Taner ARÇUKOĞLU

Siyasetin Gerçek Taşıyıcıları: Emek ve Vefa ile Yükselenler..

Taner ARÇUKOĞLU

Toplumların en büyük handikaplarından biri, kişilere koşulsuz bağlılık ile ilkelere sadakati birbirine karıştırmalarıdır. Tarih bize defalarca göstermiştir ki; kişi merkezli siyasetler, çıkar odaklı birliktelikler veya hareketler bir süre sonra yozlaşır, içten içe çürür ve sonunda yok olup gider. Çünkü bir kişinin iradesi sınırlıdır; hataları, zaafları, çıkarlarıyla birlikte fanidir. Ancak amaç ve ilkeler, zamanın ötesinde varlığını sürdüren, toplumu ayakta tutan, onu geleceğe taşıyan en güçlü dayanaklardır.

Ama Burada önemli bir ayrımı yapmak gerekir. Elbette yıllarını siyasete adamış, gece gündüz demeden mücadele etmiş, ailesini ve özel hayatını geri plana atmış, maddi-manevi bedel ödemiş, tırnaklarıyla kazıyarak haklı bir yer edinmiş insanların söz sahibi olması son derece doğaldır  Böyle isimlerin duruşu, bir hareketin hafızasıdır, emeğin karşılığıdır. Bir noktaya gelmişlerse, bunun ardında büyük bir fedakârlık ve alın teri vardır.

Üstelik yalnızca bireysel çaba değil, örgütsel bir yeniden inşa söz konusudur. İlçelerde teşkilatlar yokken yeniden örgütlenmeyi sağlamış, il dağılmışken toparlamış, parçalanmış yapıyı bir araya getirmiştir. En zor günlerde bile bütün teşkilatı bir arada tutmuş, her türlü kötü hava şartında gemiyi sağ salim limana yanaştırmıştır. Yıllar boyu, herkesin sırt çevirdiği anlarda bile bu yapıyı dimdik tutarak adeta bir aile yaratmıştır. Böyle bir emeğin ve özverinin karşılığı olarak söz sahibi olmak, en doğal haktır. hatta sorumluluktur

Bunun karşısında ise henüz emeklemeden koşmaya çalışan, siyaseti kolay bir basamak gibi gören, “cin olmadan adam çarpan” bir anlayış vardır. Bu anlayış sadece kendini tüketir; çünkü siyasette kalıcı olan şey kişisel ihtiraslar değil, ilkelerle beslenen emek ve sadakattir.

Üstelik bu tiplerin bir yerlere gelmesinde de yine başkalarının emeği vardır. İl yönetimine dahil eden, ardından belediye meclis üyeliğine taşıyan, grup başkanvekilliğine yükselten, belediye başkan adayı yapan; hatta genel merkezden yüklü miktarda ekonomik destek sağlayan yine o yıllarını vermiş, bedel ödemiş kişidir. Hatta eşinin kadınlarla kapı kapı dolaşıp oy istemesini sağlayan, her adımda arkasında duran da odur. Yani bugün “ben” diye öne atılanların varlığı, aslında bir başkasının teri, emeği ve inancıyla mümkün olmuştur.

Ama vefasızlık, siyasetin en affedilmez kusurudur. Emeğiyle birilerini omuzlarında taşıyanı yok sayanların, kendi ayakları üzerinde kalıcı bir güç olabilmesi imkânsızdır. Çünkü unutanın da, unutturanın da karşısında bir gün mutlaka vicdan terazisi kurulur.

Bu nedenle yürünecek yol,  kişiye tapanların değil; amaç ve ilkelere inananların yoludur. Dayanışmaya, birlikte üretmeye, paylaşmaya gönül verenlerle kurulan birliktelikler kalıcıdır. Emeğin değerini bilen, bilgi ve birikimi yülselten, ahde vefayı hayatının pusulası yapan bir topluluk, en çetin fırtınalara bile dayanır. Çünkü onların yürüyüşünü şahsi hırslar değil; ortak idealler, ortak değerler ve ortak bir gelecek umudu belirler.

Unutulmamalıdır ki: Bir milletin büyüklüğü, bir kişinin gölgesinde değil; ortak değerlerin ışığında yükselir. Gerçek emek sahipleri, yıllarını verenler, bu ışığın taşıyıcılarıdır. Diğerleri ise gelip geçici gölgelerden ibarettir.

Çünkü gölgeler kaybolur, fakat emeğin izi ve ilkelerin ışığı asla silinmez.

Yazarın Diğer Yazıları