TBMM GENEL KURULU OLAĞANÜSTÜ TOPLANDI

Başkanvekili Aydın, birleşimi açtıktan sonra yaptığı kısa konuşmada, gündeme geçmeden önce, Türk milletinin egemenliğinin sembolü olan Yüce Meclis'i yöneteceği ilk gün, çok kısa duygu ve düşüncelerini ifade etmek istediğini belirtti. 'Hemen her gün yürekleri dağlayan şehitlere Yüce Allah'tan rahmet, ailelerine ve bütün millete başsağlığı' dilediğini ifade eden Aydın, şunları kaydetti:

PAYLAŞ
Harput Sancak Haber - Harput Sancak Haber

"Bugün, milletimizin gözü ve kulağı buradadır. Bugün, Gazi Meclis'in kurtarıcı ve kurucu iradesi buradadır. Bugün, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının ruhaniyetleri buradadır. Bu Meclis, Türk İstiklal Savaşını yapmış, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni bağrından çıkarmış ve en kritik zamanlarda aldığı kararlarla da vatanımızın, milletimizin ve devletimizin bekasını sağlamıştır. 95 yıllık parlamento tarihimizin bize kazandırdığı engin tecrübelerle, bütün sorunlarımızın üstesinden geleceğimize olan inancımız tamdır. 

Buradan vereceğimiz güzel mesajlar ve aldığımız kararlar, ülkemizin en ücra köşelerinde yankı bulmakta, ülkemizin ve milletimizin birliğine ve dirliğine katkı sunmaktadır. Buradaki tutum ve davranışlarımızla seçimlere daha hoşgörülü bir atmosferde gitmek için öncü ve örnek olabiliriz. Bugün burada yapacağımız görüşmelerde kullanacağımız söz ve üslupla güzel bir başlangıç yapabiliriz. Sevgi ve hoşgörü timsali Yunus Emre’nin dediği gibi; 'Söz ola, kese savaşı, söz ola, kestire başı.' Şairin çağlar öncesinden işaret ettiği gibi, kırıcı ve incitici değil, birleştirici ve bütünleştirici dil kullanmasını özellikle istirham ediyorum." 

Aydın, daha sonra, Meclis'in olağanüstü toplantıya çağrılmasına ilişkin önergeyi okuttu. 

Bağımsız Bakanların yemin etmesinden önce, CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, "kabinedeki 8 bakanın bağımsız olmadığını, bu makamlara bağımsız bakanların atanmasına kadar yemin etme işleminin ertelenmesi" istemiyle usul tartışması açılmasını istedi. 

Açılan usul tartışmasında konuşan CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, 45 günlük hükümeti kurma süresinin tamamlanmadığını, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na da görev verilmesi gerektiğini söyledi. 

Kabinedeki 11 makam için bağımsız bakan görevlendirme zorunluluğu olduğunu belirten Özel, "11 değerli bakan adayından üçüne itirazımız yok. Ancak sayın Vecdi Gönül, Ayşen Gürcan, Ali Rıza Alaboyun, Kudbettin Arzu, Ahmet Erdem, Cenap Aşcı, Yalçın Topçu ve Selami Altınok'un AKP'li olduklarına; hatta bir gün öncesine kadar bu partide siyaset yapmış olmalarına rağmen, o gece istifa dilekçesi vermek suretiyle hülle yoluyla bağımsız duruma gelmişlerdir. Bir gece önce dilekçeyle bağımsızlık şartının yerine getirildiğini iddia etmek, bu Meclis'in iradesiyle ve aklıyla alay etmek demektir. Bağımsızlığı şüpheli bakanların yerine gerçekten bağımsız kişilerden atama yapılması için bu işlemin durdurulması gerekir" görüşünü savundu. 

Özel, "Gerçekten bağımsızlarsa buraya gelip AKP'li olmadıklarına dair yemin etsinler" diye konuştu. 

AK Parti Grup Başkanvekili Doğan Kubat, Cumhurbaşkanına karşı herkesin dikkatli bir dil kullanması gerektiğini söyledi. 

