Recep ÖREK

Neden Doğal Olmaktan Uzaklaşıyoruz?

Recep ÖREK

Her toplumun kendini özgü bir kültürü, gelenekleri, etik ve ahlaki değerleri vardır. Bunlar kuşaktan kuşağa aktarılır. Aktarmalar sürecinde yıllar içinde değişen ülke koşulları ve dünyadaki gelişmeler bu değerlere bir şekilde yansır. Son yıllarda teknolojinin zirve yapmasıyla tüm toplumların değerleri büyük bir sarsılma geçirmiştir. Sanal dünya, yaşam kalıplarını yeniden tanzim etti.  Özellikle gelişmemiş ve az gelişmiş toplumlarda değişimin etkisi daha görünür oldu.  Bizim gibi  hibrit-geleneksel toplumlarda "birey olmanın" tüm imkânlarını bir arada gören yeni jenerasyon bu değişimin ana öznesi haline geldi. Bu yeni dönemde bireyin yaşam standartları kendi evreninin sınırlarını oldukça zorlamaktadır.  Dönemin ayak izleri çoğaldıkça süreç kendi ekosistemini oluşturma yolunda ilerliyor.

Duruma hazırlıksız yakalanan aile büyükleri, topluma yön veren eğitim kurumları ve diğer kurumlar durumu normalleştirmek için büyük çabalar sarf etmektedir. Hızlı ve kontrolsüz bu değişim;  yeni yaşam standartlarına uyumu zorlaştırmaktadır. Bireyin, özgürlük- güvenlik - etik üçlü sarkacında yaşam pratikleri köklü değişimin sancılarıyla toplumu baş başa bıraktı. Bu değişim ve dönüşümün kök faktörlerden biri de insanların doğal olma bilincinden uzaklaşmasıdır. Bu uzaklaşma,  bir üst statüye geçemeyen insanları farklı davranışlara yöneltiyor.  Aynı ekonomik ve sosyal çevreden gelen insanlar arasındaki statü irtifasının yansımaları özellikle sosyal medyada kendine fazla yer buluyor. Kişinin sahip olduğu ekonomik imkânlar çoğu zaman yeterli olmuyor. Özellikle gençlerin kendini farklı görme arayış macerası ivme kazanıyor. Bunu yönetmek için makul yolların tükenmesi gençleri suça bile sürükleyebiliyor.  

Sosyal medyadaki ihtişamlı görseller genç nesilde kafa karışıklığına yol açıyor.  Bu fırsattan yararlanmak isteyen suç çevreleri ergen yaştaki çocukları sosyal medya ortamında yanlış yönlendirmelerle kendi tuzağına düşürebilmektedir. Tüketim çılgınlığı üzerine konumlanmış bu yeni sistem karşısında daha dikkatli olmamız gerekiyor. Çünkü bu sürecin herhangi bir aşamasında gençler etkilenebilmektedir.  Bu hale nasıl geldik sorusunun tek bir cevabı yok.  Bunun farklı sebepleri var. Doğal olmanın karşı kişi üzerinde azalmış bir konumlanma ve rol çatışmasına dönüşen bir süreç şeklinde tanımlanabilecek bu ilişki ağı; ekonomik, sosyal daha üst statüdeki ilişki momentumunu bir yerde konumlandırmakta zorlanıyor. Bu da insanları doğal olmaktan uzaklaştırıyor. Var olanla yetinmek ve doğal olmak yerine farklı görünmeye veya elindeki imkânların bir üst basamağına çıkma savaşı başlıyor. Başkalarına karşı üstünlük kurmak için kişinin sahip olduğu mevki, makam ve paranın sınırlarını zorlayan bir süreç başlıyor. Bu süreci mevcut imkânlarla karşılamayan birey bocalama yaşıyor ve doğal olma durumu asıl bundan sonra yara alıyor.

Sosyal medya baskısı ve mükemmeliyetçilik kültürü, bizi doğal halimizden uzaklaştıran temel dinamiklerdir. Buna bir de “karşılaştırma tuzağı “ eklenince doğal olmanın sınırları daha da daralıyor.  Başkalarının dikkatle seçilmiş, yapay olarak parlatılmış hayatlarıyla kendi doğal halimizi karşılaştırmak, özgüven erozyonuna yol açıyor. Doğal olmak, "yetersiz" olmakla eşleştiriliyor. Bunu sürdürebilmek için yaşadığımız hayatı değil, kurguladığımız hayatı yansıtmaya çalışıyoruz. Yaşamadığımız ama yaşamak için bilinçaltımıza sabitlenen hayatı pazarlıyoruz.  Öyle bir zaman oluyor ki hayalimizdekileri,  duygu dünyamızda gerçekleşmiş gibi yaşamaya başlıyoruz.

Bu olup bitenlerin gerek toplum gerekse birey üzerindeki acımasız etkisi farklı olmayı zorunlu kılıyor gibi bir algı oluşuyor.  Trendlerin zaten böyle bir psikolojik yapısı var. Oysa doğal olmak kadar kıymetli hiçbir şey yok. Maddi veya sosyal statü olarak istemediğimiz bir yerde olabiliriz. Ancak kendimizle barışık biri olarak yaşamak daha anlamlıdır. Hayatı bu kadar kasmaya gerek yok diye düşünüyorum.  Toplumsal değerlerle harmanlanmış, ahlaki ve etik değerlerin kulvarlarında yürümek dururken beyhude çabalarla uğraşmaya gerek var mı? Bilmiyorum! Yoksa hepimiz bu sürecin parçası mıyız demekten insan kendini bazen alamıyor…
 

Yazarın Diğer Yazıları