Zaferler ayı olan her 26 Ağustos’ta duyduğumuz gibi, Malazgirt Zaferi’nin 954. Yılında da çok büyük yalanlara maruz kaldık.
Basında, canlı yayında ve sohbetlerde anlatılanların ne kadar yalan olduğunu anlayabilmemiz için; ömrünü İslam kaynaklarını araştırmakla geçirmiş ve İmam-Hatip Lisesinde Sayın Cumhurbaşkanımız R. Tayyip Erdoğan'ın Sınıf Arkadaşı olan Merhum D. Ahsen BATUR'un "KÜRDOLOJİ YALANLARI" kitabını okumak elzemdir.
Bu konulara ömrünü veren Merhum D. Ahsen BATUR’u ilmi değeri yüksek çalışmalarından dolayı rahmetle analım...
Bilhassa, amacı fitne-fesat yaymak olan yalancıların anlattıkları gerçek dışı bilgilerden zihnini korumak isteyenlerin mutlaka okuması gereken eser... Şayet, sorgulayan bir bilgi toplumu olabilseydik, bize bu yalanları anlatmaya cesaret ederler miydi? Asla!..
Ayrıca; meşhur Selçuklu tarihçileri Prof. Dr. Faruk Sümer ile Prof. Dr. Ali Sevim tarafından 1971 yılında yazılan "İSLAM KAYNAKLARINA GÖRE MALAZGİRT SAVAŞI" isimli kitap oldukça değerli bir kaynaktır. Bu kitapta, Müslüman tarihçilerin Malazgirt savaşı hakkında yazdıkları metinlerin/kitap sayfalarının orijinal Arap alfabesiyle yazılı olan fotokopileri de kitapta ek olarak verilmiştir.
Malazgirt ve Kürtler hakkında abartılı söz ve iddialarda bulunanların kaynak diye sarılıp, yücelttikleri bir kitap var; Malazgirt Savaşından 180 yıl sonra ve hiçbir kaynak gösterilmeden Sıbt İbn-i CEZVİ tarafından yazılmıştır. Ve günümüzde, "Kürtler Malazgirt Savaşı'na 10 bin askerle katıldılar." İfadeleri konuşanlar bu kitabı kaynak göstermektedir.
Oysa, sülalesi Kürt olan MERVANİLER Beyliği, 1071 tarihinden 12 sene önce Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey adına Hutbe okudular, Selçuklular’a tabi bir mirlik/beylik oldular, bağımsız bir devlet değil... Fakat, Mervanilerin Malazgirt Savaşına 10 bin asker verdikleri kesinlikle doğru değildir. Zira, 10 bin asker çıkarabilmeleri mümkün değildi. Söz konusu tarihlerde, halkı ekseriyetle Arap olan Diyarbakır’da Mervanilerin pek sözünün geçmediği bu yalanları uyduranların kaynak gösterdikleri kitaplarda anlatılan somut olaylardan anlaşılmaktadır. Hatta, Büveyhiler tarafından öldürülen dayısının karısını nikâhlayıp yerine geçen ve Mervani Beyliğinin kurucusu sayılan Mervan Bin Ali’yi Diyarbakır’a hileyle çağırıp şehirde öldürmüş ve kelesini dışarıya atmışlardır. Kürt yazar İbnül Ezrak bu olayı kitabında detaylı anlatmıştır.
Bu tarihi somut hakikatlere rağmen anlatılan gerçek dışı bilginlerin Kaynağı ne?
Aslı Türk olan Sıbt İbn-i CEZVİ'nin kitabı... Şam’da yaşayan Sıbt İbnü’l-Cevzî (öl. 1257) Malazgirt’'ten yaklaşık 180 yıl sonra “Mir’âtu’z-Zaman” (Tarihin Aynası) adlı tarih kitabını yazmış ve bu eseriyle meşhur olmuştur. Ancak, Malazgirt Savaşı hakkında yazdıkları kesinlikle gerçek dışıdır, doğru değildir.
Yetkin tarihçilerimizden Prof. Dr. Erhan Afyoncu “Yavuz’un Küpesi” kitabında “Malazgirt’te Kürtler” ara başlığını açar:
“Malazgirt savaşında Kürtler’in rolüyle ilgili en önemli bilgi 13. yüzyıl yazarlarından Sıbt İbnu’l-Cevzî ismiyle tanınan Ebu’l-Muzaffer Yusuf’un ‘Mir’atü’z-zeman fi Tarihü’l-âyan’ isimli eserinde şu şekilde geçer: ‘Az önce 10 bin Kürt de Sultan’a katılmıştı. Bununla beraber (sultan) Tanrı’dan sonra buyruğundaki 4 bin kişilik hassa askerine güveniyordu’. Afyoncu, aşırı abartılı bu ifadeleri somut verilerle eleştirerek çürütmüştür.
Ancak, yalana ihtiyacı olanlar İbn-i Cezvi'nin yazdıklarına sarılıyor ve doğru diye kullanılıyorlar…
Hâlbuki, İbn-i Cezvi, duyduğu abartılı ifadeleri, kendisi daha da abartarak kitabına yazmıştır. 1071 yılında hayatta olan ünlü İslam tarihçilerinin yazdıkları ile Sıbt İbn-i CEZVİ'nin yazdıkları çelişmektedir. Anadili Türkçe olduğu ve Arapçayı iyi bilmediği için kullandığı bozuk ifadelerle alay konusu olan İbn-i Cezvi aşırı abartılı ifadeler kullanmıştır. Dolayısıyla yazdığı tarih muteber değildir.