"Bir kişinin siyasi partiyle hukuken bağı koptuktan sonra atanmasına mani durum yoktur" diyen Kubat, Nihat Erim'in 1971'de CHP'den istifa ettiğini ve bir gün sonra bağımsız Başbakan olarak atandığını anımsattı. Kubat, "Bunun bir mahsuru var mı, asla. O zaman CHP grubu bunu memnuniyetle karşılamış. Doğru yapılmış. Partiye üye olmak katolik nikahı kıymak değildir. İstediği zaman ayrılabilir" dedi. 

CHP'li Özel yeniden söz alarak, "Orada yapılan uygulama, kınadığımız bir darbe döneminin uygulamasıdır, bugün de kınıyoruz. CHP sizin gibi darbecilerin açtığı yoldan yürümez. Hababam sınıfında Türkler, Kürtler, Lazlar, Çerkezler, ülkücüler, solcular var, bir tek siz yoktunuz. Çünkü bu film 1980 öncesi çekildi, 1980 darbesinin ürünleri o filmde olamaz" diye konuştu. 

AK Parti Grup Başkanvekili Ahmet Aydın ise "Geçmişe baksaydınız kimin darbelerle geldiğini görürdünüz. 'Ben saraya gitmeyeceğim' diyenlerle bir hükümetin kurulamayacağı ortaya çıktığına göre tabii ki Cumhurbaşkanı görev vermez, bu onun takdir hakkıdır" ifadelerini kullandı. 

HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken, Geçici Bakanlar Kurulu'nun, 7 Haziran iradesinin boşa çıkarılmasının ürünü olduğunu savundu. 

Kemal Kılıçdaroğlu'na da hükümeti kurma görevinin verilmesi gerektiğini belirten Baluken, kabinede yer alan bağımsız bakanların AK Parti'nin "taraflı ve bağımlı üyeleri" olduğunu öne sürdü. 

MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, Geçici Bakanlar Kurulu'nun oluşumunda MHP'nin iradesinin olmadığını belirterek, "MHP'nin siyasi iradesini yozlaştırmaya yönelik hiçbir girişim kabul edilemez. Bu heyette AKP ile HDP'nin siyasi iradesi bulunmaktadır" dedi. 

Tartışmaların ardından Başkanvekili Aydın, tutumunda bir değişiklik olmadığını söyledi ancak CHP'li Özel, başkanlığın tutumunun oya sunulmasını istedi. 

Aydın, bu istemi yerine getirerek tutumunu oya sundu. Oylamada, başkanlık tutumunun lehine AK Parti'li milletvekilleri oy kullanırken, CHP, MHP ve HDP'li milletvekilleri aleyhte oy kullandı. Bu durumu, muhalefet milletvekilleri alkışlayarak karşıladı. Bunun üzerine, TBMM Başkanvekili Aydın, oylama sonucuyla ilgili katip üyeler arasında anlaşmazlık olduğunu ifade ederek, birleşime ara verdi. 

Geçici Bakanlar Kurulunda yer alan 11 bağımsız bakan, TBMM Genel Kurulu'nda yemin etti. 

Genel Kurul'da yemin eden bakanlar şöyle: 

"İçişleri Bakanı Selami Altınok, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Kudbettin Arzu, Adalet Bakanı Kenan İpek, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ahmet Erdem, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşen Gürcan, Dışişleri Bakanı Feridun Sinirlioğlu, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Ali Rıza Alaboyun, Gümrük ve Ticaret Bakanı Cenap Aşçı, Kültür ve Turizm Bakanı Yalçın Topçu, Milli Savunma Bakanlı Vecdi Gönül, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Feridun Bilgin." 

İçişleri Bakanı Altınok'un yemini sırasında HDP'li milletvekilleri Genel Kurul'dan çıktı. 

