Türk Ocakların'da , 'Kürt Meselesi' ve Bölücülük Konuşuldu

'SORUNUMUZ KÜRTLER DEĞİL KÜRTÇÜLERDİR'

PAYLAŞ
Harput Sancak Haber - Harput Sancak Haber

Türk Ocakları Genel Merkezi’nin her hafta düzenlediği Ocakbaşı Sohbetlerine bu hafta konuşmacı olarak Gazi Üniversitesi İİBF Kamu Yönetimi bölümü öğretim üyelerinden Prof. Dr. Tevfik Erdem katıldı. Türk milliyetçiliğinin büyük ismi merhum Başbuğ Alparslan Türkeş'in vefatının 19. yıldönümü hatırasına gerçekleştirilen "Kürt Meselesi"nden "Çözüm Süreci"ne başlıklı programda terör, bölücülük ve meselenin temelinde yatan unsurlar değerlendirildi. Sohbetin sunuşunu Türk Ocakları Genel Merkez Denetleme Kurulu Üyesi Yrd. Doç. Dr. İbrahim Atabey yaptı. Atabey, programın öncesinde Genel Başkan Prof. Dr. Mehmet Öz’ü kürsüye davet etti.

 

“MUTABAKATA VARILACAK TEK UNSUR TÜRK MİLLETİDİR”

 

Açılış konuşmasını yapan Genel Başkan Öz, Türk milliyetçiliği davasına ömrünü vakfetmiş ve on dokuz yıl önce hayatını kaybetmiş olan Başbuğ Alparslan Türkeş’i rahmetle ve minnetle andı. Genel Başkan Öz, Türk milliyetçilerinin yolunu aydınlatan bu insanın aziz hatırası önünde saygıyla eğildiğini ifade etti. Ülkemizin içinde bulunduğu sıkıntılı sürece ve terör olaylarına atıfta bulunan Genel Başkan Öz, şehitlerimize minnet borcumuzun olduğunu ve onların emanetlerine millet olarak sahip çıkmamız gerektiğini belirtti. Öz, “ Hükümet, şühedanın razı olmayacağı hiçbir şey yapmamalıdır” dedi. Sykes-Picot Antlaşması’nın yüzüncü yıldönümünde Ortadoğu’da sınırların yeniden çizildiğine dikkat çeken Öz, meselelerimizin çözümünde mutabakatı aranacak tek unsurun Türk milleti olduğunu PKK, PYD gibi örgütlerle müzakere masasına oturulmasının yanlış olduğunu vurguladı. Prof. Dr. Mehmet Öz’ün konuşmasının ardından Yrd. Doç. Dr. İbrahim Atabey, Prof. Dr. Tevfik Erdem’i kürsüye davet etti.

 

“SORUNUMUZ KÜRTLER DEĞİL KÜRTÇÜLERDİR”

 

Prof. Dr. Tevfik Erdem, öncelikle içinde bulunduğumuz süreci tanımamız gerektiğini söyledi ve “Kürt meselesi” olarak adlandırılan problemin tanımıyla konuşmasına başladı. “Kürt meselesi”nin tarihî gelişimini ve altında yatan problemleri inceleyen Erdem, bu problemleri eski-yeni, medenilik-modernlik, ekonomik, güvenlik, etnik ayrılıkçılık, milliyetçilik başlıklarında açıkladı. Erdem, Türkiye’de yükselen bir Kürtçülük olduğunu, PKK’nın kendini sosyalizmle ilişkilendirdiğinden milliyetçi bir hareket olarak algılanmadığını hâlbuki durumun bunun tam tersi olduğunu belirtti. Kürtçülüğün varsayımlarını açıklayan Erdem, bu varsayımları “Kürt varlığı, Kürdistan ideali, Kürdistan’ın sömürge altında olduğu ve bağımsızlığını kazanması gerektiği” olarak saydı. Bölücülük meselesine tarihi açıdan bakan Erdem, bu süreçte öncelikle 19 ve 20. Yüzyıllardaki Bedirhan İsyanı, Şeyh Ubeydullah İsyanı, Koçgiri İsyanı ve Şeyh Sait İsyanı’nın önemine değindi. Erdem, “Kürtleri ve Ermenileri Türklerin öldürdüğü ve onlara zulmettiği lanse ediliyor bu yüzden bu noktaya dikkat edilmeli ve tarihi gerçekler iyi bilinmelidir. Bizim derdimiz Kürtlerle değil Kürtçülerlerdir” dedi ve bu bakımdan aslında meselenin Kürtçü ayrılıkçılık olduğunun altını çizmiş oldu.

 

“ÖCALAN EN ÇOK MAHİR ÇAYAN’DAN ETKİLENMİŞTİR”

 

Erdem, Sykes-Picot Antlaşması, Paris Konferansı, Sevr Barış Antlaşması’nın etnik bölücülük meselesinin ortaya çıkışında önemli basamaklar olduğunu, ardından 1937’den 1959’a kadarki sürecin bölücülük süreci için suskunluk dönemi olduğunu ifade etti. 1959 yılında Molla Mustafa Barzani’nin Türk bölgesinde bin kadar Türk’ü öldürmesiyle Türkiye’de büyük tepki oluştuğuna dikkat çeken Erdem, bu doğrultuda Kürtçülük hareketi suçlamasıyla elli kişinin gözaltına alındığını daha sonra bunlardan birinin hastalıktan ölmesiyle kırk dokuzlar hareketinin başladığını dile getirdi. Erdem, Türk solu içinde yer alan Kürtçülüğün ilerlediği süreçte Dev-Genç’in ikiye bölünmesiyle Deniz Gezmiş ve Mahir Çayan’ın ayrı grupları temsil ettiğine değindi. Abdullah Öcalan’ın en fazla etkilendiği kişinin Mahir Çayan olduğunu söyleyen Erdem, PKK’nın ortaya çıkışını anlattı. Erdem, PKK’nın organize bir örgütlenme olduğunu ve sözde kahramanlık hikâyelerinden beslendiğini vurguladı. 1973’ten 1999’a kadarki tarihi süreci özetleyen Erdem, PKK’nın dönemin şartlarına göre söylem değiştirerek görünüşte Pankürdist bir hareketten, demokratik modernite söylemine evrildiğini belirtti. Şartlara göre ortaya konan söylemlerin asıl hedefi örtmek için kullanıldığını, PKK ve Öcalan’ın bu bakımdan kamu diplomasisini çok ustaca kullandıklarını örneklerle anlatan Erdem, terörist başı Abdullah Öcalan’ın tamamen uydurma tarih teorileri ileri sürdüğüne ve başka düşünürlerin fikirlerini kendisine mal etmesine de değindi. Konuşmacı, “İyi şeyler olacak” diye başlatılan açılım ve çözüm sürecinin PKK’nın lehine geliştiğinin gelişmelerle sonuçlandığını vurguladı. PKK ve destekçilerinin iddialarına da konuşmasında yer veren Erdem, bölücü terörün sona erdirilmesi ve bölgede devlet otoritesinin tesisi konusundaki çözüm önerileriyle konuşmasını bitirdi.

HABERİ PAYLAŞ:
BUNLARA DA BAKIN