Her şeyden önce olayları analitik düşünüp, sorgulamak ve değerlendirmek gibi bir sorumluluğumuz vardır.
Malazgirt Savaşı'nı anlatan Bizanslıların en önemli kaynağı Mikhael ATTALEİATES'in tarihidir. Attaleiates bizzat Malazgirt Savaşı'na Romen Diyojen’in yanında katılmış, yani savaş meydanında bulunmuş bir tarihçidir.
26 AĞUSTOS MALAZGİRT ZAFERİ
İki ordu 26 Ağustos 1071 Cuma günü karşı karşıya geldi. Beyazlar giyinip, kılıç kuşanan Sultan Alparslan elli bin kişilik ordusunu dörde ayırarak Bizans ordusunun karşısına çıktı.
Bizans ordusunda; Mezopotamya ve Balkan eyaletlerinden getirilmiş askerlerle birlikte ücretli Frank, Norman, Rus, Sırp, UZ ve PEÇENEKLER de bulunmaktaydı.
İlk önce Alparslan’ın merkez kuvvetleri, okçuların desteğinde hücuma geçti. Bu sıralarda Bizans ordusundaki UZ ve PEÇENEKLER soydaşları Türklerin safına geçtiler.
“İmparator Romen Diojen, zayıf gördüğü Türk kuvvetlerini ezmek için bütün gücüyle ileri atıldı. Türk kuvvetleri, düzenli şekilde geri çekilmeye başladı ve pusuların kurulduğu bölgeye kadar geri geldi. Burada Türk ordusuna umumi hücum emri verildi. Bizans ordusu dört bir yandan sarıldı. Akşam karanlığı bastığı zaman Bizans ordusu mağlup olmuş ve Romen Diyojen alınan esirler arasındaydı.”
(Kaynak: Prof. D. Hakkı Yıldız, Prof. Coşkun Alptekin, Doç. İlhan Şahin ve Doç. İdris Bostan; Tarih Ders Kitabı, İstanbul,1991).
Malazgirt savaşını anlatan en önemli kaynak olduğunu belirttiğimiz, Bizans tarihçisi Mikhael ATTALEİATES’in (Mikail Antalyalı) yazdığı tarihtir. Attaleiates, katıldığı bu seferde Romanos Diojen ile Alparslan'ın karşılaştığı meydan savaşına bizzat şahit olmuş ve Türklerin savaşçılığını şöyle tasvir etmiştir:
"…baskın düzenleyen Selçuklu atlı birliklerinin ordugâh dışındaki ırktaşları [Peçenekler ve Uzlar] Türk askerlerini kuşattıktan sonra, belki de iş birliği yaparak, Bizans erzak muhafızlarını yok ettiler. Türklerin at üstündeki çevik hareketleri, yağdırdıkları oklar, insanı şaşırtan savaş çığlıkları, Bizans ordugâhında ölüm ve dehşet saçtı. Bu arada Bizans askerleri ordugâh içlerine ve kaleye sığınmaya çalışıyorlardı; hatta baskın yapan Selçuklu atlılarının da Bizanslılarla birlikte kaleye girdikleri ve ordugâhın bütün ağırlıklarıyla ellerine geçtiği haberleri bile yayılmıştı. Kimin kaçtığı, kimin kovaladığı, kimin düşman, kimin dost olduğu anlaşılamıyordu. Özellikle Bizans ordugâhındaki Uzlar, bu kargaşalığı bir kat daha artırıyorlardı." (Aktaran: Arslan TEKİN, Yeniçağ Gazetesi, 27.08.2019)
Peçenekler ve Uzlar 1071’den çok önce Türker’den ayrı-uzak coğrafyalarda yaşıyorlardı; Selçuklu Türk devletiyle hiçbir siyasî bağları yoktu; daha önemlisi Peçenekler ve Uzlar Müslüman değildi… Fakat karşılarında kendileriyle aynı lisanı konuşan, soydaş Alparslan’ın ordusunun Türkçe konuştuğunu, TÜRKÇE seslenip, Türkçe çığlık, naralar attıklarını duydular. Savaşta saf değiştirip Türk ordusunun saflarına katıldılar.
TANES adlı Peçenek komutanının emrindeki Peçenek birliği ile Malazgirt’e Selçukluların safına katıldıklarını Mikhael ATTALEİATES tarihinde belirtmiştir.
Oysa, saflarına katıldıkları Türk ordusu ile savaşmak için o devrin şartlarında çok uzak diyarlardan (Balkanlar'dan) gelmişlerdi!..
Türk tarihinin 1071 öncesini önemsemeyenlerin bu hususu dikkate almaları ve bu ibretlik durumdan ders çıkarmaları gerekmez mi?!..
Atatürk'ün Büyük Taarruzu 26 Ağustos tarihinde başlatması (denk getirmesi) oldukça manidar ve 26 Ağustos 1071 Malazgirt Zaferi’ne çok önem verdiğini göstermektedir... Cenabı Allah Türk milletini daima muzaffer kılsın, yeni 26 Ağustos Zaferlerini nasip etsin.