Çanakkale Barınağında Sistematik Ölümün Anatomisi
Çanakkale, tarih boyunca insanlığın onurunu, direnişini ve vicdanını simgeleyen bir şehirdi.
Ama bugün Saraycık’ta, “Sahipsiz Hayvanlar İçin Bakım Evi ve Doğal Yaşam Alanı” tabelasının ardında,
bilimin susturulduğu, vicdanın karantinaya alındığı bir tablo var.
O yer, artık ne bir barınak ne de yaşam alanı açıkça söyleyelim: ölüm merkezine dönüşmüştür.
Bilim Ne Diyor, Çanakkale Ne Yapıyor?
Uluslararası standartlar açıktır.
Bir köpek barınağa getirildiğinde ne yapılmalıdır?
Bir köpek barınağa getirildiğinde, ilk ve en kritik aşama sağlık muayenesidir. Bu muayene, yalnızca dış görünüşe bakılarak değil, tıbbi yöntemlerle yapılmalıdır.
Öncelikle köpeğin genel klinik muayenesi gerçekleştirilir:
Vücut sıcaklığı, nabız ve solunum sayısı ölçülür,
Mukozalar (ağız, göz, burun) incelenir; kansızlık, sarılık veya enfeksiyon belirtisi aranır,
Deri ve tüy yapısı gözden geçirilir; dış parazit, yara veya mantar enfeksiyonu kontrol edilir,
Göz, kulak, burun ve ağız içi kontrol edilerek iltihap, akıntı, diş ve diş eti hastalıkları tespit edilir,
Karın ve kas yapısı elle muayene edilerek ağrı, şişlik ya da kitle olup olmadığı değerlendirilir.
Bu ilk muayeneyi takiben, köpeğin tetkik ve tahlilleri yapılır:
Kan tahlili (hemogram, biyokimya): Enfeksiyon, karaciğer-böbrek bozuklukları ve anemi durumları belirlenir.
Dışkı analizi: Parazit varlığı tespit edilir.
Hızlı test kitleriyle viral hastalık taraması yapılır (örneğin: Parvovirüs, Distemper, Erlichia, Lyme gibi).
Gerektiğinde radyografi veya ultrasonografi ile iç organ hasarı değerlendirilir.
Bu tetkiklerin sonucuna göre köpeğin hangi gruba alınacağı (sağlıklı, şüpheli, hasta veya karantina) belirlenir.
Eğer bulaşıcı bir hastalık şüphesi varsa hayvan izolasyon bölümüne alınır;
sağlıklı bireylerle teması tamamen kesilir ve tedavi süreci başlatılır.
Ayrıca her köpek için bir kayıt dosyası oluşturulur:
Nereden alındığı,
Getiriliş tarihi,
Uygulanan tedaviler,
Aşı bilgileri,
Kısırlaştırma durumu,
Veteriner hekim notları.
Bu kayıt sistemi yalnızca tıbbi takip için değil, barınakta şeffaflık ve hesap verebilirlik açısından da hayati öneme sahiptir.
Son olarak, köpeğin sağlık durumu stabilize olduğunda, davranışsal gözlem süreci başlatılır. Hayvanın korku, saldırganlık veya travma belirtileri gözlenir; gerekirse rehabilitasyon programına alınır. (Shelter Medicine, ASV; ICAM, WOAH, 2023–2024)
Barınakta Yerleştirme Kriterleri
Barınaklarda köpeklerin yaş, fiziksel yapı ve davranış özelliklerine göre gruplandırılması gerekir:
Yavru-Yetişkin Ayrımı: Yavrular bağışıklık sistemi zayıf olduğu için yetişkinlerden ayrı tutulmalıdır.
Irk ve Büyüklük Ayrımı: Büyük köpeklerin küçükleri baskılaması veya yaralaması olasıdır; boyut bazlı ayrım refahı artırır.
Davranışsal Ayrım: Korku veya saldırganlık eğilimi gösteren köpekler ayrı bölümlerde gözlem altında tutulmalıdır.
Bu gruplandırma, hem personel güvenliğini hem de hayvan refahını artırır (ICAM, 2023).
Ama Saraycık’ta bu bilimsel ilkelerden eser yok.
Orada gözlem yok, tedavi yok, karantina yok.
Köpekler, sağlıklı-hasta ayrımı yapılmadan aynı alanlara yığılıyor.
Açlık ve enfeksiyon iç içe; ölüm, sıradan bir akşam nöbetine dönüşmüş durumda.
Yani Çanakkale’de bilim uygulanmıyor, ölüm yönetiliyor.
Çanakkale Barosu açıkça uyardı:
Barınakta ihmal, kötü muamele ve ölüm vakaları var.
