YAKIN TARİHİMİZ VE İSTİKLAL MARŞI’NIN KABULÜ -1 - Zeynel Abidin BAŞARAN

YAKIN TARİHİMİZ VE İSTİKLAL MARŞI’NIN KABULÜ -1


Sebep ve sonucu bilmek insanı özgür kılar. Tarihi bilmeyen milletler pusuladan anlamayan kaptanlara benzerler; her ikisinin de karaya oturmak tehlikesi vardır. Biz bir kez daha tarihi pusulamıza bakmak zorundayız..

       Geçmişi hakkıyla bilmek ve geçmişi anlamak, Türk bağımsızlığını, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş sürecini, yurt ve millet bütünlüğünü, Büyük Türk Milleti adına canını,  kanını veren şehitlerimizi anlamak demektir.

       Bugün İstiklal Marşı şairimiz, Mehmet Akif ERSOY, Cumhuriyetimizin kurucusu Büyük Önder Mustafa Kemal ATATÜRK ve silâh arkadaşlarını hakkıyla tanıyor muyuz? Her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşın en önemli görevi tarihimiz bilmek değil midir?

      “İstanbul’u terk ettiğim güne kadar geçmiş bulunan vaziyetleri ayrı bir safha olmak üzere, o günden bugüne kadar cereyan eden olayların saklanmış olan vesikalarını tasnif etmek suretiyle hatıratımı yazmak niyetindeyim. Bunu yapmayı gelecek nesil için, Türk Cumhuriyeti Tarihi için bir vazife sayıyorum.” Diyen Mustafa Kemal Atatürk’ün asıl maksadı geçmişi bilmek ve geleceğe taşıyarak yönümüzü belirlemek içindir demesine rağmen, hâlâ uyku sersemi bir şekilde şaşkın ve dağınık bir millet olmuş durumdayız….

            Mutlu ve güçlü bir millet olmak için tarihimizi bilmek ve geçmişimizin kökleri üzerinde yücelerek değerlerimizi korumak mecburiyetindeyiz.     

           Tarih; geçmişte yapılmış, şu anda elimizde olan ve istikbâli gösteren bir dürbündür. Geçmişin yıkıntıları, bugünün uyarılarıdır.  Tarih bir dikiz aynası gibidir. Çünkü tarih, erken uyarma zinciridir, kimini öğütür, kimisini de yürütür.

        Yürümek istiyorsak, erken uyarma zincirini elden ele taşımalı ve yeni nesillere geçmişimizdeki değerleri aktarmalıyız.   Milletlerin dirilişinde, çok önemli dönüm noktaları vardır. Bunlar toplumu bir arada tutan ve şahsiyetli bir millet haline getiren mutlak değerlerdir.

      Her milletin genlerinde ve geçmişlerinde var olan geleneksel ahlak anlayışları, inançlar, öyküler, destanlar veya bir insanın duruşundaki erdemli ayrıntılardır bunlar.

   Osmanlı İmparatorluğunun, Söğüt’ü mekân tutan Kayı Boyu Aşiretinden koca bir imparatorluk doğmasında da elbette ki, çok büyük değerlerin ve kişiliklerin etkisi vardır?  

         Bir Ertuğrul Gazi’de,  Şeyh Edebali’de,  Hayme Ana’da,  Mal Hatun’da ve tabi ki bir Osman Bey’de kendini gösteren ve toplumu bir millet haline getiren bu yüce değerlerdir ki, üç kıtaya hükmedecek büyük bir devlet olmuştur. 

             Bu nedenle Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk; “Milletimiz… Büyük güçlükler içinde bir imparatorluk vücuda getirdi. Ve bu imparatorluğu altı yüz yıldan beri tam bir ululuk ve büyüklükle sürdürdü. Bunu başaran bir millet elbette yüksek siyasi ve idari niteliklere sahiptir. Böyle bir durum yalnız kılıç gücüyle vücuda gelemezdi.” Diyerek, milletimizin üstün değerlerine vurgu yapmıştır.

          Osmanlı Devleti’ nin 600 yıllık bir ömür sürmesi de elbette ki bu değerlerin korunması ve yaşatılmasındandır. Ancak, Osmanlı Devleti’ni bir arada tutacak bu güçlü ve erdemli değerler yeterince kalplerde yaşatılamadığından ve korunamadığından olsa ki devletin gücü giderek zayıflamış ve sonuçta yıkılmaya yüz tutmuştur.

          Meselâ Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde,  Reşadiye zırhlı gemisini almak için İngiltere’ye giden denizcilerimiz, geminin teslim töreninde İngilizlerin marşlarını okumalarının ardından, bizim denizcilerimiz de ayıp olmasın diye “Entarisi ala benziyor, şeftalisi bala benziyor” şarkısını marş niyetine hep bir ağızdan söyleyerek, güneş batmayan imparatorluğun İngiliz askerleri de saygı duruşunda dinlemişler bu şarkıyı…

  Saygılarımla 

[email protected]

YAZIYI PAYLAŞ!

YAZARIN SON 5 YAZISI
29Haz

AGNOTOLOJİ BATI TOPLUMU VE BİZ

07Mar

Kadınlar Dünyadır

16Kas
05Kas
20Ekm

Özgüven ve Özdisiplin