Hocalı Soykırımından Günümüze! - Metin AKGÜN Eğitim Bilim Uzmanı

Hocalı Soykırımından Günümüze!


1980’li yılların ikinci yarısından itibaren SSCB’nin dağılma sürecine girişi, Azerbaycan ile Ermenistan arasında gerilimli bir süreci başlatmıştı.

Bölge uluslararası örgütlerin de kabul ettiği gibi tarihi ve hukuki olarak Azerbaycan’a ait topraklardı. 1989 yılında yapılan nüfus sayımına göre Dağlık Karabağ bölgesinin nüfusunun %75’i Ermenilerden, %25’i Azerilerden oluşmaktaydı. Ermenistan Sosyalist Cumhuriyeti Azerbaycan’a ait olan Karabağ bölgesinin dağlık kısmında Ermeni nüfusunun fazla olduğunu belirterek bölgenin kendisine ait olması gerektiğini iddia ediyordu.  

Bölgedeki gerilim 1988 yılında Dağlık Karabağ bölgesindeki Ermenilerin Azerbaycan’dan ayrılarak Ermenistan’a katılmak istemeleri ile arttı. Dağlık Karabağ Meclisi karar alarak Ermenistan’a bağlandığını ilan etti. Bu gelişme üzerine Azerbaycan, Dağlık Karabağ bölgesinin özerk statüsünü kaldırdığını ve kendine bağladığı yönünde bir karar aldı. Karabağ özerk yönetiminin buna cevabı ise bağımsızlık referandumu oldu. Bölgede yaşayan Azerilerin katılmadığı referandumdan çıkan bağımsızlık kararının ardından 6 Ocak 1992’de Dağlık Karabağ Cumhuriyeti resmen ilan edilmişti.  

Dağlık Karabağ bölgesinde yaşanan bu gelişmeler Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki savaşı başlatmıştı. 1991 yılının sonlarında başlayan savaşta, Rus desteğini alan Ermeniler Dağlık Karabağ bölgesine girerek bölgeyi işgale ettiler. Hocalı kasabasında yaşananlarsa bu savaşın henüz başlarında yaşanan bir katliamdı.

26 Şubat 1992 günü Türk dünyası ve Azerbaycan için en acılı günlerden biri olmanın yanı sıra, aynı zamanda insanlık tarihi için de kelimenin tam anlamıyla kara bir gündür.

1992 senesinin 25 Şubatını 26 Şubata başlayan gecesi, ağır silâhlarla donatılmış Ermenistan silahlı kuvvetleri ile Hankendi'nde konuşlanmış bulunan Albay Zarvigarov komutasındaki 366'ncı Rus Motorize Alayı, Hocalı 'ya saldırarak tarihin en vahşi katliamlarından birini yaptılar. Stratejik bir konuma sahip olan Hocalı 'yı, Ermeni'ler 10 Eylül 1991 tarihinden 25 Şubat 1992 tarihine kadar geçen 5 aylık süre içinde kuşatma altında bulundurdular.

25 Şubat gecesi Rus Motorize Alayının tanklarından açılan top ve roket saldırıları ile bölgedeki tek havaalanı olan Hocalı havaalanı kullanılamaz hale getirilerek kentin dışarısı ile ilişkisi tamamen kesilmişti.

Şehri savunan askerlerin kahramanca şehit olmasından sonra Hocalının işgali sonucu sivil, eli silâhsız, Azerbaycan Türkleri çocuk, kadın, ihtiyar ve genç ayrımı yapılmadan Ermeniler tarafından katledilmişti. Resmî verilere göre, o gece 613 kişi hunharca katledilmişti;

Bunlardan 83 çocuk, 106 bayan acımasız yöntemlerle ilkence yapılarak öldürülmüştür. Ayrıca, 487 kişi ağır yaralanmış ve 1275 kişi ise rehin alınmış, geri kalan nüfus da bin bir zorlukla canını kurtarmıştır. 26 çocuk tamamen ve 130 çocuk ise kısmen öksüz kalmıştı.

Ermeniler, Azerilerin gözlerini oyarak, kafataslarının derisini soyarak ve vücutlarının farklı organlarını keserek öldürmüştü.

Küçücük çocukların gözleri oyulmuş, hamile kadınların karınları yırtılmış ve Türk olmaktan başka bir suçu olmayan insanlar diri diri toprağa gömülmüştü. Hattâ şehitlerin birçoğunun cesetleri yakılmıştı.

Hocalıda yaşanan katliamı Ermeni gazeteci Daud Kheyriyan, For the Sake of Cross (Haçın Hatırı İçin) isimli kitabında katliamı anlatıyordu: 

...Gaflan denen ve ölülerin yakılmasıyla görevli Ermeni grup, Hocalı’nın 1 kilometre batısında bir yere 2 Mart günü 100 Azeri ölüsünü getirip yığdı. Son kamyonda 10 yaşında bir kız çocuğu gördüm. Başından ve elinden yaralıydı. Yüzü morarmıştı. Soğuğa, açlığa ve yaralarına rağmen hala yaşıyordu. Çok az nefes alabiliyordu. Gözlerini ölüm korkusu sarmıştı. O sırada Tigranyan isimli bir asker onu tuttuğu gibi öteki cesetlerin üstüne fırlattı. Sonra tüm cesetleri yaktılar. Bana sanki yanmakta olan ölü bedenler arasından bir çığlık işittim gibi geldi. Yapabileceğim bir şey yoktu. Ben Şuşa’ya döndüm. Onlar Haç’ın hatırı için savaşa devam ettiler.” (1)

