Bir ülke yalnızca sınırlarla var olmaz.
O sınırların anlamı vatan bilinciyle,
O kalabalığın bir arada durabilmesi ise millet duygusuyla mümkündür…
Bugün mesele tam da burada düğümleniyor.
Vatan artık birçok genç için üzerinde yaşanıp tüketilen bir alan,
millet ise ortak bir kader değil; gereksiz, hatta rahatsız edici bir kavram gibi görülüyor.
Bu kopuş kendiliğinden olmadı.
Vatan duygusu “abartı”, millet bilinci “yük”, aidiyet ise “enayilik” olarak kodlandı.
Her şey bireysel konfor üzerinden okunur hâle geldi.
Bu ülkeye ne kattığın değil, bu ülkeden ne kopardığın konuşuluyor.
Fedakârlık alaya alınıyor,
sorumluluk küçümseniyor,
sadakat ise aptallık gibi sunuluyor.
İşte bu noktada şu soruyu sormak zorundayız:
Aidiyet nasıl oluşur?
Aidiyet sloganla oluşmaz.
Vatan sevgisi soyut bir duygu değildir.
İçselleşir; disiplinle, yük alarak, birlikte yaşayarak, kurala uyarak oluşur.
Bu ülkenin geçmişinde askerlik tam olarak bu işlevi görüyordu.
Askerlik; farklı şehirlerden, farklı sınıflardan, farklı hayatlardan gelen gençleri
aynı koğuşta, aynı kuralla, aynı sorumlulukla bir araya getiren bir aidiyet okuluydu.
Kim olduğun değil, ne yaptığın önemliydi.
Konforun değil, disiplinin vardı.
Bireysellik törpülenir, “biz” duygusu inşa edilirdi.
Bugün bu bağ kopmuş durumda.
Altı ay…
Bir kapıdan giriliyor,
bir kapıdan çıkılıyor.
Ne düzen tam kavranıyor,
ne sorumluluk yerleşiyor,
ne de vatan–millet duygusu gerçek anlamda içselleşiyor.
Askerlik artık birçok genç için
“aradan çıkarılması gereken bir prosedür”,
“mümkünse bedelliyle atlatılacak bir zorunluluk”,
“hayat planına engel bir detay” hâline gelmiş durumda.
Bu gençlerin suçu değil.
Bu; askerliği aidiyet üreten bir kurum olmaktan çıkarıp
bir formaliteden ibaret hâle getiren anlayışın sonucudur.
Altı ayda disiplin öğrenilmez demiyoruz.
Ama altı ayda köklü bir aidiyet inşa edileceğini düşünmek de gerçekçi değildir.
Çünkü aidiyet zaman ister.
Tekrar ister.
Sorumluluk ister.
Rahatından feragat etmeyi öğretir.
Bugün vatan ve millet duygusunun bu kadar aşınmış olmasının nedenlerinden biri de budur.
Aidiyet öğretilmeyince,
disiplin içselleştirilmeyince,
“biz” duygusu yaşatılmayınca
geriye sadece bireysel çıkarlar kalır.
Ve bireysel çıkarların toplamı, millet etmez.
Vatan duygusu eksiltildiğinde,
millet fikri boşalır.
Millet fikri boşaldığında,
aynı coğrafyada yaşayan ama birbirine yabancı kalabalıklar oluşur.
Kalabalıklar çoktur,
ama zor zamanlarda ülke taşımaz.