancak erdemlikle manasını bulur ve onunla onanır.

Dua'nın Fazileti ve tarifi:

Dua, daha çok, ruhun iç aleme doğru bir gerilimine benzemektedir. Genellikle dua, bir şikayet'ten, bir ıstırap çığlıklığından, bir yardım dilemeden ibarettir; bazan, her şeyin üstünü ve ezeli aslisinin huşu içinde bir nevi temaşası olmaktadır. Duayı, ruhun Cenab-ı Allaha yükselişi şeklinde de tarif etmek mümkündür. Gerçekten dua, insanın görünmez bir varlıkla, mevcudatın (Varolan şeylerin) yaratıcısıyla, hepimizin kurtarıcısı ve hamisiyle fikren ve hissen münasebetle geçmek için yapılan gayreti temsil eder. Ezberlenmiş, basit formüllerden uzak olan gerçek dua, şuurun Cenab-ı Allah düşüncesiyle kendinden geçtiği bir yaşama halidir. İşte bunun içindir ki, Dua, en yüksek ifadesini, zekanın karanlık gecesine doğru atılan bir sevinme hamlesinde bulmaktadır.

Nasıl Dua edilir?

Dua etmek için sadece bir çabalama ile Cenab-ı Allah'a yönelip, kalbini ona bağlamak lazımdır. Bu çabalama (Ceht), akıl ve fikir yoluyla değil, sevgi hissiyle olmalıdır. 

Yeryüzünde bulutlar gibi yükselen dualar, sahipleri kadar birbirlerinden farklıdırlar. Fakat, değişik olarak, iki temadan, mevzudan ibarettirler: İnanç ve ıstırap. Muhtaç olduğumuz bir şeyi Cenab-ı Allah'tan dilemek tamamiyle meşru bir harekettir. Fakat, bir ihtirasın mükafatlandırılmasını veya kendi gayretlerimizle kolayca elde edebileceğimiz bir şeyi Allah'tan dilemek abes ve manasızdır. 

Sıkıntılı, devamlı ve ısrarlı istekler muvaffak olur. 

En yüksek ifadesiyle dua bir istekle nihayet bulur. İnsan, her şeyin sahibine, O'nun sevdiğini, nimetlerinden dolayı şükrettiğini, ne olursa olsun O'nun iradesini yerine getirmeye hazır olduğunu arzeder, anlatır. Dua bir temaşa, dalma haline gelir. 

Bir usulün kıymeti, onun neticeleriyle ölçülür. İnsanı, Cenab-ı Allah'la temasa getiren her şey iyidir.

Hz. Muhammed (s.a.v.) duaya başlarken, "SÜBHANE RABBİYEL ALİYİL ALEL VEHHAB" derdi. Biz de dua ederken öyle yapmalı, bunu takiben selavat-ı şerife okumalıyız.

Çünkü "Gizli yapılan dua, açıktan yapılan yetmiş duaya denktir."

Dua, karanlık kalpde fener; belalara karşı siperdir. Dua eden sağlık, bereket ve kalbinde huzur bulur.

Dua; kulun kendi aczini anlaması, dünya ve ahirette Cenab-ı Allah'a muhtaç olduğunu bilmesi ve ona ihtiyaçlarını arz etmesidir.

Dua; insanın kendi kulluğunu idrak ve Allah'u Teala'nın kudretini, varlığını ve birliğini itiraf etmektir.

Cenab-ı Hakka dua etmemek, gafletten ileri geliyorsa kalbi karartır. Allah'a ihtiyaç duymamaktan doğuyorsa gadab-ı ilahiyi muciptir. Hz. Muhammed (s.a.v.) buyuruyor ki:

"Cenab-ı Allah'tan istemeyene O, muhakkak gadab eder."

"Dua, ibadetin ta kendisidir."
"Dua; mü'minin silahı, dinin direği, göklerin ve yerin bereketidir."

