İnsan hayatı boyunca pek çok şeyin peşinden koşar: başarı, para, statü, güvenlik… Ancak çoğu zaman bu arayışların merkezindeki asıl hedefi unutur; “MUTLULUK.” Oysa mutluluk, dışarıda aradığımız bir şey değil; önce içimizde yeşeren bir istektir. Gerçek mutluluk, istemekle başlar. Zihnimizin netleşmesi için, “Mutluluk nedir?” sorumuzu merkez alarak değerlendirmek lazım.
Mutluluk, başkalarının gözlerimizde fark ettiği ışıltıdır, parıltıdır, canlılıktır. Mutluluk, yaşadığımız sürecin yarattığı bir hoşnutluk durumu, gönül dünyamızda yarattığı saadet ve olgunluktur.
Mutlulukla ilgili tanımlar ve açıklamalar sayfalarca sürdürülebilir. Hepsinin ortak noktası, gönül dünyamızda yaşanan huzurlu ve doyumlu bir sevinç hâlini tanımlar… Mutluluk, her an, en olmadık anda dahi yaşanan bir dalgalanma değildir. Sürekli dalgalanan bir deniz değildir.
En azından, belirli bir süre boyunca hissedilebilen, yaşantıda sürdürülen bir kararlılık vardır mutlulukta. İnsanın gönül dünyasında yaşadığı bir huzur, bir rahatlama, bir olgunluk halidir “MUTLULUK”.
Mutlu olmak, neyi istediğinizle/istediğimizle doğrudan ilgilidir. Ama bu istek doğrudan bir şeyin olmasını değil, bizzat mutluluğun kendisini istemektir. Kısacası; mutlu olmamız için mutlaka arzuladığımız isteklerin gerçekleşmesi şart değildir. Onlar olsa olsa birer vasıtadır mutlu olabilmemiz için. Özlemek ve hayal etmekle de ulaşılabilir mutluluğa. Yeter ki, içimizde ona ulaşmak için yanan bir kıvılcım olsun. Yeter ki, ona ulaşmak için kayıtsız şartsız bir istek duyalım…
Bir sevgiliyi bekler gibi ona özlem duymalıyız. Bu gözle baktığımızda, mutluluğun maddeyle de doğrudan ilişkili olmadığını kolayca fark ederiz. Nice insanlar, Karun kadar varlıklı oldukları hâlde, "parayla saadet olmaz" kabilinden, mutluluğu tadamamışken, nice garibanlar vardır ki samanlığı seyran yerine çevirebilmişlerdir.
Gözden kaçırılmaması gereken önemli bir nokta; mutluluğun başka, zevkin başka bir şey olduğudur… Bu iki kavramın birbirine karıştırıldığını düşünüyoruz. Bu karıştırma nedeniyledir ki ne istendiği ve nerede durulması gerektiği ya bilinmiyor, ya da zihinler net olmadığından dolayı karıştırıyoruz…
Zevk, daha çok geçici arzuların tatmini, hoş vakit geçirme, eğlenme ve bedensel hoşnutluklar şeklinde ifade edilebilir. Mutluluk "zihin ve kalp arasındaki bağlantı" sözlerinde anlamını bulur. Enteresan olan odur ki; birçok insan zevki, alkolde, uyuşturucuda, aşırı cinsellik gibi geçici heveslerde ararken, kendilerine kötülük yaptıklarının da farkına varamazlar.
Önemli olan, karşılaştığımız her duruma, geniş bir görüş açısı ile büyük fotoğrafa bakarak, öz değerlendirme ekseninde sorgulayarak gerçek mutluluğa yönelmemizdir.
Ciddi bir öz değerlendirme ekseninde sorgulayarak değerlendirdiğimizde, bazı şeyleri kuvvetle benimserken, bazılarından el çekerek gerçek mutluluğu yakalamak adına önemli bir adım atabiliriz... Bu el çekmeleri birer kayıp gibi de görmemeliyiz.
Çünkü bu yolla elde edilecek mutluluk, hayatımız boyunca karşılaşabileceğimiz sürprizlere, iniş-çıkışlara ve ruh halimizdeki bazı değişimlere bağlı olmaksızın varlığımızın en büyük dayanağı olarak hep bizimle olacaktır.
Şunu asla unutmamalıyız; hangi konuda olursa olsun, kolay elde edilenler geçici, bilinçli bir şekilde emek ve gönül verilerek kazanılanlar daha kalıcıdır... Mutluluğu gerçek bir hedef olarak görmeli ve ona ulaşmak için emek vermekten, olumlu adımlar atmaktan geri durmamalıyız.
Kendine dürüst ol, hatanla yüzleş ve içtenlikli iste, iste ki yeniden başlasın her şey. Gerekçeli aldığın rasyonel kararların, gönül ve zihinsel rahatlığın olacaktır. İşte o zaman yıllar geçse de “KEŞKE” demeyeceksin…