Boşlukların Gizemi - Recep ÖREK

Boşlukların Gizemi


Debussy’nin ,“ müziği yaratan notalar değil aradaki boşluklardır” sözü, hayatın her alanında bize geniş bir düşünme alanı bırakır.  Doğal olarak notaların gücünün kendine özgü sınırları vardır. Aradaki boşluklar tıpkı hayatın doğal alanı gibi sonsuz bir evrene sahiptir. Biz insanlar hayatın bu sonsuzluklarında kendimizi konumlandırmak için mücadele ederiz. Bu mücadele yüzyıllardır devam ediyor. Notalar arasındaki boşluklar nasıl ki bir türlü dolmuyorsa;  hayatla kurduğumuz ilişki de yüzyıllardır dolmadan,  değişerek devam ediyor. İyi ki boşluklar tamamen dolmuyor, yoksa yapacak bir şey kalmazdı. Hayatın dolmayan boşlukları ve değişimin ana arterlerini anlamlı kılan nice değişimler devreye girmiştir çağlar boyunca.

Bu değişimin parametrelerinden birisi ya da en önemlisi Sümerlerin fiili olarak hayatımızın merkezine koydukları yazının icadıdır. “O gün bu gündür insanoğlu huzursuz!”  Kelimelerin gücü insanın evrensel sınırlarını zorlamış ve insan denen varlığın hayatında büyük değişikliklerin olmasına vesile olmuştur.  Okumanın bir iletişim aracı olması tıpkı günümüzde birçok şeyin bilgisayarlar aracılığıyla yapılması gibi iş gücünü azaltmış, düşünme yetisinin sınırlarını ise oldukça genişletmiştir. Düşünmek, hayal kurmak, idealleri gerçekleştirmek yazının icadıyla artmış ve büyük kitlelere ulaşmak daha kolaylaşmıştır. Canlı mesajlar, yüz yüze aktiviteler ve diğer iletişim enstrümanları doğal olarak azalmış her şey yazı dilinin o sihirli gücüne teslim olmuştur. İnsanın yaşam serüvenindeki öncellikler değişmiş, eğitilebilir kişi sayısı artmış, düşünme önem kazanmış ve hayat daha kolaylaşmıştır. Ya sonrası…!

Sonrasında edebiyat denen tür, yazının ilk icadındaki amacı yutmuş ve insanların özellikle duygu dünyasını esir almıştır. Edebiyatın insan hayatına girmesi; insanların duygularını, düşüncelerini, hayallerini, hayatta olup bitenleri edebiyatın o esrarengiz dünyasına bırakmış ve bunun sonucunda şiirler, romanlar, hikâyeler ve denemeler boy vermiştir. Okumanın bilimsel büyüklüğü karşısında pes etmeyen edebiyat günümüzde tüm teknolojik gelişmelere boyun eğmeyen bir alan olmuştur. Karşılaştığımız olaylar ekolojik bütünlük içinde insanın duygu dünyasında masum ama o kadar da güçlü bir iz bırakmıştır, edebiyatın gizemli dünyasında. Yaşamın pratik boşluklarında kendine yer bulamayan sözcükler bir hikâyenin içine serpiştirilmiş böylece yaşamı anlamlı kılan yazın türleri ortaya çıkmıştır. Geçmiş ile gelecek arasında bağ kuran, hayatın varoluş serüvenlerinin dünyasında ve doğanın o kusursuz şemsiyesi altında beklenmedik yolculuklara bizleri çıkarmıştır. Bazen bir şiirin içine gizlenen bir aşkın yolculuğu, bazen bir hikâyeye konu olan bir yaşanmışlığın acısı bir yazarın kaleminden tüm insanlığa sirayet edebilecek ulvi mesajlara dönüşmüştür. İnsanın kendini bulduğu güçlü yazarların kaleminden hikâyelere konu olan olayların ve kahramanların birer parçası oluvermişizdir. Bu bazen Dostoyevski’nin Suç ve Ceza’daki Raskolnikov,  bazen Yaşar Kemal’in İnce Mehmet’indeki Abdi Ağa, bazen de Cahit Sıtkı’nın Haydi Abbas şiirindeki Abbas rolünü kendimize biçmişizdir. 

Yaşam kültürümüze farklı bir boyut getiren ve hayata ilişkin bakış acımızı değiştiren edebiyat bu yazının sınırlarını aşar. Sadece hayatın sonsuz boşlukları arasına giriveren edebiyatın o muhteşem dünyasına kendimce küçük bir dokunuş yapmaya çalıştım. Edebiyatta, müzikte kısacası hayatın her alanında ve her aşamasında boşlukların derinliklerinde bizi geleceğe bağlayan önemli yaşam iksirleri vardır. Yeter ki biraz dokunalım... 
 

[email protected]

YAZIYI PAYLAŞ!

YAZARIN SON 5 YAZISI
19Nis

KÜTÜPHANEM DAĞILIRKEN

28Şub
21Şub

5 Milyon Kişi Neden Yalnız?

02Şub

Bir Gecede Kaybedilen Yarınlar

10Ara

PISA Neden Önemli?