Dua, belaları savan bir siperdir. Yalnız bir dini ibadet olması ötesinde değil; ama aynı zamanda, sığınan insan ruhunun gözle görülmez bir dağılışı, yayılışıdır. Duanın insan maneviyatına ve vücuduna olan etkisi, gizli kaynakların besleyişi gibi gösterilebilir. Duanın sonuçları, bedenin ve düşüncenin sağlamlığı, manevi güç ve insanlar arasındaki ilişkilerde saklanan gerçekleri, gizlendikleri yuvalardan birer birer çekip çıkaracak güçte derin bir anlayış şekillerinde belirir.

Dua alanında okumayı içten (Kalben) bir alışkanlık edinirseniz hayatınızın bütün değiştiğini farkına varacaksınız. Dua gerek hareketlerimizde gerekse davranışlarımızda silinmez izler bırakır. Devamlı huzur ve ferahlık oluşur; inançlarını bu şekilde zenginleştiren insanların birleşmiş özelliğidir. 

Şu şaşmaz ve altedilmez sanılan tabiat kanunlarıyla başa çıkacak tek güç Duadır; aslında mucize dediğimiz şeyler de bu gibi olaylardır. Ama asıl ve devamlı mucize, Duanın, kendisinin günlük hayatı destekleyen bir kudretin kaynağı olduğunu keşfeden insanların ruhunda ki inanışlarda ortaya çıkar.

Bir hastayı ziyaret ettiğiniz zaman yedi defa: "Büyük Allah'tan, büyük Arş'ın rabbi Allah'tan sana şifa vermesini istiyorum!" diyerek hasta afiyet ve şifa bulur.

Bir hastalığa yakalanan, bu dua sabah, akşam yedişer kere okunur.

Dua: "Allahümme inni es'elüke'-şifa min külli dain şifa." 

Ali-İmran Süresi 17-18 Ayeti, günde 15 defa okunursa Hak Teala o kişiye hesapsız rızık verir. 

Nazar okunacak süreler: 

Bir Fatiha Süresi, üç Ayete'l-Kürsi, üç İhlas, bir Felek, Bir Nas Süreleri okunur." 33 defa, "La ilahe illa ente sübhaneke inni küntü mine'zalimin" ve 33 defa da, "Maşallahu la kuvvete illa billah" okursa nazar isabet etmiş olan kimseye, sıddık'u ihlas ile okunursa biiznillahi teala şifa verir, iyi eder. 

Nazar için bu dua da, çok tesirlidir.

Dua: "Ve in yekadülleziyne keferu leyüzlikuneke bilebsarihim lemma semfuz zikra ve yekulüne innehu lemecnun. Ve ma hüve illa zikrun lil alemiyne."

Dua, şahsiyetin alabildiğine gelişmesini sağlamak için en erişkin ve asla ihmal edilemez bir fazilettir. İnsanın en büyük güçleri bununla tamamlanır, ermişliğe ulaşır. Ancak Duanın manevi huzuru ile, vücudumuz, aklımız ve ruhumuz arasında ahenkli ve tam bir birlik kurabiliriz. Bu birlik, insanlığın zaafına sarsılmaz bir kudret getirir. 

Dua ettiğimiz zaman benliğimizi, kuşatan tükenmez bir kudrete bağlıyoruz. Dua, bu sonu gelmez kudretten, bir parça da kendi ihtiyaçlarımıza pay çıkarmak dileğinden başka bir şey değildir. Sadece bir niyaz havası içine girmek bile, insanlığımızın köleliğini eritir bizi, yepyeni bir kuvvet ve kudret kalıbına döker.

Fakat Cenab-ı Allah'ı yalnız merakımızın giderilmesine alet etmeyelim. Duayı basit bir yalvarış ve rica anlayışından çekip çıkardığımız ve bir niyaz, bir yalvarış olarak alırsak, ondan büyük imkanlar sağlayabilir ve Cenab-ı Allah'a biraz daha yaklaşabiliriz.

Şevk ve heyecan içinde Dua ederek Allah'a sığındığımız zaman, ruh ve bedenimizin bambaşka bir huzura kavuştuğunu denemişizdir. Dua edince kendini daha iyi bir durumda sezmeyen insan yoktur. 

