“İNSAN “DEYINCE ORADA DURUNUZ. - Zeynel Abidin BAŞARAN

“İNSAN “DEYINCE ORADA DURUNUZ.


“Bugün kim olduğumuz, dünkü tercihlerimizin sonucudur.

Yarın kim olacağımız ise, bugünkü kararlarımızın sonucu olacaktır.” Pat Mesiti

       “İnsan deyince orada durunuz; Çünkü Tanrı’da insan deyince duruyor; ne olur şu insandan bahsetmeyin. Mızrağın ucu bana da dokunuyor.” (Abbas Sayar)

          İnsan, gerçekten anlaşılması çok zor bir yaratıktır. Çok çabuk değişen, beklenmedik davranışlar sergileyen farklılıkları bağrında zıtlar halinde barındıran tek varlıktır…

          Sever, kin besler, nefret eder, kavga eder, barışır. Barışları çok küçük hesaplarla bozar ve büyük savaşlara dönüştürür. “Bütün savaşların altında yaşanmamış nefretler yatar.” Diyen Ayınştayn hiç de yanılmamıştır. O yüzden, Hacı Bektaş-ı Veli; “Okunacak en büyük kitap insandır.” Demiştir. Mevlana’ da; “İnsan denen kitabı okumamışsan eğer, başka kitaplar okumana gerek yok” demiştir. Çok değişken bir yaratık olduğu içindir mi bilinmez, bütün kâinattaki canlılar insandan korkar ve bütün vahşi hayvanlar insanlardan kaçarlar.

         Anlaşılması bu kadar zor bir yaratık, dünyanın yöneticisi, tertipçisi, tahripçisi ve efendisi olmuş. Allah, yeryüzünü ve yeryüzündeki bütün nimetleri ve hatta kâinattaki bütün zenginlikleri bu yaratığına bahşetmiş.. Daha da ileri giderek, bu varlığına, yeryüzünde kendisini temsil etme ve kendisinin bilinmesi esprisi ile halifelik görevini vermiş. Ama insan, halifelik görevini temsil ederken, karşı durmayı, isyan etmeyi ve de haddini aşmayı da ihmal etmemiş kötü işler yapmayı ne yazık ki hiç terk etmemiştir. Yani insanoğlu, hem Yaratan’ ı temsil etmiş, hem de Yaratan’ a muhalefet etmiştir... “Andolsun sizi yarattık; sonra size şekil verdik; sonar da meleklere “Âdem için saygı ile eğilin (secde edin) dedik. İblis’ten başka herkes saygı ile eğilidi. İblis saygı ile eğilenlerden olmadı” Araf 11.Ayet İnsandaki ki “ben” duygusunun şüphesi içerisinde kendi benlik duygusuna kapılan İblis kovulanlardan oldu. Lanetlenerek kıyamete kadar kendisine mühlet verilenlerden oldu.”

          O yüzden olsa gerek ki, Adem’in (a.s) yaratılışına, melekler intizar ederek;”Yeryüzünü kana ve fesada boğacak bozguncu bir varlık mı yaratıyorsun; bizim taazim ve ibadetimiz yetmez mi?” diyerek Allah’ a intizarda da bulunurlar. Tabi ki Cenab-ı Allah’ın cevabı çok ilginçtir, “O sizin bilmediklerinizi bilecek, ona isimlerimden öğrettim, ona ilim verdim ve sorumluluk yükledim.” Demiştir. (Bakara 30-31-32-33, Ena’am -165)

             Fakat, İnsanlardan çoğunluğu, kendi yaratılış fıtratının inkârı ile yaşamayı tercih ettiği için, Yaratan’ ın buyruğu yerine, kendi nefsinin arzularına meyil etmiş ve ilmini, bilgisini hile, desise, kin, nefretle kullanmayı daha çok tercih etmiştir. “İnsanı bir nutfeden yarattık; böyle iken o Rabbi’ne hasım kesildi.” (Nahl) “Bunu gördü, yine de bize apaçık bir düşman kesildi.” (Yasin 77) “İnsan inkârcı ve pek nankördör" “İnsan en güzel biçimde kendi yaratılış sürecini unutup, bize misaller getirmeye çalışıyor.” (Yasin Suresi-78) “Muhakkak ki insanın yaratılışında hırs ve doyumsuzluk mevcuttur.” Mearic 19- Ona hoşlanmadığı şeyler ulaştığında, tahammülsüz bir şekilde feryat edip bağırmaktadır. Ona hayır ve bereket ulaştığında da pinti ve bencildir. (Mearic 20 -21) Yine Aidiyet sûresinin 1 ve 7. Ayetleri de insana layık olan övgünün yanında, -Şüphesiz insan pek nankördür- yergisi de vardır.

“Andolsun ki zamana insan gerçekten ziyandadır; ancak iman edip salih ameller işleyenler, birbirlerine Hakk’ı ve sabrı tavsiye edenler hariç.” Asr Suresi.

                  İşte bu anlayış ile insan, benlik duygusu ile, sahiplenme, kibirlenme ile hareket ederek, huzursuz, tedirgin, şüpheci ve korkuya dayanan bir hayatın içinden asla kurtulamamıştır. Dahası, kurtulmayı düşünüp de, kendisi olma, kendisini yaşama (kendinden olma- insan olma) becerisini gösteremeden ömrünü tüketmiştir. Barışı, sevgiyi, hoşgörüyü, çalışmayı, yardımlaşmayı asla egemen kılamamıştır. O yüzden hep mutsuz yaşamış, huzura, sevgiye, gelecekteki mutluluklara hasret türküleri yakarak ömrünü tamamlamış, dünyayı kendine dar etmiştir.

“Öyle bir devim ki, hakikatte pireyim.
Bir delik gösterin de utancımdan gireyim.” Necip Fazıl KISAKÜREK   Saygılarımla

 Hayat ve ahlak hakkında bildiğim her şeyi tosbağadan öğrendim.

                                                                        Zeynel Abidin BAŞARAN [email protected]

[email protected]

YAZIYI PAYLAŞ!

YAZARIN SON 5 YAZISI
29Haz

AGNOTOLOJİ BATI TOPLUMU VE BİZ

07Mar

Kadınlar Dünyadır

16Kas
05Kas
20Ekm

Özgüven ve Özdisiplin