Gerçek adı Ohanes Bakırcıyan olan Diyarbakır Silvanlı Ermeni terörist Orhan Bakır, azılı bir katil olduğundan Ermeniler, ona “Armenak” adını/unvanını vererek taltif etmişlerdir. Çok sayıda masum Müslümanın katili olan TİKKO lideri, o vampir anarşist Orhan BAKIR hakkında bilhassa yurtdışındaki sitelerde yazılanlar; “devrimcilik”, “yurtseverlik” maskeleriyle hangi ihanetlerin kamufle edildiğini net olarak ortaya koymaktadır.
Tunceli’nin Nazmiye İlçesinde Bakırcıyan için yapılan anıt mezarın kitabesine yazılan itiraflar, Ermeni terör örgütü ASALA’nın tetikçisi olduğunu ispatlayan belge olmuştur.
Bilhassa, 93 Osmanlı-Rus Harbi (1887-1888) yenilgisini fırsat bilerek, adete kuduran ve Muş civarında çok sayıda Müslümanın kanını akıtmış olan Ermeni haydutların başı Armenak’ın adı Ermeniler tarafından Ohanes Bakırcıyan’a verilmiştir. Halkımızın “Sağ-Sol çatışması” olarak bildiği 12 Eylül öncesi yoğun anarşik ortamında Sol’da mevzilenen Bakırcıyan da çok sayıda Müslüman Türk’ü öldürdüğü için “Armenak” adıyla taltif edilmiştir. Doğrusu Ermeni terör örgütü ASALA, Türkiye’de Komünist/sol bir örgüt olarak gösterilen TİKKO adıyla kamufle olmuş ve masum insanlarımızın kanını akıtmıştır.
12 Eylül öncesinde, “Solcu, Devrimci örgüt” diye TİKKO’ya yardımcı olanlar ve aynı safta yer alıp güç birliği yapanlar olmuştu...
Ermeni terörüne verilen destek/yardımlar şu somut örnekle açıklanabilir: 2009 yılı yaz aylarında görevli olarak üç gün Karakoçan’da kaldık. Karakoçan, Ohanes Bakırcıyan’ın uzun süre mesken edindiği yerdir… Akşam vakti Kaymakamlık önündeki parkta oturduk. Emekli olduktan sonra İngiltere’ye yerleşmiş, gençliğinde Bakırcıyan’la irtibatının olduğu anlaşılan bir öğretmen akşam masamıza geldi. Sohbet ettik; 12 Eylül Askerî Darbesi öncesinde Bingöl’den Karakoçan’a gelen ve kendileriyle görüşen devrimci arkadaşlarından bahsetti.
Ve Mehmet’i tanırsınız dedi!..
Evet dedim. Emekli öğretmen, biraz güldükten sonra şöyle devam etti:
“Mehmet, çok enteresandı, Karakoçan’a çok sık gelirdi. ‘Ben Ali Ağa’yım’ diyordu. Kendisini uyardım: “Bak Mehmet, bu söylediklerini Ali Ağa duyarsa senin için iyi olmaz!.. Böyle konuşma, dedim. Sonra geldi, ‘Ali Ağa’ya hürmetim var. Ben Bingöl’ün Ali Ağa’sıyım, demek istedim.’ demeye başladı.” Peki, Ali Ağa kimdi? Diye sordum, lakin söylemedi.
Merakımı gidermek amacıyla araştırdım; Ermenilerin internette yazdıkları dokümanlardan ve izlediğim videolardan “Ermeni örgütlerinde “Armenak” (Orhan) BAKIRCIYAN’nın lakabının “Ali Ağa” olduğunu ve o yıllarda TİKKO liderinin kendisini köylülere/halka “Ali Ağa” diye tanıttığı bilgisine ulaştım...
Peki, Bakırcıyan’ın karşısında eğilen Mehmet kimdi? Mehmet, 1916-1917’de Bingöl Sığı Cephesinde Rus Ordusuna karşı yapılan savaşta milis olarak savaşırken gösterdiği üstün cesaret ve kahramanlığıyla itibar kazanmış olan Mehmet’in torunuydu (kızının oğlu).
O Mehmet’ten bu Mehmet sadır olmuş… Yazık değil mi?..
Ermeni sitelerinde yaptığım taramalar sonucunda, önemli bir husus dikkatimi çekti.
Ermeni sitelerinde Türklük aleyhtarı karalamalar ve Türkiye Cumhuriyeti’nin devlet şekli olan Türk Millî Devleti hakkındaki suçlamaları okuduktan sonra Prof. Dr. Samuel P. Huntington’ın “Medeniyetler Çatışması” Kitabının 173’ten-224. sayfasına kadar olan 6. bölüme tekrar baktım. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Kuruluş Felsefesi ve özellikle Devletimizin kurucusu Atatürk hakkındaki iftiralar ile Ermeni diasporasının ifadeleri arasındaki benzerlik hayli ilginç geldi.
Örneğin, Samuel Huntington akademisyen olmasına rağmen Mübadele konusunda açıkça yalan söylemektedir. Sanki, Mübadele uluslararası bir antlaşma ile yapılmamış, gayrimüslim nüfus Atatürk tarafından silah zoruyla Türkiye’den çıkarmış gibi yazmaktadır.
Ve daha üzücü olan husus: “Milli Devlet İslam’a uygun değil, aykırıdır” diye karşı çıkanların; S. Huntington’dan ve kısmen de Graham Fuller’in Yeni Türkiye Cumhuriyeti isimli kitabında yazılı olan yalanları geveledikleri ve “Milli devlet” düşmanlığı yaptıklarına üzülerek tanık oldum. Çok üzücü diğer bir husus: Meşhur ABD casusu Graham Fuller, Eski Başbakan Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu’nun “Stratejik Derinlik” kitabından alıntılar yapmış, tenkit ötesindeki karalama ve yalanlarına Davutoğlu’nu şahit göstermiştir.
Dolayısıyla, kim söylerse söylesin her ifadeyi dikkatle ölçüp değerlendirmemiz şarttır...
Kanaatimce, Prof. Dr. Samuel P. Huntington’ın “Medeniyetler Çatışması” kitabında yazılı olan gerçek dışı itham ve iftiralar, terör örgütlerin 12 Eylül öncesinde dağıtıkları bildirilerinden daha beterdir. Çünkü, terör örgütlerinin yayınladıkları bildiriler bir gün sonra karşı bildiriyle yalanlanırdı. Maalesef, günümüzde yazar kılıklı Amerikalı Siyonist casusların yazdığı iftiraları yalanlamak için yazılanlar ve yapılan açıklamalar kifayetsiz kalmaktadır.