Adalet Bakanı İpek'in yemini sırasında da CHP sıralarından "Adaletin nerede" diye bağrılması üzerine AK Parti ve CHP grupları arasında sözlü tartışma çıktı. Diğer milletvekillerinin araya girmesiyle tartışma büyümeden sonlandırıldı. TBMM Başkanvekili Koray Aydın, birleşime ara verdi. 

TBMM Genel Kurulu'nun olağanüstü toplantısında, Irak ve Suriye tezkeresinin görüşmelerine geçildi. 

Türk Silahlı Kuvvetleri'nin, gerektiği takdirde sınır ötesi harekat ve müdahalede bulunmak üzere yabancı ülkelere gönderilmesi, aynı amaçlara yönelik olarak yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye'de bulunmasına dair hükümete verilen yetkiyi 1 yıl uzatan tezkerenin görüşmeleri, HDP'nin itirazıyla başladı. 

HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken, tezkerede imzası bulunan bakanların yüzde 70'e yakınının artık Meclis'te yer almadığını söyledi. Baluken, tezkerenin yeni kabinede ele alınıp, burada irade şekillendikten sonra görüşülmesi gerektiğini savundu. 

MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, bu tezkerenin görüşülmesi gerektiğini, bu konuda hukuki eksiklik bulunmadığını ifade etti. 

AK Parti Grup Başkanvekili Doğan Kubat, bu konunun tartışılmasına gerek olmadığını belirtti. 

Birleşimi yöneten TBMM Başkanvekili Koray Aydın, tezkerenin başka hükümet döneminde hazırlanmasının görüşmelere engel olmadığını kaydetti. Aydın, yeni yasama döneminde bile görüşülmesi içtüzük uyarınca mümkün olan tezkerenin, aynı dönem içinde gerçekleşen hükümet değişikliğinde de görüşülebileceğini vurguladı. Aydın, bunun, Anayasa ve içtüzüğe aykırı olmadığını ifade etti. 

Bunun üzerine Baluken, başkanlığın tutumu hakkında usül tartışması açtırdı. 

Lehte ve aleyhte konuşmalardan sonra Aydın, tutumunda bir değişiklik olmadığını belirtti. 

Daha sonra Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, tezkere üzerine hükümet adına söz aldı. 

Bu arada, HDP Grup Başkanvekili Pervin Buldan, Gençlik ve Spor Bakanı Çağatay Kılıç'ın, Genel Kurul'un bugünkü oturumunda silah çektiğine dair çıkan haberleri gündeme getirdi. 

Kılıç da hiçbir zaman, hiçbir şart altında, her ne olursa olsun TBMM çatısı altında silah taşımak gibi bir durumunun olamayacağını bildirdi. 

Bunun, iftira olduğunu belirten Kılıç, asla böyle bir hareketi yapmayacağını, kendisini tanıyanların bileceğini vurguladı. 

Ayrıca CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel de söz alarak, Adalet Bakanı'nın andiçmesi sırasında tutanaklara da yansıyan yakışıksız bir ifade kullanıldığını belirtti. 

Özel, "Arkadan gelen bir gürültü ve o sırada tutanaklarda Sayın Bakan hakkında son derece yakışıksız bir ifade var. Tutanaktaki ifadeyi hiçbir CHP milletvekilinin, hatta bu çatı altında görev yapan herhangi bir partiden milletvekilinin kullanmasını doğru bulmayız. Sayın Bakan bu sözü duymuş ve incinmiştir. Bu sözün tutanaklardan çıkarılmasını istiyoruz" diye konuştu. 

Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, Irak ve Suriye tezkeresiyle ilgili, "Şiddet ve çatışmaların daha geniş bir alana yayılmasıyla sonuçlanabileceği ihtimali tezkerenin bir yıl daha uzatılmasını elzem kılmıştır" dedi. 

Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) gerektiği takdirde sınır ötesi harekat ve müdahalede bulunmasına yönelik Başbakanlık tezkeresinin TBMM Genel Kurulu'ndaki görüşmeleri sırasında hükümet adına söz alan Gönül, konuşmasına, şehitlere rahmet dileyerek başladı. 

