Türkiye’nin kurumsallaşmış, köklü kurumlarından olan ÖSYM 50 yıldır (19 Kasım 1974'te kuruldu) öğrencileri yükseköğretime yerleştiriyor. Yarım yüzyıllık bir geçmişe sahip olan kurum, süreç içerisinde farklı isimlerle sınav yaptı. Sayısını unuttuğumuz bu sınavların şu andaki adı YKS’dir. İki aşamadan oluşan sınav TYT(Temel Yetenek Sınavı) ve AYT (Alan yeterlilik Sınavı) olarak yapılmaktadır. Bir gün arayla yapılan sınavlara 2 yıllık yüksekokullarına TYT sınavı ile 4 yıllık fakültelere de TYT-AYT bileşiminden oluşan sınav ile adaylar yerleşmektedir. Ortaöğretim puanının etkisi ise yaklaşık yüzde 20 civarındadır.
Birkaç yıl önce yapılan değişiklikle soru sayısı azaltıldı ve baraj kalktı. Özellikle AYT’ deki matematiğin geometri ile birleştirilmesi, matematik ve fen sorularının azaltılması sıralamada yığılmayı arttırdı. Bana göre sınavın geçerliliği ve güvenirliliğini sorgulayan bir durumdur. Bazen bir soru adayın sıralamasını üç-beş bin ileri veya geri atabiliyor. Buna bir de şişirilmiş ortaöğretim diploma puanları eklenince öğrenci anormal sonuçlarla karşılaşabiliyor. En azından sayısal alanda soru sayısının arttırılması bu durumu dengeleyebilir. Özellikle bazı puan aralıklarındaki yığılmalar mağduriyetlere yol açıyor.
Yukarıdaki tespitler sınav sistemiyle ilgili. Bir de adayların tercihlerindeki öncelikler ve değişiklere bakmak gerekir. Artık üniversite okumanın sorgulandığı bir çağdayız. Son yıllarda Türkiye’de aday davranışlarında da bunu görüyoruz. İş kapısını açan üniversite mezunu olmak artık çok cazip değil. Hatta arz ve talebin bozulduğu; öğretmenlik, iktisadi ve idari bilimler ve bazı mühendislikler eskisi gibi rağbet görmüyor. Sayısı 200’ü geçen üniversitelerin bazı bölümleri ya boş kalıyor ya da kazananlar kayıt yaptırmıyor. Özellikle bu yıl özel üniversitelerin indirimli ve ücretli programlarının bir kısmı boş kaldı ya da sıralamaları düştü. Örnek vermek gerekirse bir özel üniversitenin yüzde 50 indirimli Bilgisayar Mühendisliği bölümü geçen yıl 75 bininci öğrenciyi almışken bu yıl 178 bininciyi almış yani 102 binlik bir düşüş olmuş. Buna benzer çok örnek var. Bu durumu sadece ekonomik gerekçelerle de açıklayamayız.
İnsanlar artık daha realist davranıyor. Ara eleman talebinin arttığını da hesaba katarsak yakın gelecekte bazı bölümler kapanacak. Zaten son iki yıldır ÖSYM buna göre planlamalar yaparak programları yeniden yapılandırıyor. Yapay zekânın devreye girmesiyle gelecekteki meslekler şimdiden şekilleniyor. Gelecekte istihdamın fazla olacağı programların daha çok açılması gerekir. Ders içeriklerinin de buna göre hazırlanması lazım. Örneğin tıp fakültelerine yapay zekâ tabanlı ve teşhis-tedaviye yardımcı olacak dersler konulabilir. Çünkü süreç bu yönde ilerliyor.
Üniversite tercihlerinde son yıllarda lise son sınıf düzeyindeki aday davranışlarında farklılaşmalar yaşanıyor. Özellikle lise son sınıftaki öğrencilerin üniversiteye yerleşme oranları her yıl düşüyor. YÖK eski kurul üyesi ve Milli Eğitim Bakanlığı yapmış Prof. Dr. Mahmut Özer geçen günlerde “ 2025 YKS Sonuçlarındaki Düşündüren Tablo” başlıklı köşe yazısında, “2015 yılına kadar lise yeni mezunlarının yükseköğretim programlarına yerleşme oranları her yıl düzenli bir şekilde artmış ve 2015 yılında %53’e yükselmiştir. Bir başka deyişle, liseden yeni mezun iki gençten bir tanesi herhangi bir yükseköğretim programına yerleşebilmiştir. Ancak, garip bir şekilde 2015 yılından itibaren lise mezunlarının yerleşme oranları sürekli düşmüş, 2016 yılında %49,2’ye, 2017 yılında %34,9’a, 2022 yılında %33’e düşmüştür. 2024 yılında YKS yerleştirmelerinde bu düşüşün sürdüğü görülmektedir (yaklaşık %32). 2025 yılında da bu oran %28’e düşmüştür. Düşüş artık maalesef istikrarlı bir hal almıştır. Geçmiş yıllara bakıldığında sınava girdiği halde tercih yapmayan lise son sınıf öğrenci oranının da istikrarlı bir şekilde arttığı görülmektedir. Örneğin, tercih yapmayan lise son sınıf öğrenci oranı 2022 yılında %40,62 iken bu oran 2023 yılında %44,8’e, 2024 yılında %50,19’a ve 2025 yılında %51,5’e yükselmiştir. Bu istikrarlı tercih yapmama eğilimin nedenlerinin kapsamlı bir şekilde araştırılması gerekmektedir.”
Sayın Bakanın tespitlerine kulak vermek gerekir. ÖSYM, sadece yapay zekâ ağırlıklı bölümleri açarak değil topyekûn eğitim sistemini yeniden ele alarak bir yol haritası çizmelidir. Yükseköğrenime girişten tutunda çağın gereklerine uygun bir yükseköğretim reformuna ihtiyaç vardır. YÖK; Lisans, yüksek lisans ve doktora eğitimi ile öğrenci alım standartlarını reforme ederse gelecekte yükseköğrenimde daha farklı bir ligde olabiliriz. Yoksa tahmin edemeyeceğimiz sonuçlarla karşılaşabiliriz…