Yarım Kalan Hikayemiz - Recep ÖREK

Yarım Kalan Hikayemiz


İnsan yaşamı hikayeler toplamıdır. Kimi hikayeleri kendimiz başlatırız kimi hikayeler de bizim dışımızda gelişir. Güzel hikayeler benzerlikler gösterir, farklı hikayelerinse kendilerine özgü bir karakteristiği vardır. Tıpkı Tolstoy'un Anna Karanina romanının ilk cümlesindeki gibi.  " Mutlu aileler birbirine benzerler, her mutsuz aileninse kendine özgü bir mutsuzluğu vardır." Bizim hikayemizin muhtevası ve sonuçları açısından mutsuz kelimesi olup biteni karşılamaktan yetersiz kalır. Dün ile yarın arasında o kadar büyük bir fark var ki bunu kelimelere dökmek pek kolay olmuyor. En azından bir kısmını yaşamak gerekir. 
 
Hikayemiz bir kış gününün en kısa ayının uzun bir gecesinde başladı. Gecenin sıradan bir saati. Herkes derin uykuda. Kar kimseyi uyandırmamak için sakin sakin yağıyor şehrin üstüne. Çocuklar, akşamdan okulların tatil edileceği mutlu haberiyle yataklarına girmişlerdi. Yarına verilmiş sözler, dünden yarım kalan işler ve daha fazlası için yeni bir sabaha herkes hazırdı. Ama öyle olmadı. 
 
Gece yarısından sonra gün sabaha doğru yol alıyordu ki bir gürültü ile herkes yatağından fırladı. Geceyi bölen o an, o günden beri yanımızdan hiç ayrılmadı. Tüm yaşamımız sanki gecenin saat 04.17 'sine sabitlendi. Alışık olmadığımız türden bir hayat başlıyordu. O gece yaşananlar o günden sonra kimliğimiz oldu. Yaşanan o an bir türlü geçmedi, halen de geçmiş değil. Hafifçe başlayan, gittikçe artan ve mekanik sesler eşliğinde sarsıntılar ölümle yüz yüze gelmenin kesişim noktasında sıralanan onlarca düşünce şu anda bile tazeliğini koruyor. Hiçbiri tanıdık değil, hepsi yeni ve olumsuz yaşantılar. Siz ve yakınlarınızın hayatta olup olmadığını aşan bir süreç. Kendinizi dışarı attığınızda olup bitenlere siz kafa yorarken hiçbir şey olmamış gibi kar tanelerinin usul usul yere inmesi sizi daha da tedirgin ediyor. Olup biteni anlamaya çalışıyorsunuz. Ölenler, yaralılar, enkaz altında kurtarılmayı bekleyenler, şehri terk edenler, açlık, susuzluk ve soğuk gecelerin eşlik ettiği yarım bir hayat başlıyordu. Kendinizi nasıl konumlandıracağınız, nereden başlayacağınız anlamsız bir sürece evrilmişti. Gelecek konusunda seçim yapmak zorlaşıyordu. Yerinde kalmak ayrı bir dert, ayrılmak ayrı bir dertti. 
 
Sohbetlerde, tartışmalarda ve geleceğe dair ortaya koyulacak her şeyde o geceye damgasını vuran ve sizi ağır yaralayan o an hep ölçümüz oldu. Hayatınızı tanzim eden zaman mefhumunda saniyeler artık belirleyici olmuştu. Yaşam alışkanlıklarınız, hayata yüklediğiniz anlam ve geleceğe dair beklentileriniz bir köşede öylece bekliyor. Bir yarının gelip sizi bulmasını ve sizi ikna etmesi gerektiğine sanki kendinizi inandırırmışsınız. Bekliyorsunuz öylece, gelen giden yok. Acılar katlanıp gidiyor ve başka bir şehirde acemice bir yaşam başlıyor. Geride bıraktığınız geçmişiniz hiç yaşanmamış gibi. Size ait olan birçok şey sıfırlanmış edata. Her şey yabancı, muğlak ve anlamsız. 
 
O gün hayatınıza ilişen ve hiç geçmeyen karanlığın en karanlık yerinde kalmanın ne olduğunu yaşamayan bilmez. O gün yola çıkmışsanız korku tünelinden ne kadar uzaklaştığınızın önemi büyüktür. Karanlıkların toplamından süzülen sis bulutu ve yorgun kar taneleri eşliğinde yollara düştüğünüzü anımsadıkça bedeniniz ve ruhunuz bir daha ağırlaşıyor. O güne kadar sahip olduğunuz her şey bir yarıma evrilmiş. Yarım duygular, yarım düşünceler, yarım hayaller, yarım yarınlar ve diğerleri... 
 
Bundan sonraki hayatınız, yarım bir hikâye ile devam edecek gibi. Parçalanmış geçmişinizle sağlıklı bir gelecek inşa etmenin zorluklarıyla daha çok boğuşmak zorunda kalıyorsunuz. Yarına dair beklentileriniz, planlarınız paramparça. Suçlu ararsınız, suçlarsınız, beyhude düşünceler esir alır zihin dünyanızı. Eksikliklerden, yarımlardan oluşan bir dünyadasınız artık. 
Bir yol ararsınız, kalan ömrünüze sağlıklı yarınlar bırakmak düşüncesiyle. Nereden başlayacağınız sorundur. Geçmişin neresinden başlarsanız başlayın aynı hayatı bulamazsınız. Her teşebbüsünüz bir yarımı tamamlamak üzerine kurgulanacaktır artık. Çünkü gelecek ve yarım evrende kesişmeyecek kadar birbirine uzak iki kavram. Tüm matematik denklemlerinin yetersiz kaldığı bu yolculukta gelecek artık yarımlar dizisinden başka bir şey değildir. 
 

[email protected]

YAZIYI PAYLAŞ!

YAZARIN SON 5 YAZISI
19Nis

KÜTÜPHANEM DAĞILIRKEN

28Şub
21Şub

5 Milyon Kişi Neden Yalnız?

02Şub

Bir Gecede Kaybedilen Yarınlar

10Ara

PISA Neden Önemli?