Silahların Sesi, Yumuşak Gücün Melodisini Keser mi?

21. yüzyılda uluslararası rekabet artık yalnızca ekonomik çıkarlar ya da geleneksel savaş yöntemleriyle mi yürütülüyor? Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Kültür Enstitüsü Direktör Yardımcısı Dr. Akalın değerlendirdi…

21. yüzyılda uluslararası rekabet artık yalnızca ekonomik çıkarlar ya da geleneksel savaş yöntemleriyle yürütülmüyor. Devletler; sanat, spor, eğitim, dil, mimari gibi kültürel unsurların yanı sıra kurumları ve siyasi değerleriyle de küresel kamuoyunun kalbine ve zihnine hitap etmeye çalışıyor. Bu çabanın temelinde yer alan ve “yumuşak güç” olarak adlandırılan kavram, 1990’larda Joseph Nye tarafından uluslararası ilişkiler literatürüne kazandırılmıştı. Yumuşak güç bugün küresel siyasetin merkezinde yer alsa da etkisi ancak barış, istikrar ve karşılıklı güven ortamında sürdürülebilmektedir.

Türkiye, Pakistan ve İran’ın öncülüğünde 1985 yılında Tahran merkezli olarak kurulan Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (EİT), kuruluşundan bu yana bölgesel dayanışma ve kalkınmayı hedeflemektedir. Soğuk Savaşın sona ermesiyle birlikte Afganistan, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Tacikistan ve Türkmenistan’ın da katılımıyla EİT’in üye yelpazesi genişlemiştir. Bu yapının bünyesinde yer alan ve temelleri 1964 yılına kadar uzanan Kültür Enstitüsü (ECI) ise, Teşkilatın kültürel diplomasi vizyonunu taşıyan önemli bir kurumdur. EİT ülkelerinin yer aldığı coğrafya, yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda kültürel, sosyal ve simgesel zenginlik potansiyeliyle de dikkat çekmektedir. Bu doğrultuda ECI, ortak tarih ve değerlere dayanan kültürel projeler ve faaliyetler aracılığıyla üye ülkeler arasındaki bağları güçlendirmeye yönelik çalışmalarını sürdürmektedir.

Ekonomik İşbirliği Teşkilatı coğrafyası, Kültür Enstitüsü’nün kuruluş ilkelerinde yer alan kültür temelli faaliyetlerin işaret ettiği yumuşak güç açısından önemli bir potansiyele sahiptir. Ancak bu potansiyel, keskin ve sert güç unsurlarının artan baskısı karşısında yeterli ivmeyi kazanamamaktadır.

Bu durumun en belirgin yansımalarından biri, EİT üyesi ülkelerin uluslararası medyada yayılan dezenformasyon ve manipülasyon faaliyetleri -yani keskin güç saldırıları — karşısında yaşadığı zorluklardır. Söz konusu saldırılar, kökleri sömürgecilik dönemine uzanan oryantalist bakış açılarıyla birleştiğinde, üye ülkelerin uluslararası marka değerine zarar vermekte ve küresel ölçekteki imajlarını olumsuz etkilemektedir.

Öte yandan, bölge yalnızca keskin güç değil, aynı zamanda sert güç araçlarıyla da ciddi biçimde sınanmaktadır. Nisan ayında Hindistan’ın Pakistan’a, Haziran ayında ise önce İsrail’in ardından ABD’nin İran’a yönelik düzenlediği saldırılar; sadece siyasi ve ekonomik dengeleri değil, kültürel istikrarı da derinden sarsmış ve yumuşak güce dayalı stratejilerin etkisini azaltmıştır. Özellikle ABD’nin diplomasiye fırsat tanımadan gerçekleştirdiği askeri müdahale, diyalog kanallarını kapatmakta ve barış zeminini zayıflatmaktadır. ABD’nin söylemleriyle uyuşmayan eylemleri barış ortamının kurulmasını zorlaştırmaktadır. Oysa uluslararası söylemde tutarlılık, yumuşak gücün etkili olabilmesi için temel bir gerekliliktir. Joseph Nye’a göre kültürel unsurların ve değerlerin yanı sıra, dış politikadaki tutarlılık da yumuşak gücün sacayaklarından biridir.

Kültürel çalışmalar, ancak barışçıl ve istikrarlı bir zemin üzerinde filizlenebilir. Bu nedenle kültürel mirasa sahip çıkmak, günümüzde yalnızca estetik bir kaygı değil; aynı zamanda siyasal ve toplumsal bir sorumluluk hâline gelmiştir. Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Kültür Enstitüsü gibi kurumlar, kültürel diplomasinin sessiz ama derin izler bırakan enstrümanlarıdır. Bu bağlamda EİT Kültür Enstitüsü, üye ülkelerin tarihsel değerlerini ve kültürel zenginliklerini tanıtmayı, dillerini öğretmeyi, kültürel mirasa sahip çıkmayı ve bunların sonucu olarak da kültürel bağları güçlendirmeyi amaçlamaktadır. Ancak bölgede barış ve istikrar sağlanmadıkça, bu çabalar yankı bulmakta zorlanmakta ve ne yazık ki boşluğa düşmektedir.

Bu noktada, kültürel mirasın korunması ve tanıtılması gibi çabalar yalnızca kültür politikalarının değil, aynı zamanda etkili bir dış politikanın ve uluslararası ilişkilerin de parçası hâline gelir. İşte tam bu bağlamda, kültürel diplomasiyle iç içe geçen yumuşak güç bir tercihten çok bir sorumluluktur. Ama bu gücün karşılık bulabilmesi için barış ortamı, diplomasiye inanç ve tutarlı dış politika gerekiyor. Başta küresel güçler olmak üzere bölgeye komşu ülkelerin tutarlı diplomasi yürütmeleri ve barış ile istikrarın korunmasına özen göstermeleri gerekmektedir. Savaşın gölgesi bir kez düştü mü, ne melodiler yankı bulur ne de kitaplar açılır; kalpler taş kesilir, umut bile küllerin altında boğulur. Yumuşak güç, insan ruhuna dokunan ince bir melodidir; ancak fon müziği savaş olan bir dünyada o melodi sessizliğe karışır.

Dr. Ahmet Akalın
Direktör Yardımcısı
Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Kültür Enstitüsü
 

Bakmadan Geçme

Harput Sancak Haber - Bizi Sosyal Medyada Takip Edin!
WhatsApp İhbar Hattı
0 532 155 92 03
ÇEKİN, GÖNDERİN, YAYINLAYALIM!