Şehirler de Susar...

TÜM YAZILARI SON GÜNCELLEME: 01 Mart 2023 18:00

Depremler... Doğal afetlerin en büyüğüdür. Vurduğu kara parçasındaki ekosistemi alt üst ederler. Bu yıkıcı güç karşısında insanlar farklı bir çaresizliği yaşarlar. Korku, endişe ve kaybetmelerin kelimelerle ifade edilemediği bir süreç yaşanır. Yaşamla ölüm arasındaki o çizgi iyice incelir. Seçenekler azalır ve meçhul arayışlar başlar. Mantık anlamsızlaşır, duygular donar. Adeta bir kilitlenme başlar.

Yakın zamanda Kahramanmaraş merkezli depremde tüm bunlar fazlasıyla yaşandı. Her şehrin ,her ailenin, her bireyin hikâyesi birbirine benzedi. Yazgılar ortaklaştı. Belirsizlik, çaresizlik, umutsuzluk ve artan artçılar insanların ruh haletini daha da hassaslaştırdı. Şehrin sokakları tenhalaştı, şehirler sustu, yalnızlık daha da yalnızlaştı. Herkes kendi payına düşeni fazlasıyla aldı/alıyor. Bazen yaşadıklarımız kelimelere sığmaz. Bu deprem de yaşananları anlatmak için insan dağarcığındaki kelimelerden fazlası gerekiyor sanki...

Bu yazıda deprem önlemleri ve ihmallerden bahsetmeyeceğim. Medyada bununla ilgili yeterince analizler ve yorumlar yapılıyor. Bu yazıda daha çok insanların duygusal yanına odaklanmak istedim. * * * Gecenin sessizliğini keskin bir giyotin gibi bölen ve adı deprem denilen, bence zelzele kelimesini daha çok karşılayan o meşum gecede olup bitenlerin hikayesi yürekleri dağladı. Akabinde öğlen saatlerinde yarım kalmış bir süreci tamamlarcasına ikinci bir felaketle karşılaştık. Ne depremin ne de zelzele kelimesinin bir anlamı kalmıştı. Bağırış çağırışlar arasında ölenler, kaybolanlar, yaralılar, göçük altında kalanların sesleri veya sessizliği, olan biteni özetliyordu. İnsana ait duygulara her şey yabancı laşmıştı. Duygularınızın bir kısmı karşılaştığımız olayların etkisinde gelişir. Oysa yepyeni bir olayla karşılaşmıştık. Duygular, süreci yönetmede çaresiz kalıyordu. Mantık ise ortalıkta pek görünmek istemiyorcasına içine kapanmıştı. Artık yeni bir hayat başlamıştı.

Yarına dair umutların, beklentilerin ve hayallerin yeniden karıldığı, yalnızlığın tüm formlarının yaşandığı bir süreçti bu. İnsanlar arasındaki ilişkinin merkezinde, olup bitenlerin yeniden dizayn edildiği meçhul bir zamanın içindeydik. Anların uzadığı, zamanın yorulduğu, yaşamla ölüm arasındaki o ince çizginin daha inceldiği , bencillik ya da fedakarlığın test edildiği süreçler dizisi yaşanıyordu. Her şey çok basit, tek kelimeyle karmakarışık paradoksunun yaşandığı, takvim yapraklarında o günün bir milada dönüştüğü, çocuklarda duyguların hasarlaştığı, yeni bir gelecek için çok anlamsız seçeneklerin gözümüzde canlandığı , mantığın yorulduğu, duyguların kilitlediği, masumiyetin gözlere çöktüğü ve geleceğin belirsizleştiği bir zaman tünelinde geçiyorduk. 6 Şubat bir türlü bitmek bilmiyordu. Yılın en kısa ayı olmanın rövanşını almaya öyle hazırlanmıştı ki geçen bonca eksik günü bir yıla sığdırmayı deniyordu adeta.

Şehrin masumlaştığı, ölümün adının değiştiği, sokakların boşaldığı ve bir güvercin tedirginliğiyle yaşamaya devam etmenin zorluklarıyla herkes yüzleşiyordu. insanların kaderleri birden değişivermişti. Bir gecenin en derin uyku saatinde her şeyin birden bulanıklaştığı, can havliyle insanların kendini dışarı attığı, sevdiklerinizle bağların güçlendiği, yaşamla ölüm arasındaki dengenin bozulduğu bu sürecin sonunda yıkılmış bir şehir sessizliğe bürünmüştü. Sokak lambalarının ölgün ışıkları arasında apartmanların karanlık silüeti şehrin üzerine düşerken bu durumu kutlarcasına kar taneleri yavaş yavaş yağıyordu şehrin üstüne. Şehir utancından ancak bu kar beni örter dercesine günlerce karın altında sessizce uyudu. Buz kesen hava da imdadına yetişince derin bir uykuya daldı. Sonraki günlerde gözlerini yavaş yavaş açtığında kimliğini kaybetmiş, geçmişle hikayesi bitmiş, yeni bir hikaye yazmak için zamana ihtiyacı olan yaralı bir kuş gibi masumca bakıyordu. Doğa, şehir, ve insan arasındaki grifit ilişkinin bozulması insanları çok etkiledi. Tüm bunlar çözümsüz şeyler değil. Zira tarih bize göstermiştir ki zaman ve sabır çoğu sorunları çözer.

İnsanlar ders alır mı bilinmez ama doğayı bir daha sinirlendirmeye sanırım kimse cesaret edemez. Yoksa bu döngü kendini daha çok tekrar eder...

SON 5 YAZISI

KÜTÜPHANEM DAĞILIRKEN

19 Nisan 2024 21:35

OKU

Ankara'nın Öteki Yüzü ve Hemşehrilik Buluşması

28 Şubat 2024 20:33

OKU

5 Milyon Kişi Neden Yalnız?

21 Şubat 2024 20:31

OKU

Bir Gecede Kaybedilen Yarınlar

02 Şubat 2024 19:50

OKU

PISA Neden Önemli?

10 Aralık 2023 19:52

OKU