Zeynel Abidin BAŞARAN

Değişim mi Çözüm mü? Ama Nereye Kadar?

Zeynel Abidin BAŞARAN

İnsan hayatında da; kartalların “yeniden doğuş” zafer uçuşunu sürdürmek için, bize acı veren eski alışkanlıklardan ve eskimiş anılardan kurtulmak zorundayız. Ancak bu şekilde geçmişin gereksiz safrasından, tafrasından kurtulduğumuzda, deneyimlerimizin yeniden doğuşumuzun getireceği olağanüstü sonuçlarından tam olarak yararlanabiliriz.

Bildiğiniz gibi kartallar 150 yıla kadar yaşayabilirler. Ancak 50-60 yaşlarında kanatları kuvvetten düşer,  gagaları geriye doğru bükülür ve tırnakları da körelir. Kartal kanat tüylerini gagasıyla yolar, gagasını ve kalan tırnaklarını da kayalara vurarak yerinden söker.  3 ay gibi bir süre sonra; tüyleri, gagası ve tırnakları yeniden çıkar ve kartal “Yeniden doğuşa” doğru kanat çırpar.

Bizi yeni kararlar almaya zorlayan, iç dünyamızdaki kuvvetli bitip tükenmeyen hayal gücümüz ile dışsal sebepler vardır. Bunlar değişimin doğası gereğidir. Bilgi çağı?..  Yaratıcılık?... Sürekli gelişme?.. Mükemmellik  modeli?.. Genetik çağı?.. Yapay Zekâ?.. Küreselleşme?...  Yeni dünya düzeni?.. Silahlanma yarışmaları, savaş tehlikesi, enflasyon, işsizlik, gelir dağılımı, üretim, hukuk, adalet, politika, siyaset, fırsat eşitliği, çevre kirliliği, eğitim kamu hizmetleri, belediyeler, depremler; tutum ve davranışlar ve daha niceleri bizi hızla değişime zorlar.… “Yâ değişime ayak uyduracağız; ya da yok olup gideceğiz!..”

Bu tür ani değişim rüzgârları, genç dimağların ve yorgun zihinlerin karışabileceği ve hemen arkasından fırsatçı birilerinin, “Radikal Çözüm Önerileri” ile toplumun karşısına çıkabileceği ve toplumu bilinmeze sürükleyeceği bir süreci de beraberinde meydana getirebilir. Bir kısım insanlarımızı, “Denize düşen yılana sarılır” misali; bu önerilerine inandırabilirler. Meselâ; “Çözüm süreci!?...” gibi !?… Meselâ Ümmetçilik gibi. “İslam âleminde Türkler için bir model yoktur; çünkü biz modern bir dünyada muasır bir medeniyeti hem benimsemek hem de onunla kavga ederek tarihimizi ve kimliğimizi korumak zorunda olan bir milletiz.” İlber Ortaylı Son İmparatorluk Osmanlı kitabı

Değişim karşısında,  pozitif gelişimin sağlanması arzu ediliyorsa; evrensel değerlerden, mesleki etik ve toplumsal ahlaki ilkelerinden vazgeçmeden yerel ve bölgesel kültürlerin, millet olma, üniter devlet olma; “Bir olalım, İri olalım, Diri olalım !” H. Bektaşi Veli düşüncesi yönünde değişime uyumu sağlıklı bir şekilde gerçekleştirilebiliriz. Bir milleti, millet yapan en önemli değerler; dil, tarih, kültür ve kader birliği ile toprak bütünlüğüdür. Anadolu’da ki Türk milletini millet yapan kültür birliğidir. “Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli kültürdür; ne mutlu Türk’üm diyene!” Mustafa Kemal Atatürk…

“Anadolu bin yıllık Türk yurdudur.” demek; cehalet ve gaflettir. Tarihi kalıntılar ve buluntular bize gösteriyor ki; Türklerin Anadolu’da 14 bin yıllık bir geçmişe sahip. Göbeklitepe 11 bin yıllık olduğu ve hâlâ çalışmaların devam ettiği söyleniyor.. Atatürk ise; “Anadolu 8 bin yıllık Türk yurdudur demiştir. Türk adının Grek kaynaklarında geçen Thrak, Targita, Tyrkae, Hint kaynaklarında geçen Turukha, Turuşka, Ön Asya'da çivi yazılı metinlerdeki ülke adı Turki kelimesi ile Asurca çivi yazılı belgelerde geçen Turukku ve hatta Tevrat'taki Togharma ile bağı kurulmaya çalışılmıştır. Tur, Turu, Turuk, Tü-rüt, Toru, Turuo, Trova ya da Troya gibi (Bugünkü Troya Turova) isimlerle tarih sahnesine çıkan Türkler en çok kültürel değerlerle bir millet olmuşlardır. Anadolu’da Türk milletini millet yapan kültür birliğidir. 
Bilinçte, sanatta, kaderde, kıvançta, gelenek ve göreneklerde,  birlik olmak; biz buna kültür deriz değil mi?..“Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli kültürdür; ne mutlu Türk’üm diyene!” Mustafa Kemal Atatürk  “M.Ö. 176'da; millewtin adının HUN, devletin adının HUN olduğu süreçte, devlet en geniş sınırlarına ulaştıktan sonra, Çin İmparatoruna yazdığı mektupta “METE HAN” Mo-tun, “eli yay tutabilen kavimlerin hepsi Hun oldu”, bugün için değerlendirirsek, “TÜRKTÜR” derken, bu ifadeyi bugün için değerlendirirsek, vatandaşlık bağıyla, kültür temelinde “TÜRK” olduğunun ifade edilmesidir.  Kaynak Metin Akgün Eğitim Müfettişi. 

Yöresel ve bölgesel kültürler ile ulusal-milli kültürleri, ulusal-milli kültürlerle de evrensel kültürleri oluşturan Türk milleti bunu ısrarla sürdürmelidir. Evrensel kültürlere damgasını vuran bir milletin, değişim rüzgârlarını kendi lehine çevirmesi kaçınılmazdır. Gelenek ve göreneklerimiz, folklorumuz; resim, müzik gibi zengin kültürümüz millet olma zeminini hazırlayan en önemli köklerimizdir. Öncelikle yaşatmamız gereken maddi unsularla birlikte manevi ve tarihsel geçmişimizdir.

Bununla birlikte millet olma kabiliyeti, Atatürk İlke ve İnkılapları, Cumhuriyetin değerleri. Türk Milli Eğitimin Amaçları. Ülkemizin beklentileri… Ve “ BİZ KİMİZ?” sorusunu kendimize sorma nezaketi gibi hususlar, yeni kararlar vermemize ve değişime sağlıklı bir uyum sağlama kabiliyetini kazanmamıza sebep olabilir.

Sonuç olarak; “Sezgi, düşünen zihne bir sonraki aşamada nereye bakacağını söyleyecektir.” Saygılarımla…

 

Yazarın Diğer Yazıları