Dünya üzerinde halihazırda yaklaşık 20 çatışma alanının 10'dan fazlasının Türkiye'yi çevreleyen coğrafyada yer aldığını belirten Gönül, bu şartlarda Türkiye'nin güçlü, barış ve istikrar ülkesi olmasının her zamankinden daha önemli hale geldiğini kaydetti. 

Suriye'de merkezi otoritenin kaybolduğunu ve bölgede dünyanın en tehlikeli terör örgütünün ortaya çıktığını ifade eden Gönül, "Her iki ülkedeki istikrarsızlık ve kaotik durum terör örgütlerinin beslenmesine sebebiyet vermekte ve ülkemizin güvenliğini tehdit etmektedir. Suriye ve Irak başta olmak üzere Ortadoğu'daki gelişmelerin ortaya koyduğu tehditler, ülkemizin süratle değişmekte olan yeni güvenlik ortamında her türlü risk ve tehditlerle mücadeleye hazırlıklı olmasını gerektirmektedir" dedi. 

Fırsatlar ve tehditlerin iç içe geçtiği süreçte Türkiye'nin güçlü olmasının her zamankinden daha önemli olduğunu vurgulayan Gönül, şunları kaydetti: 

"Gerek günden güne şiddeti artan DEAŞ örgütü, gerekse 30 yıldır mücadele ettiğimiz PKK terör örgütünün son aylardaki eylemleri bugün burada görüşmek üzere toplandığımız tezkereyi zorunlu kılmıştır. Türkiye, yıllardır halkının huzur ve güvenliğine, ülkesinin milli birliğine yönelik bir terör saldırısıyla mücadele etmektedir. Son iki aydır ülkemizde yaşanmakta olan elim saldırılar da bunun açık bir göstergesidir. Bu açık tehdit, bölgede ahiren meydana gelen diğer gelişmelerin de etkisiyle devam etmektedir. Türkiye, Irak'ın kuzey bölgesine yuvalanmış bulunan PKK terör unsurlarından kaynaklanan ve halkımızın huzur ve güvenliği ile ülkesinin milli birliğine, güvenliğine ve toprak bütünlüğüne yönelmiş ciddi bir terör ve açık bir tehditle maalesef 30 yılı aşkın süredir karşı karşıya bulunmaktadır. Örgüt, sadece canlara kastetmemekte, Türkiye'nin ekonomisine, dış politikasına ve ülkemizin geleceğine de ağır faturalar yüklemektedir. 

Son yıllarda komşularımız Irak ve Suriye'de yaşanan gelişmeler ve saldırılarını günden güne artıran DEAŞ terör örgütü de ülkemizin güvenliğini ciddi şekilde tehdit etmektedir. Söz konusu terör örgütü yalnızca Ortadoğu bölgesinde değil, aynı zamanda küresel olarak tüm ülkelerin güvenlik ve istikrarına karşı ciddi bir tehlike arz etmektedir. DEAŞ ile mücadelede çarpan etkisi yaratması için ABD ile bir süredir aldığımız müşterek hareket tarzında bir uzlaşma sağlanmıştır. DEAŞ ile mücadeleye katılan koalisyon güçlerinin hava unsurlarına askeri üslerimiz açılmıştır. 

Türkiye'nin ulusal güvenliğine yönelik terör tehdidi ve güvenlik riskine karşı uluslararası hukuk çerçevesinde gerekli her türlü tedbiri almak, Irak ve Suriye'deki tüm terörist örgütlerden ülkemize yönelebilecek saldırıları bertaraf etmek elbette ülkemizin en tabii hakkıdır." 

Irak ve Suriye'de halihazırda devam eden istikrarsızlık, bölgede DEAŞ'ın günden güne zemin kazanmasına imkan sağladığını, DEAŞ terörünün bölge ülkelerdeki bazı rejimler tarafından desteklendiğini söyleyen Gönül, "Bunun en iyi örneği ise Suriye'deki Esad rejimidir. Rejim, DEAŞ'ın yerleşmesinin ve etkinlik alanını genişletmesinin başlıca sorumlusudur" dedi. 

