TV’DE RAMAZAN PROGRAMLARI - Prof Dr.Orhan ARSLAN

TV’DE RAMAZAN PROGRAMLARI



“ Sen onları gördüğünde kalıpları hoşuna gider ve konuşacak olsalar sözlerine kulak verirsin: giydirilmiş kalaslar gibidir onlar, artık onlara karşı dikkatli ol! (Münafikun 63/4).”

Rabbimiz! Bizi vahyinle uyarmana rağmen, ölüyü kabrinden diriltip ayağa kaldıran, tiradlarıyla dağları taşları bile ağlatan televizyon vaizleri sardı medyayı. O malum ağlatıcılar, sanki doğrudan Allah elçisinin meclisinden gelmişçesine rahat, kendinden emin bir dil kullanıyorlar. Doğru düzgün bir kaynak gösterme ihtiyacı hissetmeden. Her yıl iftar ve sahur programı yapmak için bir ekrandan öbürüne transfer olup ücretlerini katlıyorlar. Bir ayda 100 binlerce lira kazanç elde ediyorlar. Ekranda rol yapıyorlar; anlık hüzünlenmeler, bir mendillik gözyaşları…

Yüreklere dokunup geçen ama asla kalıcı olmayan sohbetler... Dinleyene İslam adına hiç bir sorumluluk yüklemeyen, masalsı anlatımlar… Peygamberimizin Taif’te taşlanması, ayaklarının kan olması, miğferin yanağına batması; nasıl öldü, nasıl kefenlendi, sahabeler nasıl ağladı diye içli içli anlatılırken, seyirci ekran başında salya sümük ağlıyor. Kassas da denilen bu uyduruk menkıbeciler, güçlü hitabetleriyle, anlamı, aklı ve bilgiyi geri plana itiyorlar, menkıbeleri efsaneleştirilerek, duygu yoğun ve dramatik yarı ninni, yarı masal tarzında, arka planda acıklı müzikle abartılarak aktarıyorlar. Bu programlar insanları bilgilendirmiyor, düşünme ve tefekküre sevk etmiyor, dinin dünyevi ilgi alanlarını yok sayıyor, hayret ve merak uyandırmak amacıyla bid'at ve hurafelere sarılıyor, sonuçta ortada din kalmıyor. Niçin insanları bir ay ağlatıyorsunuz? İslam gözyaşı dini mi?

Peygamber Efendimiz, “Hayır ve iyiliği, güler yüzlü insanlarda arayın” der. İslam’da hüzün yoktur. Ağlamak, inanmayanların özelliğidir. Gülmek; güven, samimiyet ve hareketliliktir; hüzün ise kişilik köreltici. Ayrıca bize “Selam” diyen Allah’ımız varken hüzün niye? Bu programlarda her sene aynı sorular sorulup, aynı cevaplar alınıyor, aynı gözlerden yaşlar süzülüyor; imsak vaktindeki siyah iple beyaz ipin ne olduğu halâ tartışılıyor. Hala, “banyoda çıplak yıkansam melekler görür mü” soruluyor. Mesela; “Arabistan'da ortalama hep 12 saat oruç tutulduğu halde, diğer ülkelerde 20 saat oluyorsa ne yapılacaktır?” sorulmuyor.

Güneşin altında veya ateşin karşısında çalışanların fidye vermeleri veya başka günlerde oruçlarını tutabilecekleri konusu gündeme gelmiyor. İmsak ve sabah namazı, gün doğumundan 2 saat öne alındığında vakitsiz namaz kılındığı tartışılmıyor. Bir sabır ayı olan ramazan, israfın, tüketimin, gösterişin yükseldiği bir mevsim haline getirildi. Sofralar, ziyafetler, davetler…

Ramazan midenin değil, kafanın doldurulması ayı değil miydi? Hani ramazan Kuran ayıydı? Hani Kuranı anlamak ve anlatmak birinci amacımızdı? Dini çok yoruyoruz, çok. Rabbimiz! Bizi ramazanı anlayanlardan eyle. Seni sınırsızca övüyor ve çok seviyoruz Allah’ım. Hayırlı cumalar,


[email protected]

YAZIYI PAYLAŞ!

YAZARIN SON 5 YAZISI
20Mar

BU DA GEÇER YA HÛ

13Mar
04Eyl

Hallâk Olan Allah’a İman

23Mar

ORUÇ MAKSATTIR

14Mar

Aydınlanma ve Akıl