Ama yöneticiler bu gerçeği “her şey yolunda” diyerek kapattı.
Barınak müdürü, İl Genel Meclisi toplantısında öyle bir cümle kurdu ki, bu şehirde vicdanı olan herkesin kanı dondu:
“Bazı köpekler yaşlıydı, ölmüş olabilir.”
Bu kadar lakayıt, bu kadar umursamaz bir ifade kamu kaydına geçti İ ama bir tek kişi bile çıkıp sormadı:
“Hadi diyelim yaşlılıktan öldü,
peki o ceset nasıl oldu da şişip kurtlanana kadar fark edilmedi?”
Bu sözler sadece bir açıklama değil, vicdanın infaz tutanağıdır.
Ve ne yazık ki İl Genel Meclis Başkanı Halil Ertuğrul,
bu sözleri duymasına rağmen, müdürü savunarak “barınakta sorun yok” diyebildi.
O hâlde sormak gerekiyor:
“Sayın Ertuğrul, bu müdür sizin kontenjanınızdan mı orada?”
Çünkü bu kadar kör savunma, ancak siyasi sahiplenme refleksiyle açıklanabilir.
Bir barınakta hayvanlar ölürken, yöneticinin görevi savunmak değil, soruşturmak olmalıdır.
Küçükbaş ve Kümes Hayvanlarına Saldıran Köpekler: Bilim Ne Der?
Bilim, bu köpeklerin “tehlikeli” değil, rehabilitasyon gerektiren bireyler olduğunu söyler.
Duyarsızlaştırma, karşı koşullandırma ve davranış tedavisi yöntemleriyle bu hayvanlar topluma yeniden kazandırılabilir.
Ama Saraycık’ta çözüm, tedavi değil; öldürmek, zincire vurmak, susturmak.
Bu, sadece hayvan haklarının değil, bilimsel aklın da infazıdır.
Gerçeği Görüp Görmezden Gelenler
Anlayamadığım bir şey var…
Bunca fotoğraf, bunca video, bunca kanıt ortadayken;
yerel medyadan bir isim koşar adım barınağa gidiyor,
barınak kapısının önünden canlı yayın açıp kameraya bakarak
“Barınakta herhangi bir sorun yok” diyebiliyor.
Yine aynı şekilde, İl Genel Meclis Başkanı Halil Ertuğrul, hayvanların ölü bulunduğu, bakımsızlık görüntülerinin paylaşıldığı o barınak için
“son derece yetkin bir müdürümüz var” diyerek övgüler yağdırabiliyor.
Soruyorum:
Nasıl oluyor da tüm bu insanlar, belgeleri ve görüntüleri ortadayken
bu barınağı aklama yarışına girebiliyorlar?
Bir yanda ölüm sessizliği, diğer yanda “her şey yolunda” diyebilenler…
İşte Çanakkale’nin bugün geldiği en acı eşik budur:
Bu, sadece idari bir refleks değil, bir vicdan felcidir.
Çünkü kimileri için o hayvanlar “sadece köpek”, “bir cisim”, “bir yük.”
Onlar için bu canlılar, yedikleri önünde, yemedikleri arkasında yaşayan fazlalıklardan ibaret.
Oysa yüreğinde Vicdan ve Merhamet olan yani insani değerleri taşıyan o gözlerde kendi canını görür.
İşte fark burada:
Biri ölümü “doğal süreç” sayar, diğeri aynı ölümü “utanç” olarak görür.
Biri hayvanı “sorun” olarak etiketler, diğeri “emanet” olarak sahiplenir.
Birinin gözünde o köpekler birer gürültüdür,
öbürünün kalbinde suskun dualardır.
Saraycık Barınağı’ndaki çürüme sadece tellerin ardında değil;
o tellerin dışındaki kayıtsız gözlerde, menfaatle kararmış kalplerde gizlidir.
Çünkü en büyük ihmal, öleni değil ölüyü görmezden geleni büyütür.
Sonuç: Vicdanın Defteri Kapatılamaz
Çanakkale’nin tarihi, yaşamı savunanların destanıdır.
Ama bugün bu şehir, ölü köpeklerin sessiz çığlıklarıyla yankılanıyor.
Barınak, bilimden uzak, sorumluluktan kaçan bir yönetim anlayışının utanç simgesine dönüştü.
Ve siz hâlâ “her şey yolunda” diyebiliyorsanız,
o zaman sorun barınakta değil, sizde , Sayın Ertuğrul
Çünkü bilim barınağı yaşatmak için vardır.Siz bilimi susturdunuz, vicdanı da karantinaya aldınız.
Çanakkale’nin adı barışla anılırken, siz şehrin vicdanını ölüme terk ettiniz.
Bu sessizlik, artık sadece hayvanların değil, insanlığın da ölümü.