Öğrenci Andı - Şakir ALBAYRAK Eğitimci&Yazar

Öğrenci Andı


İlkokullarımızın derse başlamadan önce topluca seslendirdiği, “yasam” kelimesinin yerine bir süre sonra ”ilkem” kelimesinin konduğu, ,”canımdan ”kelimesinin yerine ”özümden” kelimesinin ikâme edildiği ANDIMIZ, 1932 yılında Maarif vekili olup 34 yılında vefat eden Tıbbî Doktor Reşit Galip’in eseridir.

İlkokulların ritüeli haline gelen bu metin, bakan tasarrufuyla yürürlüğe girmiş bir metindir.
Bu metin, 80 senede sekiz kere olmasa da birkaç kere değişikliğe uğratılmıştır. Bu değişikliklerin münakaşa konusu olup olmadığına dair kayda rastlamadım desem yalan değil, belki gözümden kaçmıştır.

Bu konuda taraf olmak yerine, bu metnin manası üzerinde durmada fayda olduğuna dair kanaatimi muhafaza etmek istiyorum.

“And “kelimesinin “Divan-ı Lügat-İt Türk” te “yemin” anlamında üç yerde kullanıldığı ilgililer tarafından biliniyor. Kelimenin, kültür hazinemizin önemli bir unsuru olduğu gerçeğinin inkârı mümkün değildir. Andımızın kanunla kaim olduğuna dair de bir kayıt olmadığı belli.

Bir teamül oluşmuş, 80 sene söylenmiş bir metnin uygulamadan kaldırılması da uygulamaya dâhil edilmesi gibi siyasî bir tasarruf olmuş.

Metnin anlamını açıklamadan önce “Türk “kelimesinin de kullanım alanları üzerinde durmak lazımdır. Lozan antlaşmasının ilgili maddelerinde belirlenen sınırlar içindeki çoğunluğa “Türk ve Müslüman” denildiği, Müslüman olmayanlara da azınlık denip haklarının korunması için “tedbirler” ibaresiyle dayatmalar derç edildiği görülmektedir.
Kısacası Lozan’ın tanımlamalarına göre Müslümanların tamamı Türk addedilir olmuştur. 82 Anayasası da 66. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti devletine vatandaşlık bağı ile bağlı herkesi Türk kabul etmektedir.

Buradan andımızın metninin açıklanmasına teşebbüs edersek Türklük, doğruluk, çalışkanlık kavramları üzerinde ciddi ciddi düşünmek, kazanımlarını dikkate almak lâzım gelir. Bu üç kavramdan, Türklükten cismaniyet=mevcudiyet, doğruluktan İslamiyet ( Daha doğrusu var mı? Dogmatik bakılırsa evet denilir, ahkâmıyla inkişaf, tekâmül ve gidişatın imtizacına bakıldığında dogmatikliğin yarar sağlamadığı da görülecek İslam’ın hayata tatbikatının olgun meyvelerinin derildiği de görülecektir. Din, her ne kadar dogmatik unsurların örgüsü– etkinlerin tanımından- ise de İslâm dininin ahkâmının “Furkan” olduğu inkârı mümkün olmayan bir hakikattir. Doğruluk mefhumunu Müslümanın sözünden değil, İslam’ın özünden bulmalıyız zira Müslüman da yanılmayla maluldür.)Çalışkanlıktan meziyet anlaşıldığı ortadadır. Büyüklerimi saymak, küçüklerimi korumak düsturlarınınsa anlamları Hz.

Muhammed (SAV)in şu sözlerinde çok açıktır.  “Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir.” (Tirmizî, Birr, 15)“Allah Teâlâ, yaşından ötürü bir ihtiyara saygı gösteren gence, yaşlılığında hizmet edecek kimseler lutfeder.” (Tirmizî, Birr, 75)“Saçı sakalı ağarmış Müslümana, okuyuşunda (teğannî ile) aşırı gitmeyip,
 
ahkâmıyla amel eden Kur’an hâfızına ve âdil hükümdara saygı göstermek, Allah Teâlâ’ya duyulan saygı ve ta’zîmden ileri gelir.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 20)
Buraya kadar böyle. Bir konu daha var ki o da bu andı, soğukta, sıcakta, karda, yağmurda topluca söyleyen veya söyletenler, söylenirken anlamadıkları bu söz vermeyi, sınıfa giderken sınıfa girmeden önce çoktan unutup geçiyorlar. Bunu mütemadiyen söylemenin veya söyletmenin eğitim amaçlarına göre kazanımları nedir? Aksi takdirde ne kaybedilmektedir. 2013’ten beri söylenmeyen bu andın kaybettirdikleri ile bundan önceki 80 senede kazandırdıklarına dair istatistikî bir çalışama yapıldı mı? Konu önceki tanımıyla “Millî Eğitim şuralarında” değerlendirildi mi? Bir olgunun reddinin veya kabulünün olumlu –olumsuz neticelerine dair tecrübî kayıtlar oluşturuldu mu? Elimizde tespit ve teyid edilmiş veriler yokken kabul veya red kararı vermek, bilimsel metotlara harfiyen muhaliftir. “Ben seviyorum, ben sevmiyorum” anlayışıyla böyle umumî konularda karar üretmek de bilimsellikle bağdaşamaz.

Meseleleri çözüme kavuşturma çalışmalarında, kayıp veya kazançların ticarî ifadeyle kâr veya zararların kefelerdeki ağırlıklarının ölçülmesi lâzımdır. Çözüm için yapılan çalışmanın sonucu kayıplara medar olacaksa bu, çözüm sayılmaz. Çözümün parçası olmayanlar, sorunun teşvikçisi, dahası kendisi olurlar.

ŞAKİR ALBAYRAK -17.03.2021 -ÇEKMEKÖY

[email protected]

YAZIYI PAYLAŞ!

Yorumlar / 1

  • Fahrettin KAYAN Balıkesir | 20 Mart 2021 16:29

    Buna bir soruyla yanıt vermek mümkün. İnadiginiz Allah için bu güne dek kıldiğiniz namazdan,verdiğiniz zekat dan kısacası yaptığınız duvalardan ,bir istatistik çıkarıp,elinize ya da,duva ettiginiz kisi veya devlete izinli, izinsin kurduğunuz alisverislerden,bir birinize geçmiş kul haklarinin istatistikleri ni cikarttiniz mi..? Yaptığınız duva ya da bedduvalarin istatistgini cikarttinizmi...? Şimdi burda durup muhasebeyi yapın. Karlı misiniz,zararlı mı..? Duvalariniz ve de bedduvalarinizin yüzde kaçını elde etmişsiniz.