Hoşçakal Malatya

TÜM YAZILARI SON GÜNCELLEME: 30 Ağustos 2023 21:32

Toplamda 28 yılımı geçirdiğim Malatya ile vedalaşma anı geldiğinde şehir ile olan ilişkim gözümden bir film şeridi gibi akmaya başladı. Beraberliğimiz sıradan değildi, ta başta bir kabullenmişlikle başlamıştı. Şehrin doğal atmosferine, kimliğine ve her adımdaki gelişmesine tanıklık yapmanın bendeki karşılığı içten ve dostaneydi. Her gelişmenin bu şehri daha yaşanılır hale getirmesi benim için önemliydi. İlk kitap fuarı, film festivali, devlet tiyatrosu, kongre binası, sanat sokağı ve benzeri sanatsal ve kültürel gelişmeler beni şehre daha çok bağlıyordu. Şehrin, kültürel ve sanatsal bir kimlik kazanması hepimizi fazlasıyla mutlu ediyordu.

Doğal olarak zor zamanlarımız da oldu ama hiçbir zaman birbirimize kırılmadık. Hep daha iyisini nasıl yapabiliriz düşüncesiyle yolumuza devam ettik. İnsan kaynakları tercihinde, trafiğinde, mimarisinde yapılan yanlışlara da pek takılmadık. Yarın bugünden daha iyi olacak mottosuyla hareket ettik. Hayatımız, kendi kulvarında bazen küçük dirençlere takılsa da sorunsuz devam ediyordu. Hayallerimiz vardı, Beydağı kadar makul, Kernek kadar sıradan. Bu coğrafyada daha nasıl mutlu bir hikâye yazabiliriz gibi arayışlarımız vardı.

6 Şubat'ta her şey birden yerle yeksan olduğunda artık hiçbirimiz aynı noktada değildik. Tüm aydınlıklar karanlığa, tüm yeşillikler çorak bir tarlaya dönmüş, tüm güzellikler kaybolmuş, şehir yoklukla varlık arasında silüeti flulaşmış, tenhalaşmış, yalnızlaşmıştı. Akabinde yağan sağanak yağışlar toz duman içerisindeki şehri yıkamaya girişse de yıkılmış, örselenmiş, mutsuz ve masum şehre derman olmamıştı. Hatta yıkık şehre daha çok zarar vermişti. Devamında irili ufaklı depremleri yaşayarak aylarca çatısı hasarlı okulun pansiyonunda kalarak şehrimize ve okulumuza sahip çıkmaya çalıştık. Belki de şehrimize olan borcumuzun bir kısmını böylece ödemiş olduk. Ancak tam belli olmasa da artık bir yol ayrımı da ufukta görünüyordu.

Vazgeçemediğimiz şehir; büyük aşklardaki gibi derin bir kırılma ile bizi ayrılık noktasına getirmişti. Şiddetli geçimsizlik, kırılmalar ve taşıyamayacağımız ağır yük ayrılığın ip uçlarını çoktan vermişti. Bana artık "git " der gibiydi şehir. Bunca iyi şeylerden sonra birlikte yaşamanın bir anlamı kalmamıştı. Yaşın getirmiş olduğu yorgunlukta eklenince bir vedalaşma anı bizi bekliyordu. Kalmanın fayda yerine zarar getirmesi düşüncesi zihin haritalarımda nedense bir sonuç doğurmuyordu. İkilemler arasında süzülen ayrılık hüzmeleri çoğaldıkça gitmenin makullüğü daha bütünsel bir anlam kazanıyordu. Bu ne bir kaçıştı ne de sıradan bir ayrılıştı. Miladını tamamlamış bir sürecin doğal sonuydu.

Ayrılırken arkamda bıraktığım şehir ne Milan Kundera'nın “Yaşam Başka Yerde” romanından bir parçaydı ne de İran'ı bir süre terk etmek zorunda kalan Fürug Ferruhzad'ın şiirlerine yansıyan “Tahran'ın o çıplak dağlarını seviyorum” ile sembolleşen bir ayrılık hikayesiydi. Benim ki başka bir şeydi. Adını tam koyamadığım ancak ileride hikayesini yazabileceğim bir ayrılık yazgısıydı. Gitmemek için çok direndim. Başta böyle bir ayrılığa henüz hazır değildim. Ama her gün kozasını ören örümcek gibi ayrılığın emareleri her geçen gün biraz daha büyüyordu. Artık psikolojik olarak bu ayrılığa hazır olduğumu hissedebiliyordum.

Ve, veda zamanı geldiğinde tüm Malatya sanki sessizliğe büründü. Bensiz daha mutlu olacağını hissetsem de içimdeki burukluğu bir türlü atamıyordum. Son defa bakıştığımızda yılların yorgunluğu, mekanların yok oluşu ve gezdiğim sokakların yokluğu, dostların azalışı bu ayrılık için bahane miydi tam bilmiyorum ama artık gitmem gerektiğimin de farkındaydım. Çalıştığım son okuldaki güzel hatıralar, İstanbul pasajındaki çay ocağındaki dost sohbetleri, yıllarca gidip geldiğim Bilsam, fırsat buldukça yediğimiz Gündüzbey'in lezzetli fırın tavaları, o güzelim kaysılar, akrabalar, arkadaşlar, tanıdıklar ve daha nice güzellikleri arkamda bırakmanın bir bedeli olacağını biliyordum. Biriktirdiğim dostluklar, yaşanmışlıklar, hatıralar, kırgınlıklar, üzüntülerin bende yarattığı ruhsal hali yok saymanın mümkün olmadığını Ankara'nın girişinde tırmandığım Elmadağ'ın dolambaçlı yollarında iyice hissettim. Fakat geri dönüşü olmayan bir yola çoktan girmiştim artık.

Her zaman yaşadığınız şehri terk edebilirsiniz. Ancak bu ayrılığın sebebi ağır bir doğa olayıysa, ayrılığın muhtevası değişir. Zihninizde geçen gel gitler daha fazladır. Cevapsız sorular çoğalır. Yarım kalan bir hayat gibi, bir parçanız benim gibi Malatya'da kalır. Zamanla ya bu parçanızı alırsınız ya da geri dönersiniz. Her ikisi de eski doğallığı ve tadı vermez. Yarım bir gülümseme gibi dudaklarınızda kalır. Sonucunu tahmin edemediğiniz yaşamın kulvarlarında bir taraftan geçmişinizi ararsınız bir taraftan da yeni hayata entegre olmaya çalışırsınız. Hayatta, kaderin tercihlerden önce davrandığını ellisinden sonra da olsa anlamanın muhasebesini yaparsınız. Bu süreçte olup bitenleri çok uzatmanın anlamsızlığını dudaklarınızda dökülen sihirli bir kelimeyle sonlandırırsınız. Hoşçakal Malatya...

SON 5 YAZISI

KÜTÜPHANEM DAĞILIRKEN

19 Nisan 2024 21:35

OKU

Ankara'nın Öteki Yüzü ve Hemşehrilik Buluşması

28 Şubat 2024 20:33

OKU

5 Milyon Kişi Neden Yalnız?

21 Şubat 2024 20:31

OKU

Bir Gecede Kaybedilen Yarınlar

02 Şubat 2024 19:50

OKU

PISA Neden Önemli?

10 Aralık 2023 19:52

OKU