Derken, yapanların nefret duygularını açığa vuran konuşma ise Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan da İngiliz gazeteci Thomas de Vaal, dönemin Ermenistan Savunma Bakanı Serj Sarkisyan’a Hocalı Soykırımı’nın nedenlerini sorusuna karşılık, “…“Biz bu konuda yüksek sesle konuşmak istemiyoruz. Hocalı’ya kadar Azerbaycan bizim sivillere saldıramayacağımızı düşünüyordu fakat Hocalı’da biz bu klişeyi kırdık. Ayrıca Hocalı’ya saldıran birliklerimizin Bakü ve Sumgayıt’tan kaçan Ermeniler’den oluştuğu gerçeğini de kabul etmemiz gerekiyor.” Polis şefi Valeri Babayan da, “Hocalı’ya saldıran birlik Azerbaycan’ın Sumgayıt ve diğer bölgelerinden gelenlerdi.” derken Sarkisyan’ın dedikleri tasdiklenmiş oluyordu. (2)

Bizzat süreçte irade kullananların da ifadelerinde doğrulanan şekliyle HOCALI’da yaşananlar ağır bir “SOYKIRIM”dır.

Soykırım suçu, ülkemizin de imzaladığı; 1948 tarihli Birleşmiş Milletler Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi ile tanımlanmıştır.

Son olarak 2002 yılında Roma Statüsü ile kurulan Uluslararası Ceza Divanı’nın kurucu anlaşmasının 6. maddesinde de bu suça yer verilmiştir.

Ayrıca birçok ülkenin ceza hukuku düzenlemelerinde de uluslararası bir suç olarak yer alan “soykırım suçu”nun ortak olan unsurları:

a)      Mağdur ya da mağdurların belirli bir ulusal, etnik, ırki veya dinsel bir gruba mensup olması,

b)     Failin bu ulusal, etnik, ırki, dinsel grubu kısmen ya da tamamen yok etme saikiyle hareket etmesi,

c)      Fiilin sistematik olması yani bir planın icrası suretiyle işlenmesi,

Uluslararası alanda soykırım suçu olarak değerlendirilebilen fiiller şunlardır:

i.                    İlgili grup üyelerinin öldürülmesi,

ii.                  İlgili grup üyelerinin ruhsal sağlıklarına ağır hasarlar verilmesi,

iii.                İlgili grup üyelerinin fiziki varlıklarının ortadan kalkmasına neden olacak koşullar altına konulması,

iv.                İlgili grupta doğumlara engel olacak önlemlerin alınması,

v.                  Bir grubun çocuklarının zorla başka bir gruba nakledilmesi,

Bu eylemlerin savaş veya barış zamanında gerçekleştirilmiş olması soykırım niteliğine etki etmemektedir. 

Yukarıda belirtilen nitelikteki eylemlerin birini bizzat gerçekleştiren, gerçekleştirilmesi için anlaşan, doğrudan ve kamuya yönelik olarak bu tür eylemleri özendiren, bu tür eylemlere niyet eden ya da suça katılan herkesin ister yönetici, isterse resmi görevli ya da görevli olmayan bir kişi olsun cezalandırılması gerekmektedir.  (3)

26 Şubat 1992 tarihinde Hocalı’da neler olduğunu önceki alt başlıkta aktarmaya çalışmıştık. Tüm bu açıklamalar çerçevesinde Hocalı’daki olayların “soykırım suçu” tanımlamasıyla birebir örtüştüğü görülmektedir. Hocalı’daki Azeriler, sadece Azeri oldukları için (ulusal aidiyet), yok edilmek saiki ve bir planın icrası ile öldürülmüş, ruhsal sağlıklarına ağır hasarlar verilmiş, fiziki varlıklarının ortadan kalkmasına neden olacak şartlar altına konulmuşlardı.

1915 de yaşananları dünyaya “SOYKIRIM” diye lanse eden ve diaspora faaliyetleri dahilinde geniş bir kabul alanı sağlanmasına karşı kendini ifade edemezken, “HOCALI SOYKIRIMI”nı anlatamamanın, haklı olmasına karşın savunamamanın bedeli de sırtımızdadır.

Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Ermenistan politikasına ilişkin vereceği her kararın, akl-ı selim kalınarak, Ermeni vatandaşlarınızı da kırmayacak, incitmeyecek, kardeş ve dost Azerbaycan'a hiçbir şekilde zarar vermeyecek, rencide etmeyecek ve incitmeyecek topyekûn Türk Milletine yarar sağlayacak düzeyde kararlarla, uluslararası hukuk temelinde hak aranması gerektiğine inanmaktayız.

Kardeşlerimizin bir gün Karabağ'da, kendi topraklarında özgür ve hür yasayabilmesi umut ve dualarımızla, bu katliamda şehit olan kardeşlerimize Yüce Mevlâdan rahmet, baki kalanlara, aziz milletimize sabr-ı cemil diliyoruz.

 

 (1) http://xtutankamon.blogcu.com/hocali-katliami-hocali-katliamiyla-ilgili-bir-ermeni-itirafi/2398438

(2,3) Kahan Onur ARSLAN, http://www.ankarabarosu.org.tr/siteler/ankarabarosu/hgdmakale/2010-1/4.pdf

 

 

[email protected]

YAZIYI PAYLAŞ!