Mehmet GÜLEÇ

MHP'DE SADECE LİDERLİK SORUNU MU

Mehmet GÜLEÇ

GİDİŞATI OKUYAMAMA HANTALLIĞINI  NE YAPACAĞIZ  ?!

 

1789 Fransız İhtilali’nin getirdiği  “Domino Etkisinin  rüzgârları hâlâ esmeye devam ediyor maalesef. Başta bizim Osmanlı’mız olmak üzere, güneşin batmadığı Büyük Britanya ve daha nice imparatorlukları yerle bir etmiştir. Emin olunuz ki, güzel vatanımızın güzellikler, medeniyetler ve tarih harmanı diyarlarımızda, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’muzda kardeş kanı akmaya devam etmesinin sebebi de işte bu melânet etkinin sürüyor olmasındadır.

 

Fransız İhtilâlinin alevlendiği Milliyetçilik ateşlemesi, bize İhtilâlden yaklaşık 25 yıl sonra sıçramış, 1800’lü yılların  ilk çeyreğinde Yunan  asıllı ve takiben diğer Balkan kavimleri  vatandaşlarımıza bulaşmış ve Osmanlı’nın zemini kaymaya başlamıştır.

 

1800 yılların ikinci yarısından sonra Ahmet Vefik Paşa öncülüğünde ilk kez  “Türk Milliyetçiliği” kavramı  yükselmeye başlamıştır.

Netice itibari ile: Göktürkler ’den sonra, Temelleri  160 yıl önceye dayanan bir fikriyatın partisi olan MHP’de, en az 17 yıldan bu yana ( 57.Hükûmete katılmaktan bu yana) var olan alttan alta kaynamalar son bir kaç yıldır artık üstü örtülemez hale gelmiştir.

Ve esasen; bu durum dahi, normal demokratik kuralların sağlıklı işlediği bir sistemde bu güne kadar kalmış olması dahi anormal bir durumdur. Normal demokratik kuralların işlediği bir sistemin var olduğu dünyanın hiç bir ülkesinde, 12 seçim kaybetmiş bir lider ve ekibi o koltukta kalamaz. Daha kötüsünü  söyleyeyim: Ülkemizin, mensuplarının eğitim düzeyini en yüksek olan siyasi partisinin Genel  Başkanının, Genel Başkanlığının en az 15 yılını, söyleyeceklerini eline verilen kâğıttan okuyarak  böyle bir partiyi bu güne nasıl getirdiği dahi bir mucizedir...

Buraya kadar söylediklerimiz, bir ön hatırlatma ve sonrası da madalyonun sadece bir yüzüdür.

Madalyonun öbür yüzüne gelince: MHP isimli partimiz, “Millî “ kavram, kurum, değer ve  sair unsurlara karşı çok hassas, çok saygılı ve bunların hadimi bir kitlenin partisidir. Lâkin, ne yazık ki; böylesine bir muhteşem kitle,12 Eylül 1980 öncesinde gayri millî ve dost olmayan plan ve projelerin uygulanması için maalesef en uygun tabirle   HEDER EDİLMİŞTİR! 12  Eylül sonrası ve 28 Şubat döneminde de aslî işlevi yaptırılmamış, canım Ülkemde inanç ve vicdan hürriyeti yerle bir edilerek yüz binlerce Anadolu Evlâdı mahvı perişan edilirken sadece seyrettirilmiştir. Böyle bir partimizin mensupları, bu haksız ve hukuksuzluğa direnenleri “ DİNCİ”  şeklinde telâffuz edilen çok bayağı bir kelimeyle dahi  kullanır hale getirildiler. Çok mecburlarmış gibi Mesut Yılmaz’lı Rahşan Hanım’lı bir  Koalisyona  ortak oldular. Esasen sadece bu yanlışlık dahi, bir siyasi partinin mevtâ olmasına yeterdi fakat mensuplarındaki bitmez tükenmez bir kadirşinaslık, vefa ve umut... gibi faziletli duygular nefes almayı sürdürdü. Bu durumu, ben böyle izah ediyorum. Bunu böyle izah etmeyen ve bilimsel verilere dayanarak izah edenler de var elbet. Şöyle ki: Partiyi bir din gibi algılama, yapılan yanlışları bu duygu içine gömerek görmeme yada inkâr, “Lider- Doktrin-Teşkilat” prizmasına uymak adına itirazsız itaat anlayışı  gereği  Mankurtlaşma veya Haşhaşileşme, dumura uğratılmış bir düşünme fakirliği gereği muhakemenin donmuşluğu...gibi.

 

 

Her ne olursa olsun eğer MHP’yi devralacak ekipte;  dünyayı sağlıklı okuyan, gidişatı sağlıklı gören, aziz Milletimize :“ Cahiller Sürüsü” demek gibi ihanet lügatini kullanmayan yeni bir vizyon olmayacaksa bu partimiz yeni bir hayâl kırıklığı dalgası ile bir daha yerden kalkamaz hale gelebilir.

Aksi halde; zamanı gelince Ülke çıkarlarını parti çıkarlarının üstüne taşımayı bilmiş, Millet ve Ülkemiz düşmanlarının çıldırmalarına sebep olmuş ve devlet umûru görmüş Sayın Devlet Bahçeli’nin yerinde durması daha hayırlı olacaktır. Zira, bu aziz ülkede her yıl 1,1 milyon işsiz ordusuna, Türkiye’mizi 2023’de nereye ve nasıl getireceğine, 170 yıldır kanayan yaramızın nasıl durdurulacağına ve 350 yıldır birikmiş sorunlarımıza nasıl bir çözüm getireceğine dair projesi olmayanları kim ne yapsın ?

Dünyayı iyi okumanın diğer adının, sloganlar ağının hapsinden kurtularak  yeni ufuklar kazanmak olduğunu  öğrenme zamanı...  50 yıldır , " Kıbrıs-PKK"  konusunda sağlıklı çözüm planları ve  bunların dışında başka mes'elelerimizin varlığını da gösterme zamanı...

Bizi anlayanlara da anlamayanlara da selâm olsun !

 

Yazarın Diğer Yazıları