Karanlıktan Sonra - Recep ÖREK

Karanlıktan Sonra


 “Sık sık aynı rüyayı görüyorum: Yedi yaşındayım ve yine öksüzüm. Yapayalnızım ve güvenebileceğim tek bir yetişkin yok çevremde. Gece olmak üzere. Hep aynı rüya. Rüyamda, hep yedi yaşına dönüyorum.” Japon edebiyatının ünlü yazarı Haruki Murakami’nin başlıktaki romanının adını ve giriş cümlesini bu yazıda farklı bir durumu anlatmak için kullandım. İnsanın yaşadığı sıkıntılardan sonra bir “karanlıktan sonra “  süreci başlar. İçinde bulunduğumuz dünya şu anda karanlığın arafında. Yakın zamanda bu sıkıntıların atlatılacağına inananlardanım. Ancak bu süreçte dünyanın dengesini bozan olaylar da gittikçe artıyor…  

Bu yüzyılın ilk çeyreğine çok şey sığdıran dünya, giderek bir bilinmezliğe doğru gidiyor. Gidişat iki sütün üzerinden yükseliyor. Biri dünyanın coğrafi/doğa ve jeopolitik olarak yaşadığı sorunlar, diğeri de insan yaşamını her zamandan daha çok tehdit eden salgın hastalıklar. Her iki sorunun bileşenleri çok boyutludur. Tekil bir nedene veya soruna bağlanamaz. Hazırlık süreci itibariyle birinci sorununun alt yapısını biz-insanlar- titizlikle(!)  hazırladık. Çok kazanma, artan tüketim kültürü ve her şeye sahip olma isteği insanları ve ülkeleri esir aldı. Teknolojik gelişmeler, aşırı ve plansız yapılaşma doğanın ekolojik dengesini sarstı. Sera etkisi ve diğer zararlı gazlar, toprak kirlenmesi gibi olumsuzluklar azalacağı yerde her geçen gün artıyor. İnsanların dur durak bilmeyen sahip olma güdüsünün sonuçları hazin bir şekilde yaşanıyor. Seller, toprak kaymaları, kuraklık gibi sorunlar insan yaşamını bir taraftan olumsuz etkilerken diğer taraftan ülkelerin yeni enerji kaynakları arayışı ve yeraltı rezervlerine daha çok ulaşma çabaları sorunu daha da derinleştiriyor. Dünya ülkeleri veya blokları arasında adı konulmamış farklı bir soğuk savaş yaşanıyor. Bu savaş seksenli yılların iki bloklu soğuk savaşına benzemiyor. Çok boyutlu ve çok bileşenli bloklar dizisi var. Güç dengeleri farklılaşırken krizler; klasik yönetme yöntemleri ile çözülemiyor. İç içe geçmiş küresel ilişki ağları bir bakıma elipsleşiyor.  Eskinin politik-siyasi yöntem ve argümanları pek işe yaramıyor. Bu durum karşısında ülkeler değişen konjonktüre göre kendi politikalarını sık sık revize ediyor. Konu çok boyutlu ve derinlikli olduğu için bu yazıda bu kadarıyla yetinelim.

İkinci konu daha hayati. Kitleleri daha çok ilgilendiriyor. Kovid-19 diye tanımlanan salgın hastalık dünyanın büyük bir kısmını kasıp kavuruyor. Hastalığın bulaş ve öldürme oranın yüksek oluşu dünyanın içinde bulunduğu hiperteknolojik çağı bile aciz bırakıyor. Gelişmiş tıp bir türlü soruna radikal bir çözüm bulamıyor. İnsanların sadece bedenen değil ruhen de sarsan bir pandemi sorunu ile karşı karşıyayız. Tedavi yöntemlerinden çok, koruyucu önlemlerin ön plana çıktığı bu dönemin nasıl ve ne zaman biteceği meçhul. Her ülke kendi ekonomik ve sosyal durumuna göre önlem almaya çalışsa da sonuçta her toplum fazlasıyla olumsuz etkileniyor. Orta ve uzun vade de bir çözüm bulunacaktır elbette. Ancak yaptığı tahribatın sonuçlarının yıllarca devam edeceği muhakkaktır.

Coğrafi sorunlar belki gelgitler yaşayarak devam edebilir. Pandemi de bir süre sonra bitecektir.  İşte burada şu soru sorulabilir. Sular çekildikten sonra ya da başlıktaki gibi “karanlıktan sonra”  bizi nasıl bir dünya bekliyor olacaktır. Tersinden soracak olursak bundan sonra nasıl bir dünya inşa edeceğiz. Geçmişten ders alıp insanı ilişkileri ön plana çıkaran, doğayla barışık mı olacağız yoksa kaldığımız yerden eski alışkanlıklarımızı sürdürecek miyiz? Soruları çoğaltabiliriz. Ancak eski alışkanlıklarımıza dair bir paradigma değişikliğine gitmezsek nice felaketlerin bizi beklediğini tahmin etmek için kâhin olmak gerekmez.

Genç nesillere ve gelecek nesillere nasıl bir dünya bırakmak istediğimizi sorgulamanın zamanı geldi geçiyor. Daha yaşanılır ve sağlıklı bir dünya için gerek bireysel bazda gerekse ülkeler bazında önlemleri arttırmak gerekir. Küresel ısınma, küresel salgınlar için daha çözüm odaklı kararlar almak, uygulamak ve teknolojik gelişmeleri belli bir düzeyde tutmak en azından dünyayı bir süre rahatlatacaktır. Yoksa karanlıktan sonrada yeni karanlıklarla yüzleşebiliriz… 


 

[email protected]

YAZIYI PAYLAŞ!

YAZARIN SON 5 YAZISI
19Nis

KÜTÜPHANEM DAĞILIRKEN

28Şub
21Şub

5 Milyon Kişi Neden Yalnız?

02Şub

Bir Gecede Kaybedilen Yarınlar

10Ara

PISA Neden Önemli?