Yabancı terörist savaşçıların DEAŞ içerisindeki mevcudiyetinin de bölge açısından ciddi riskler içerdiğini ifade eden Gönül, bu kapsamda bugüne kadar bin 822 kişiye Türkiye'ye giriş tahdidi konduğunu, 16 bin 147 kişiye ülkeye giriş yasağı getirildiğini bildirdi. 

99 farklı uyruktan bin 826 kişinin sınır dışı edildiğini; kolluk güçleri tarafından 2015 Ağustos ayı itibarıyla 569 operasyon yapıldığını; bu kapsamda DEAŞ ile ilişkili bin 702 kişinin yakalandığını; 404 kişinin tutuklandığını; pek çok patlayıcı ve patlayıcı yapımında kullanılan malzeme ve tabanca, havan, roketatar mühimmatı ve merminin ele geçirildiğini söyleyen Gönül, "Tüm bunlar durumun ciddiyetini gösteren ve meselenin Türkiye'nin içine de sıçradığını ifade eden tespitlerdir" dedi. 

Türkiye'nin müteaddit uyarılarına rağmen Türk kara sahasında atışlarına devam eden Suriye ordusu ile DEAŞ'a Türk ordusu tarafından uluslararası hukuk ve mütekabiliyet prensibi çerçevesinde cevap verildiğini anımsatan Gönül, "Bugün burada süresini bir yıl daha uzatmak istediğimiz tezkereyle yetki vermeniz halinde söz konusu cevaba bin misliyle devam edilecektir" diye konuştu. 

DEAŞ ile mücadele kapsamında gerek ikili gerekse uluslararası düzeyde iş birliği faaliyetlerinin artarak devam ettiğini belirten Gönül, "Terörün her şekliyle olduğu gibi, DEAŞ ile mücadelede de kararlıyız. DEAŞ'ın son aylardaki faaliyetleri bu tehlikenin arz ettiği vahameti göstermektedir" ifadesini kullandı. 

Gönül, bugüne kadar, Türkiye'nin mülteci akımına cevap vermek üzere 6,5 milyar dolar masraf yaptığı bilgisini verdi. 

Daha önce alınan yetki tezkeresi çerçevesinde TSK tarafından hava harekatı, hava keşif uçuşu ve topçu ateşi gerçekleştirildiğini dile getiren Gönül, şunları kaydetti: 

"Tezkerenin tek hedefi, bu ülkenin huzuruna saldıran, vatanımızın huzuruna saldıran içteki ve dıştaki teröristlerdir. Bundan sonra da bu şekilde devam edecektir. Türkiye'nin bulunduğu bölgede yaşanan güç çatışması, etnik ve mezhepsel gerginlikler ve terör tehdidi çevremizdeki şiddet durumunu oldukça yüksek seviyeye çıkarmaktadır. Bu kapsamda, son zamanlarda yaşanan krizin beklenenden daha uzun sürede olabileceği, şiddet ve çatışmaların daha geniş bir alana yayılmasıyla sonuçlanabileceği ihtimali tezkerenin bir yıl daha uzatılmasını elzem kılmıştır ve bu sebeple tezkere huzurunuza gelmiştir. 

İç veya dış terörün hiçbirinin meşru sebebi olamaz. Terörle mücadelenin en görünür olduğu tarihten bu yana görev alan tüm hükümetlerin öncelikli gündemi terörle mücadele oldu. Demokrasimizi güçlendirmek amacıyla uygulayacağımız çok boyutlu ve kapsamlı tedbirler içeren bu süreç içerisinde lüzumu halinde ve caydırıcılık çerçevesinde askeri önlemler alınması terörle mücadelemizdeki bütüncül yaklaşımı tamamlayacaktır. Nihai hedefimiz, bu tür tezkerelere artık bir daha hiç ihtiyaç duymayacağımız, sürdürülebilir bir güvenlik ortamının tesisidir."

HABERİ PAYLAŞ:
BUNLARA DA BAKIN