Taner ARÇUKOĞLU

Çocukların Sessiz Çığlığı, Akran Zorbalığı....

Taner ARÇUKOĞLU

Çanakkale’nin Biga ilçesinde yaşanan trajik olay, yalnızca bir kavga olarak geçiştirilemez. Henüz 14 yaşında bir çocuk, Murat Duha Yıldız, akran zorbalığının sonucunda aldığı darbe ile yoğun bakımda yaşam savaşı veriyor. Bu olay, bize sadece bir öğrencinin değil, tüm çocukların sessiz çığlığını duyuruyor: “Bizi anlayın, bizi koruyun!”

Şiddetin Görünmeyen Kökleri
Psikoloji ve sosyoloji alanındaki araştırmalar, akran zorbalığının bireysel bir tercih olmadığını; aile, medya, toplumsal kültür ve eğitim ortamlarının etkisiyle şekillendiğini gösteriyor.

Bandura’nın Sosyal Öğrenme Kuramı: Çocuklar davranışları gözlemleyerek öğrenir. Televizyonda kahraman gibi sunulan şiddet sahneleri, bilgisayar oyunlarında ödüllendirilen saldırganlık, çocukların zihninde şiddeti meşrulaştırır.

Sosyolojik Perspektif: Toplumsal eşitsizlikler, değersizlik duygusu ve otorite figürlerinin şiddet kullanması, çocukların zorbalığa yönelmesini tetikler.

Nöropsikolojik Bulgular: Uzun süre şiddet içerikli oyunlara maruz kalan çocuklarda beynin empati ve özdenetim merkezlerinde işlevsel değişiklikler olduğu gözlemlenmiştir.

Çocukların Çığlığı
Murat’ın yaşadığı dram, yalnızca bir bireyin değil, tüm çocukların bize yönelttiği sessiz bir feryattır. Bilimsel araştırmalar, akran zorbalığına maruz kalan çocuklarda depresyon, anksiyete, özgüven kaybı, okul başarısında düşüş gibi uzun vadeli etkiler görüldüğünü kanıtlıyor. Zorbalığı yapan çocuklarda ise ilerleyen yaşlarda antisosyal kişilik bozukluğu, suç eğilimi ve ilişki problemleri çok daha yüksek oranlarda görülüyor.

Çözüm Nerede?
Okullarda:
UNICEF ve Dünya Sağlık Örgütü, zorbalıkla mücadelede en etkili yöntemlerden birinin bütünsel okul politikaları olduğunu vurguluyor. Sınıf sınıf öğrenciler kaynaştırılmalı, güvenli bir “aile havası” oluşturulmalı. Şiddete meyilli çocuklar profesyonel gözlemlerle tespit edilmeli ve psikolojik destek almalı. Empati, iletişim ve çatışma çözme dersleri müfredatın bir parçası haline gelmeli.

Ailelerde:
Araştırmalar, aile içi şiddete tanık olan çocukların üç kat daha fazla zorbalığa yöneldiğini ortaya koyuyor. Bu nedenle aileler, yalnızca yasak koymak yerine çocuklarını dinlemeli, duygularını paylaşmalı. Çocuğu sadece notlarıyla değil, ruhsal ihtiyaçlarıyla da kabul eden aileler, şiddetin önünde en güçlü kalkanı oluşturur.

Toplumda:
Televizyon dizilerinden sosyal medyaya kadar şiddeti kahramanlık gibi sunan dil değişmedikçe, okullardaki zorbalık sona ermeyecektir. Medya okuryazarlığı dersleri yaygınlaştırılmalı, çocuklara izledikleri ve oynadıkları içerikleri sorgulama becerisi kazandırılmalıdır.

Sonuç
Biga’da yaşanan olay, bize yalnızca bir öğrencinin trajedisini değil, toplum olarak çözmek zorunda olduğumuz bir krizi hatırlatıyor. Bilimin gösterdiği yollar aslında açıktır: Çocuklarımızı sadece akademik başarılarıyla değil, duygusal ve sosyal gelişimleriyle de desteklemek. Eğer bugün bu sorumluluğu üstlenmezsek, yarın başka çocukların çığlıkları kulaklarımızı daha sert çınlatacaktır.

Son söz: Çocukların sessiz çığlığı, bizim için bir uyarıdır. Bilim bize yol gösteriyor; şimdi sıra bizde. Okulları, aileleri ve toplumu dönüştürmek için harekete geçmek zorundayız. Çünkü hiçbir çocuk, suskunluğunun içinde yalnız bırakılmayı hak etmiyor.

Yazarın Diğer Yazıları