Fikir Ve Küstahlık Bataklığı İçerisinde Yüzmek - Zeynel Abidin BAŞARAN

Fikir Ve Küstahlık Bataklığı İçerisinde Yüzmek


            Hayat denen muammadan anladığımız nedir ey canlar!...  

           Akıl sınırlarımız ötesinde, gözümüzün önündeki muazzam boşluğu ve gelişen süreci kim göre bilir? Zamanın düzenli akışını engellemeden, her bir varlıkta yaratanın muhteşem cevherini çözerek kâinatın nazenin kalbine hayat sözcüğünü kim yaza bilir?

          Balık yüzdüğü okyanusu denetleyebilir mi? Sevmeden, sevilmeden, aşk ile samimiyet ile hakikati aramadan bunları bilmek mümkün mü? Sebep ve sonucu bilmek için, “kendimizi bilmek” gerekirken, kendimizi bilmeden nasıl özgür birer insan oluruz. 

          Özgür olmayan bir insan gerçeği savunabilir mi? Esaretteki insana ibadet bile farz değilken, nasıl olur da onun samimiyetinden emin olabiliriz?..

          Bir insanın kederi tüm insanlığı mutsuz etmiyorsa, ya tüm insanlık kederdedir, ya da “insanlık” ölmüştür…  Bir insanı, tüm insanların mutsuzluğu için mi feda etmeli, yoksa tüm insanlığı bir insanın mutluluğu için mi feda etmeliyiz… Bilenlerimiz susmakta, bilmeyenlerimiz konuşmakta.

          Her türlü art niyetten arınmış, husumet ve enaniyetten, kibir ve gururu terk eden münevver insanlarımız var mı? Yüreğimiz merhamet şarkılarıyla dolu değilse, bedenimiz âdem kokmuyorsa, Hakk’ın mukaddes nizamında her varlığın, çok farklı ve tek tek elzem ve vazgeçilmez olduğunu hâlâ anlayamadıysak gaflette değil miyiz…

          Nefsimizi sorgulayarak “ben kimim” diye kendimize soru sormadan. Ne iş yapıyorum, benden ne bekleniyor, neler yapmalıyım, insan için, kendim için ve Rahman için…  Öncelikle herkes kendinden ve her kesten sorumluyken, büyüklük taslayıp, beyhude düşünceleriyle hırs denizinde boğulanlar; nerden gelip nereye gittiğinizi hiç sordunuz mu kendinize?

         Nefsimiz, riyakârlığımızı hoş gösteriyorsa, başkalarında kusur bulmak ne haddimize?.. Zırh ile kuşattığımız taş kalbimizi, kaygı ve kasavet kazanı kaynatmaktaysa, nasıl olur da erdemli davranışlar göstere bilir ve mazlumun yanında ola biliriz ki? Hayat sadece başlangıçlar-sonlar, doğumlar ve ölümlerden mi ibarettir…

            Latif ve müşfik kalpler neredesiniz? Evreni sırtında taşıyacak kadar sabır ve sebatla metaneti elden bırakmayan bilge kişiler neredesiniz?...

            Tüm sorularımızın cevabı, Hikmet-i Nur’da, Kelam-ı Kadim’de. Yani Kur’an-ı Kerim’de…. Bu kitabın indirilişi, Azîz ve Hakîm olan Allah tarafındandır. (ZUMER/1)

          Ya Kur’an’ın içindeki hakikatlere kapılıp, huzuru buluruz, ya da dışında kalır ruh boşluğumuzu doldurmak için ömür tüketiriz.  Hz. Muhammed (sav) ;“ Size iki emanet bırakıyorum. Biri Kur’an, diğeri de Ehli Beyti’m; ikisine de sıkı sıkıya sarılın, sarılın ki huzur bulasınız. Birini diğerine tercih edip terk ederseniz kıyamete kadar bir biriniz boğazlarsınız.” diyen bir peygamberin ümmeti olarak, neden her iki emaneti terk ettik…

         Biz, bu Kur'ân'da akıllarını başlarına almaları için türlü şekillerde (ikaz ve ihtarı) açıkladık. Fakat bu açıklamalar ancak onların nefretini artırmıştır. (İSRA/41)

            Neden, kin ve nefretle ve sürekli birbirimizi boğazlamaktayız?.. Hâlâ, Resulullah’ın (a.s.) defalarca, işaret ettiği emanetleri inkâr halindeyiz? Âlim, ûlema geçinen softalarımız, Allah’ın dinini satıp, zevk-ü sefa içerisinde yaşarken, “Kur’an ile değil, sünnet ile yaşamalıyız.” safsatası ile, inananların pusulasını ellerinden almış nutuk çekerek keyif sürüyorlar.

          Allah’ın Resulü, ne zaman kendi sünnetini emretti… Hâşâ!.. O sadece Kur’an’ı ve Ehli Beyt’ini işaret etti. Allah’ın gazabı inkârcıların üzerine olmaz mı?..

     “Elif, Lâm, Râ. Bu Kur'ân öyle büyük bir kitaptır ki, insanları Rablerinin izni ile karanlıklardan aydınlığa, her şeye galip ve hamde lâyık olan Allah'ın yoluna çağırman için onu sana indirdik. “(İBRAHİM/1)

         Ona ne önünden, ne de ardından batıl gelemez. O hüküm ve hikmet sahibi, övülmeye layık olan Allah tarafından indirilmiştir. (FUSSİLET/42)

 

          Fikir ve küstahlık bataklığında debelenirken, her zaman ki gibi bir kurtarıcı mı beklemeliyiz… Yoksa aklımızı kullanıp hikmete sarılıp huzuru mu bulacağız..!? Tercih bizim.. İşte kaderimizi şekillendirecek amel!..  Saygılarımla… Zeynel Abidin BAŞARAN

[email protected]

YAZIYI PAYLAŞ!

YAZARIN SON 5 YAZISI
29Haz

AGNOTOLOJİ BATI TOPLUMU VE BİZ

07Mar

Kadınlar Dünyadır

16Kas
05Kas
20Ekm

Özgüven ve Özdisiplin