Her yerde Dua edilebilir. Sokakta, iş yerinde, okulda, veya toplu olarak ibadet yeri olan camilerde Dua mümkündür. Bunun için ne yer, ne zaman, ne de vaziyet düşünülemez. 

''Hastalandığımız zaman ve nefes alıp verdikçe daha çok Cenab-ı Allah'ı hatırlayın ve Dua edin.''  Şahsiyetin amacına varması için, Dua bir alışkanlık halini almalıdır. 

İbadet ve dualarda: "Özde sözde bir olmamız gerekir." seslenişini esas alarak, haram olan her türlü faaliyetlerden uzak durmalıyız ki, Cenab-ı Allah dualarımızı kabul etsin.

Değerli okuyucular,
Dua bugünkü insanların ve milletlerin hayatını takviye etmektedir. Eski devirlerle kıyaslanmıyacak kadar şiddetli bir ihtiyaç halini almıştır. Dini duyguların zayıflaması dünyayı, bugün devrilmek üzere olduğu uçurumun ağzına getiren sebeplerin başında gelir. Bu derin kudret kaynağını yıllarca bir kenara attık, unuttuk. Ruhun terbiyesinde esas olan Duanın, özel hayatımıza yeniden girmesi şarttır. Manevi benliğimizin tekrar canlanması için bu ihmalin önüne geçmek gerekir. Duayı tekrar hayatımıza soktuğumuz ve ruhumuzun gayesini açıkça tayin ettiğimiz takdirde, daha iyi ve huzurlu yaşamın kurulması için açtığımız eller boş dönmeyecektir.

1-Ruhsal bunalımlar ve ruhi rahatsızlıklar için okunacak Dua: 
''Ya mubdiel-beraya ve muidefa ba'de fenaiha bikudretihi vebi hürmeti Muhammedin ve ehli beyti Muhammed''
Manası: "Ey insanları var oldukça ve öldükten sonra tekrar dirilten Allah'ım! Hz. Muhammed'in ve yakınllarının hürmetine şifalar ver."

2- ''Allahu Allahu La üşrikü bihi şey'en.''
Meali: Allah, Allah... O'na hiçbir şeyi ortak etmem.
Her işe başladığıda okunacak Dua:
3- ''Rabbena atina min-ledünke rahmeten ve heyyi'lena min emrina raşeda. Rabbi'ş-rahli sadri ve yessir li emri.''
Meali: Rabbimiz, bize katından bir rahmet ver, bize işimizde doğruluk ver, Rabbim, göğsümü aç, işimi kolaylaştır.
4- Sabah ezanında müezzin "Esselatu hayrün minennevm" derse, iki defa "Sadekte ve bererte" denilir.

Büyük Türk Milletinin, birlik-beraberliğini bozma düşüncesinde olanlararla mücadele etmek için, Mukaddes Kitabımız Kur'an-ı Kerim'in İsra Suresi 17'ci Ayetin ve Furkan Suresinin 77'ci Ayetinin mealini esas almalıyız. Cenab-ı Allah, riyakarlık duygularıyla vatana ihanet eden hainleri kahr-ı perişan etsin.

Cümle vatan şehitlerine ve Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü rahmetle anar. Gazilerimize sağlık ve afiyet, hasta ve yaralılara acil şifalar dileriz. 

Kaynakça: 
1- Hindistan-Rajasthan da ikamet eden Türk asıllı din görevlileri, kaynak kişiler.
2- Hindistan İslam araştırma enstütüsü başkanı, hafız (Mevlevi) Seyyid Asaf Ali.
3- Erzurumlu Hafız Abdullah Aldır Hoca. İlahiyatçı İbrahim Demirel

[email protected]

YAZIYI PAYLAŞ!

Yorumlar / 1

  • Bilal Çiftçi | 05 Ocak 2021 21:09

    Dinimiz İslam kitabımız Kur'an-ı Kerim'de hep dua ile şifalar bulursunuz der. Numan Aladağ beyi tebrik ediyorum