KPSS’ye Dair Mülâhazalar - Şakir ALBAYRAK Eğitimci&Yazar

KPSS’ye Dair Mülâhazalar


Sınavdan sonra bir işe girememiş kimi görsem sözleri yürek sızlatıyor. “KPSS’ de yüksek puan aldım ama mülâkatta elendim. Yazılıdan geçerli puan aldığı halde mülâkatta kalmanın anlamsızlığını maalesef anlamıyorum. Buna sınav denmemeli. Sınav görüntüsü verip istihdam edileceklerin önceden belirlenmiş isimler veya karakterler olduğu izlenimi veriyor.  KPSS uygulaması yapılıyor, güzel bir şey ama bu uygulamayı beğenmiyoruz. Bu uygulamalının sonuçlarından başarı sırasına göre veya başka bir ölçüte göre isim tespit edip onları mülakattan geçiriyoruz. Neden? Çoktan seçmeli sorular istediğimiz vasıfta istihdam edilecek personeli seçmeye müsait değil mi? Demek ki değil. Öyleyse sonuç vermesi mümkün gözükmediğine kani olduğumuz bu çoktan seçmeli KPSS’yi niçin dayatıyoruz? KPSS uygulaması, muteber değilse insanların bir gününü ve devletin bu KPSS için yaptığı harcamayı boşuna zayi ediyoruz demektir. Sınavsa sınavdır. En yüksek puandan başlayarak geriye doğru kaç kişi istihdam edilecekse tespit edip atamalarını temin etmek mümkün.  Bu KPSS uygulaması matlub olan sonucu doğurmuyorsa bu uygulamanın yerine daha muteber bir uygulama ikâme edilebilir. Daha uygunu nasılsa? ? ?

Aslında devletin vazifesi, vatandaşın huzur, refah ve güvenliğini temin etmektir. Bunu da vatandaşların istihdamına uygun vasıflarda bulunanlarından tercih ederek yapmak mümkün olur. Bu tercihler yapılırken test uygulamalarının vasıf tayinine uygun olmadığı zaten malum. Test uygulamaları, teste tabi olanların hafıza hacmini veya kapasitesini ölçmeye yarar. Kazananın polis yapılması, öğretmen yapılması, büro memuru yapılası içinse baştan yanlış. Bu KPSS uygulaması illa yapılacaksa vaz geçmek mümkün değilse hafıza kapasitesi tespit edilmiş olanların yine puan derecesine göre meslek tercihlerini teminen bir mülakattan geçirip seçtikleri meslek dalında muayyen bir kursa tabi tuttuktan sonra kazananların memur yapılması uygun olur. Posta görevlisi lazımsa ptt mevzuunda süreli kurs verilip sonra başaranları göreve tayin edebiliriz. Herkesi teste tabi tutup kazananları kazanma derecelerine göre tayin edeceğimiz yerde mülakat oyunu oynuyoruz. Mülakatın ölçütü nedir? Hamili kart mıdır, akla veya cep defterine not edilen isim midir? Cevap şüphe doğuruyor. Bu durumda bu uygulama hatalıdır.

Diğer taraftan, mülakatlarda sorulan soruların işle hiç ilgisi yok. Konuşma özürlü olup olmadığına dair bir tespit için mülakat uyguluyorsak hiç lüzumu yok.  Sınava katılma şartlarına konuşma engelliler alınmayacak şıkkını eleriz biter. Madem cebimizde veya aklımızda ismi olanları istihdam edeceğiz. Sınav zahmetine ve bir o kadar da nakdî harcamaya sebep olmaya ne lüzum var?
Sınavın amacı, bir konuda eğitilmiş insanın yetişip yetişmediğini tespittir. Bu tespitin çoktan seçmeli ezber kayıtlarının tespitiyle mümkün olmayacağı açık değil mi? Kaldı ki isimleri cepte veya akılda yazılı olanların aynı maksada matuf yetişip yetişmediğini nereden bileceğiz?
“İmtihan” kelimesinin başka bir anlamı da “Hor ve zelil kılmaktır.” Yoksa sınav, bu anlama uygun bir çalışma gerçekleştirmek için mi yapılıyor?

Hâlbuki sınavların, bir hakikatin tespiti için yapıldığı kamuca malumdur. Öyleyse Özellikle KPSS’nin sonuçlarına neden itibar edilmiyor? Muteber sonuçlar doğmayacaksa neden uygulanıyor?   Bitaraf bir mütalaa ile bakılırsa böyle olmaması gerekir.
Hâsılı; KPSS uygulamasından sonra mesleki bir sınav daha yapılıp meslekte mütemayizlerin seçimi yapılacaksa 2. bir sınava ihtiyaç var demektir.

Sınavda görevliler veya yetkililer, bu düzene yeni bir şekil vermeden devam ederlerse behemehâl, birinin ahı tutmasa birinin tutar. İlla bir ah çekince karşıki dağların yıkılmasına sebep olacak vasıfta insanlar vardır. “Vardır” demek kadar “Yoktur” demek de zordur. Biz işin selameti için “vardır ”ı kabul edelim. İşimiz belki böylece düze yönelebilir.

[email protected]

YAZIYI PAYLAŞ!