Siyasette öyle tipler var ki, halkın gönlünde aslında karşılığı yoktur. Kahvede bir bardak çay içmişliği yoktur. Belediye otobüsüne binmişliği, pazara gidip halkla yan yana yürümüşlüğü yoktur. Halkın sofrasına oturmamış, derdini dinlememiş, sırtındaki teri koklamamıştır.
Kadınlarımız, erkeklerimiz doğa, kadın hakları, insan hakları, hayvan hakları, eğitim gibi hak temelli konularda söyleşiler düzenlerken; sahada canhıraş bir mücadele verirken yanlarında olmamıştır. Halkın omuz omuza verdiği mücadelenin hiçbir yerinde görünmemiştir.
Ama buna rağmen birileri tarafından parlatılmış, şişirilmiş, makyajlanmış ve piyasaya sürülmüştür. Suni bir ışığın altında “aday” diye dolaştırılmış, halkın alın teri ve mücadelesine hiç dokunmadan sahneye çıkarılmıştır.
Onun gözünde insanlar katagorilere ayrılır: diploması olanlar ve olmayanlar. Ama diploma da öyle sıradan bir üniversiteden olmayacak; en üst seviyeden olacak. Altında iyi bir araba olacak, mal varlığı güçlü olacak. İşte ancak böyleleri onun için selam verilecek, değer verilecek insan sınıfına girer. Halkın içinden çıkmış, emeğiyle, alın teriyle yaşamış olanı ise görmezden gelir. Çünkü onun için halk sadece oy veren yığınlardan ibarettir.
Omurgasızın Fıtratı
Bu tipler karakterden, omurgadan, duruştan yoksundur. Onların fıtratında eğilip bükülmek vardır. Dün yere göğe sığdıramadıklarını bugün yerin dibine batırırlar. Dün “efendim” dediklerine bugün “hain” derler. Çünkü menfaat neredeyse oradadırlar.
Onun için Menfaat ve çıkar varsa hiç bir değerin önemi yoktur herkesla ticari ortaklığa girerler? Beşli Çete’yle. Halkın malını sömüren o ihaleci düzenin yanında saf tutarlar. Yedi yıllığına tenis kortunu kiralayıp, halkın çocuklarına kapıları kapatırlar. Çünkü onlar için siyaset halka hizmet değil, kendi keyiflerine hizmettir.
Uyarılara Rağmen
Biz dedik, “Yapmayın! Bu adam omurgasız, bu adam karaktersiz. Yarın size en büyük taşı o atacak” dedik. Dinlemediler. Aksine, allayıp pulladılar, vitrine koydular. Onu büyütmek için kendi gölgelerini harcadılar.
Ve işte şimdi, besledikleri bu omurgasız dönüp karşılarına rakip olarak dikildi. Dün önünde el pençe duran, bugün en ağır sözleri söyleyerek meydan okuyor. Beslediğin yılan döner seni sokar; gölgeye sığınan omurgasız, gün gelir o gölgeyi yok sayar.
Halkın Terazisi
Halk ise bunları görür. Belki geç görür ama görür. Çünkü halkın terazisi şaşmaz. O terazide:
Kahveye hiç girmemiş olanın,
Otobüse binmemiş olanın,
Pazara yolu düşmemiş olanın,
Halkı diploma ve mal varlığına göre sınıflandıranın yeri yoktur.
Onların büyüklüğü sadece kağnının gölgesinden, yani makamdan ve arkalarındaki odaklardan gelir. O gölge çekildiğinde, geriye sadece çıplak bir zavallılık kalır.
Son Söz
“İt kağnı gölgesinde yürür de gölgeyi kendi marifeti zanneder” sözü siyasetin şişirilmiş figürlerini anlatmak için söylenmiş en isabetli sözdür. Ama unutmayalım: Onları parlatan, halkın önüne süren, allayıp pullayan eller de suçludur.
Çünkü karakteri olmayanı sahneye çıkarırsan, gün gelir o karakter yoksunluğu önce seni yıkar.
Çanakkale halkına çağrımdır: Böylelerini tanıyın, teşhis edin, güvenmeyin. Çünkü halkın alın terine, emeğine, inancına değmemiş olan, sizin yarınınıza da hiçbir şey katamaz.